OHİO NEHRİNDEKİ MADALYA

Halil İbrahim İZGİ
Tüm Yazıları
Muhammed Ali öldü. İnna lillah ve inna ilayhi raciun. O'ndan geldik ve dönüşümüz O'nadır. Mekanı cennet olsun. Muhammed Ali, dünya için şampiyon bir boksörden fazlasıdır. Sağlam bir hayatın sembolüdür adeta.

Muhammed Ali öldü. İnna lillah ve inna ilayhi raciun. O’ndan geldik ve dönüşümüz O’nadır. Mekanı cennet olsun. Muhammed Ali, dünya için şampiyon bir boksörden fazlasıdır. Sağlam bir hayatın sembolüdür adeta. 1970’lerde Türkiye’de insanlar birbirlerinin evlerinde Muhammed Ali’nin maçlarını seyretmek için bir araya gelirmiş. Hem de sabaha karşı. Saatler kurulurmuş. Yetmişler diye bir TRT dizisi çekilirse eminim buna benzer sahneler tekrarlanacaktır. Muhammed Ali’nin yer aldığı iki fotoğraftan bahsedeceğim. İlki 1964 yılında, Malcolm X, efsanevi hatip elinde bir fotoğraf makinesi ile Muhammed Ali’yi fotoğraflıyor. Ali, şirin bir yüz takınarak poz veriyor. Diğer kişilerin yüzünde de mütebessim ifade... Diğer fotoğraf ise daha sonraki dönemlerden muhtemelen 1990’lardan. Alija İzetbegovic ile Muhammed Ali kucaklaşmışlar. İki dağ birbirine kavuşmuş dersiniz fotoğrafı görünce. Ölüm haberini hatırlayınca o fotoğraf belirdi zihnimde.

Alija’nın hayatı boyunca boksa yapıp yapmadığını bilmiyorum. Ama sözleri ve hayata karşı duruşu daima sert yumruklar indiren ve dimdik ayakta duran bir boksörü andırıyordu. Allah’a güvenen ve Hakkı haykıran bir yürekti. Allah ondan razı olsun. Muhammed Ali bildiğimiz anlamda liderlik yapmadı. Ama kim onun bir lider olmadığını söyleyebilir.  Bosna Savaşı sırasında Müslüman Amerikalılar’ın oluşturduğu delegasyonla kapı kapı Bosna Hersekli Müslümanların avukatlığını yaptı.

Bu fotoğraf o günlerin yadigarı.

Malcolm X de Alija da Muhammed Ali de sisteme başkaldıran insanlar. Dünyaya “dur bakalım” diyen kişiler. Hani şimdi bir dakika diyenlere dudak büküp bıyık altından gülenler var ya... İşte bu üç adama da zamanında aynısı söyleniyordu. Mahcup olmadıkları bir hayat yaşadılar ve hayırla anıyoruz onları. Alija’nın Köle Olmayacağız isminde bir kitabı vardır. Bir de Karaçiç’e savaş öncesinde meclis kürsüsünden söylediği sözler: “Müslümanlar yok olmayacaktır. Bu benim Bay Karaçiç’e mesajımdır.” Ohio Nehri’ndeki madalya da işte tam olarak bu sözlerin mukabilidir. 1960 Roma Olimpiyatları’nda altın madalya alan Muhammed Ali ABD’ye döner. Karnı acıkmıştır ve restorana geçer. Orada sadece beyazlara servis verildiğini öğrenir. Nazileri tarihe gömen Amerika Nazilerin adetleriyle davranmaktadır o tarihlerde.

Muhammed Ali tabii ki o restorandan çıkar ve aldığı madalyayı da protesto amacıyla Ohio Nehri’ne fırlatır. Birçok kişinin hayatının en önemli anı olarak kabul edebileceği bir madalyayı nehrin sularına gömmeyi göze alabilecek bir kişilik.  Buna bir de Los Angeles’taki Şöhretler Bulvarı’nda isminin yere yazılmasını Hz. Peygamber’le aynı adı taşıdığı için reddetmesini ekleyelim. Değerleriyle kuralları şekillendirme geçek bir başarı. Hayat sınırlı zamandan oluşuyor ve günümüz gelince istisnasız hepimiz dünyadan göçeceğiz. Arkamızda bırakacağımız güzel şeyler ismimizi yaşatmaya devam edecek. İsmin Ali ya da Alija olması hiç fark etmez. Önce altın madalyayı alacak azminiz, sonra gerektiğinde onu Ohio Nehri’ne atacağınız yüreğiniz. Görüyorsunuz, Muhammed Ali olmak aslında bu kadar kolay.