CHP Genel Başkan Yardımcısı Selin Sayek Böke ‘’Ekonominin Demokratikleştirilmesi’’ paketi açıklamış Böke, ekonomik tıkanıklıktan bir kalkınma hamlesi ile çıkılacağını söylemiş, ne de güzel söylemiş.. Peki, bu kalkınma…
CHP Genel Başkan Yardımcısı Selin Sayek Böke ‘’Ekonominin Demokratikleştirilmesi’’ paketi açıklamış
Böke, ekonomik tıkanıklıktan bir kalkınma hamlesi ile çıkılacağını söylemiş, ne de güzel söylemiş..
Peki, bu kalkınma nasıl gerçekleşecek ?
Bilmiyoruz, zira Böke’nin açıklamalarında bir kalkınma hamlesinin izlerine rastlayamadık..
Peki ne var pakette?
1-Liyakat temelli bir devlet düzeni oluşturulmalı imiş.
Doğrudur, ancak liyakat yeterli değildir, sadakat de gereklidir. Zira, batı ekonomilerini yok oluşa sürükleyen Hazine bakanları, merkez bankası başkanları da oldukça liyakatli ancak sadakatli değillerdi. Sadakatleri küresel sermaye ve neo-con lara olan bu liyakatli kişiler batı ekonomilerini durgunluğa sürükleyenlerin ta kendileridir. Demem o ki; liyakat yetmez, devlete ve millete sadakat ve aidiyet de gerekli ..
2-Ekonomik ve Sosyal bir konsey kurulmalı ve bu konseye muhalefet temsilcileri de davet edilmeli ve Orta vadeli programa muhalefetin de katılımı sağlanmalı imiş.
Hemfikiriz
3-Kamu ihale kanunu eşitlikçi olmalı, etkin bir vergi sistemi kurulmalı, vergi bir ekonomik silah olarak kullanılmamalı. Ekonomik demokratikleşme sağlanmalı imiş.
Kamu ihale kanunu eşitlikçi, gerektiğinde pozitif ayrımcı ve şeffaf olmalı elbet, bütün gelişmiş ülkelerde olduğu gibi.. Ancak hiçbir siyasi parti de, CHP’nin yaptığı gibi, mutlu bir azınlığın taleplerini milletin taleplerinin üzerinde tutmamalı, milletin mağduriyetine rağmen küresel ve yerel neo con taleplerini dayatmamalıdır.
4-Böke’ ye göre bir ‘Kesin Hesap Komisyonu’ kurularak, hükümetlerin geçmiş yıl hesapları ile meclise hesap vermesi sağlanmalı ve bu komisyonun başkanlığını da ana muhalefet partisi yapmalı imiş..
Bu talebin meali şudur: hangi hükümet işbaşına gelirse gelsin, küresel ve yerel neo-conların temsilciliğine soyunan CHP’ye kontrolü elinde tutma, isterse hükümetin çalışmasını engelleme, durdurma yetkisi verilmelidir. Bu nasıl demokratikleşme ise!..
5-Ek olarak; kurumlar siyasetten bağımsız hale getirilmeli, para politikası mali baskıdan arındırılmalı, mali disiplin sağlanmalı imiş.
Kurumlar devletten bağımsızlaşsın deniyor. Yani para politikalarını belirleyen Merkez Bankası ekonomiyi büyütme ve istihdam yaratma görevinden vazgeçsin, sadece enflasyon hedeflesin isteniyor. Bir ülkenin Merkez Bankası o ülkenin devletine bağlı olmayacak da kime bağlı olacak? Küresel dünya devletine elbette, söylenmek istenipte gizlenen budur..
Mali disipline gelince; küresel büyüme sıkıntıları yaşanan bir süreçte, tüm dünya devletleri ekonomilerini canlı tutabilmek için kamu harcamalarını artırırken, CHP’nin kamu harcamaları kısılarak mali disiplin önermesi abesle iştigal değilse nedir? Ülke bilerek ve isteyerek durgunluğa mı sürüklenmek istenmektedir? Ayrıca, hiçbir gelişmiş ülke yoktur ki altyapı yatırımlarını tamamlamamış olsun. CHP mali disiplin isteyerek, aslında Türkiye’nin ikinci ligde kalmaya devam etmesini istemektedir…
CHP’nin ‘’ekonomide demokratikleşme’’ paketi, yerli üreticiyi küresel rekabet karşısında, henüz hazır olmadığı halde savunmasız ve çaresiz bırakmaya yöneliktir, bu çerçevede de demokratik değildir. Bir kalkınma hamlesi hiç değildir, aksine ekonomide teslimiyet çağrısıdır..IMF bile bu kadar kötü bir reçete sunmamıştır...
Oysa Türkiye’ de yapılması gereken ‘’Direnç Ekonomisi’’ dinamiklerinin çalıştırılmasıdır.
Bu çerçevede;
1-Yerli üretimin küresel rekabete hazır hale gelene kadar desteklenmesi,
2-Kobilere düşük faizli kredi desteği sağlanması, yabancı mallarda ‘anti-dumping’ uygulamaları,
3-Dış ticarette mütekabiliyet esasına geçilmesi,
4-Kentsel dönüşüm yerine kırsal dönüşüme öncelik verilerek, tarım üretiminde verimliliğin artırılması için 2B arazilerinin makinalaşmış tarıma geçirilmesi amacı ile uzun vadeli olarak köylülere kiralanması ve artan verimlilik sayesinde gıda da dışa bağımlılığın önlenmesi, yerli gıda fiyatlarının düşürülmesi.
5-Yabancı sermayenin Türkiye’nin en karlı sektörlerine girerek milli servetin yabancıya transfer edilmesi yerine, ‘’know how’’ı olan, teknoloji transferi sağlayacak yabancı sermayenin teşvik edilmesi..
5-Nano teknoloji, bio teknoloji, IT, gen teknolojileri gibi katma değer yaratan alanlarda girişimciliğin desteklenmesi.
6-Mali disiplin yerine, genişlemeci maliye politikaları ile özel sektör yatırımlarının durma noktasına geldiği bir süreçte kamu yatırımlarının arttırılarak istihdam yaratılması ile ekonomik krizin aşılması..CHP’nin mali disiplin önerisi ile bu konjonktür de millet yemesin, içmesin, zenginleşmesin, altyapıya yatırım yapılmasın, yabancı malı tüketimine devam edilsin, ülkenin tüm kazanımları da küresel ve yerel sermaye ye transfer edilsin isteniyor.
7-Türkiye ekonomik savaşların sertleştiği bu iklimde dolarizasyondan sakınmalı, Merkez Bankası günlük döviz satışları ile rezervleri eritmek yerine, spekülatif hareketleri engellemek için yurtiçi ve yurtdışı olmak üzere iki farklı kur sistemine geçebilir.
8-AB çözülürken ve Avrupa bankaları yeni bir strese girmek üzereyken, Euro’nun çalkantılarının olumsuz etkilerinden korunmak için ‘’capital kontrol’lamaları ile ülkeden spekülatif para çıkışları denetlenmeli, girişleri ise kolaylaştırılmalıdır.
Ayrıca, küresel rekabette birinci lige çıkmanın ön koşulu; ekonomik kurtuluş savaşlarının verildiği bu süreçte 'YETER, SERVET TÜRK MİLLETİNİNDİR diyebilmekten geçer, bu da CHP reçeteleri ile mümkün görünmüyor..