ÇAT diye instagramdan tanışıyorlar,

ÇAT siye adamlara cevap veriyorlar,

ÇAT diye buluşuyorlar,

ÇAT diye yemeğe çıkıyorlar,

ÇAT diye kendi evlerine adamları alıyorlar,

ÇAT diye adamın evine giriyorlar,

ÇAT diye yatağa giriyorlar,

Her şey ÇAT diye oluyor.

Vay arkadaş, bu ne cesaret

Vay arkadaş bu ne hız.

İnanın ve yanlış anlamayın kimsenin, yani kadının ya da erkeğin namusunun peşinde değilim.

Böyle bir anlayışım hiç yok.

Kimsenin namus anlayışını sorgulamaya değer de bulmam.

Öyle, her kimseyi de çok önemsemem.

Vakitte bulamam.

Bana ne.

Ama.

Yaz ayları, tatil yeri ister istemez şahit olduğunuz olaylar var.

Ya da sevdiğin, hatta oğlun gibi sevdiğin bir adamın, maruz kaldığı hikayeler var. 

ÇAT diye yazışıyorlar, ÇAT diye buluşuyor, ÇAT diye yatağa giriyorlar.

Kadın hiç değer vermediği adamla, geliyor, yiyor, içiyor ve adamla yatıyor.

Erkek gibi olmuş derler ya.

Demeyin öyle.

Erkeklere pabucunu çıkartacak yalancılıkla kadınlar var.

Oyuncu.

Yalancı.

Düzenbaz.

Çok da cesurlar, hani erkekler çok tehlikeli idi, güvenilmezdi.

Hayaaaatım adam yok, palavra cümleleri ile ömrünüzü tükettiğiniz ya güya.

Beş kuruş etmez diye, değer vermediğiniz adamların gözünde, aslında beş kuruş etmediğinizi bilmelisiniz.

Ömrünüz, onun bunun koynunda, sürüklenerek geliyor 

Anlayana.

"Sürüklenerek geçmek, "sürünerek" geçmekten çok daha felakettir.

Bilmelisiniz ki; 

Ve çok iyi bilin ki;

Kimi kadınlar ekmeğini taştan çıkarır, kimi kadınlar erkekleri baştan çıkarır.

Kimi kadınlar terasta çiçeklerini sular, tohumdan ektiklerinin büyümesine şahit olur, kimi kadınlar tohumlarını saçan erkeklerin zavallısı olur.

Kadın ahlaktan hiç anlamaz ise, ahlaktan anlayan her erkek, bu kadınlar karşısında şaşkına döner.

Cennetten kokular getiren bebekler doğuran analar, bilseler sizi doğurduğuna pişman olur.

Bu mu? der.

Bu işte.

Kadın, bir bilse, emzirdiği bebeğin dönüştüğü bu kadına, bir damla sütünü helal etmez.

Size söylüyorum.

Erkeklerin ırgatı ola ola yaşarsınız.

Yıllar çabuk geçer, kandırdığınız erkekleri üst üste koyduğunuz zaman, berbat bir hayat hikayeniz oluşur.

Tuzu kuru gibi yaşadığınız hayat sizin değil ki! 

Cebinizde de beş kuruşunuz yok.

Fake gözlükler, fake çantalar, fake elbiseler giymeye devam ediniz.

Hangi nedenle, ahlaki demiyorum ama, cesaret ve arsızlık çizgisini, nasıl aştınız bilmiyorum ve bilmek istemiyorum ama.

Ve beni ikna etmezsiniz ama.

ÇAT diye! hayatı anlama haliniz.

Acınacak halde.

Unutmayın.

Artık.

O, sizde ki kaybolan ne ise, ne kadar arasanız da bulmayacaksınız.

Her şeyiniz kayıp zaten, aramayın lütfen..

O.

Size; ben kaybolursam bulunmam yani demiş.

Funda'nın aklındakiler…

... Ey ilişki uzmanları.

Ey bilmem ne uzmanları, yaşam koçları.

Artık kimseye, biten ilişkinin yasıymış, bilmem neymiş boşuna anlatmayın.

Külahıma anlat dinleyecekler.

4 yıl süren ilişkin bitti diyelim, yeni ilişkiye ne zaman başlayacaksın.

Uzmanlar diyor ki.

Birlikte geçirilen vaktin, 40’ta biri kadar zaman olmalıymış.

Yıllar süren ilişkiler var, evlilikle sonuçlanan ilişkiler var.

Ve bitiyor.

Duygusal anlamda, o gün, çat diye hem kalbinde, hem aklında bitiyor mu?

Hatıralar falan.

Ya da; 

Vicdanı bir süreye ihtiyaç yok mudur?

Yeni birine hazır oluncaya kadar, eskisinin kokusunu unutmaya ihtiyaç yok mudur?

İnsanın biraz yalnız kalmaya, kendi kendiyle kalması gerekmez mi?

Çok çağ dışı kaldık, nolur kusura bakmayın.

Funda'nın aklındakiler…

... Ebru Gündeş, Ağustos ayı boyunca, 25 konser verecekmiş.

Ağustos ayı 30 gün, yani 5 günü boş.  

Maşallah diyelim, ne kadar güzel diyelim.

Allah herkese iş güç versin, herkesin işi olsun.

Hepsi, herkes parasını kazansın.

Korona zamanı, sanki herkesin işleri yolunda en çok sanatçılar şikayet etmişti.

Şimdi bakıyorum.

Bütün şarkıcıların takvimi konser dolu.

Bütün mekanlar, geceleri şarkıcılar ile programlar yapıyorlar. 

Bu ekonomik krizde işler yolunda.

Çok şükür diyelim.

Gece, konser başına o parayı alıyorlarmış, bu parayı alıyorlarmış demeyeceğim.

Ne isterlerse alırlar, ne kadar para kazanırlarsa kazanırlar, ilgilenmek çok ayıp.

Orada kişi başı şu kadarmış, bu kadarmış onu da yazmak istemem.

Gidersen ödersin canım.

Ama, kulağım çok dolu, bundan böyle hiç şikayet istemem.