Bu satırları yazarken "yeniden başlayacağımız hayatı"na takılıyorum sanki yeniden başlayacağım kesinmiş gibi.
Bir ayı geçen bir süredir hepimiz evden çalışıyoruz. Bu satırları yazdığım hangi gün bilemiyorum. Gazete için yazdığıma göre muhtemelen pazardır. Dünden farkı yok, yarından da olmayacak sanırım… Çünkü bütün günler aynı gibi… Otomotiv gündemi de öyle ya da böyle “her şeye rağmen” devam ediyor… “Hayat devam ediyor” diye düşünmek istiyoruz ama bu devam eden o hayat bu hayat mı bilemiyorum? Kafamı dağıtayım diye kitaplığa gidiyorum. Nazım Hikmet’i alıyorum elime. Bir sayfa açıyorum: “Boynuma sarılma gülüm, benden sana geçer ölüm” dizesine rast geliyorum” . Aşık Veysel’e geçiyorum: “Şu geniş dünyaya sığmayan gönül, şimdi bir odaya kapandı kaldı” demiş. Şimdi her şey bana “onu” anımsatıyor! Dünya çaresiz kalmış benim çaresizliğim ne ki?… Vaka ve ölüm sayıları her gün artıyor, ben bu satırları yazarken neyse, siz okuduğunuzda başka olacak. Maç skorlarını takip eder gibi rakamları takip ediyoruz. Her rakam bir insan oysa… “Evdekal Türkiye” etiketiyle yaşıyoruz… Evdeyiz ama kafamız evin dışında her yerde. Ne yapacağımızı şaşırmış durumdayız. Büyük bir sınavdan geçtiğimiz kesin. Sorular hep çalışmadığımız, bilmediğimiz yerlerden geçiyor. Çoğunu boş geçiyoruz. Bu virüs musibetiyle yaşadıklarımıza “ders” niteliğinde de bakıyoruz... Eskiden “ders alıp” sonra sınava girerken, şimdi “sınava girip” ders alıyoruz. Küçücük bir virüs bize hayatta yaşadığımız ama farkında olmadığımız küçücük şeylerin değerini gösteriyor. Bundan sonraki süreçte, eskiden değerini bilemediğimiz, ama şimdi çok özlediğimiz her şeye daha sıkı sarılacağımız kesin…
Bu satırları yazarken “yeniden başlayacağımız hayatı”na takılıyorum sanki yeniden başlayacağım kesinmiş gibi. Öyle bir haldeyiz ki; her şey belirsizlikler üzerine kurulu. İşin ilginç yanı tüm dünya bu halde. “Elma yendiği için geldiğimiz hayattan, yarasa yendiği için gitmek de varmış. Yemeği kessek mi? ” gibi traji-komik espriler de bu dönemin ürünü… Sosyal medya virüsten daha hızlı yayılıyor. Her şey değişiyor bilinen tek şey hiçbir şeyin artık eskisi gibi olmayacağı… Ne kadar iyi ne kadar kötü bilemedim… Neyse en iyisi ben korona günlüğümden otomotiv gündemine geri döneyim.
GERÇEK’te neler olmuş?
Geçtiğimiz haftalarda servis müdürünün vefatı ile sonuçlanan bir vakanın yaşandığı, Opel Gerçek Oto’da yaşananları bu köşede açık açık isim vererek yazmıştım. Ancak tüm yazdığım iddiaların kaynağı ne yazık ki, “sosyal medya paylaşımları”ydı. Bu konuda açıklama yapmasını beklediğimiz bayi yetkilileri, bayilerin çatı örgütü OYDER ve Opel Türkiye’den de süreç içinde hiçbir iletişim sağlayamamıştım. Geçen hafta içinde olayın yaşandığı ve bu hastalığı atlatan Gerçek Oto Otomotiv Grup Başkanı Serkan Sucu ile görüşme fırsatım oldu. Sucu, sosyal medyada çıkan hemen hemen hiçbir şeyin doğruyu yansıtmadığını söyleyerek bana şu açıklamalarda bulundu:
“Ben şubat ayının 2. haftası yurt dışındaydım. 17 Şubat’ta geri döndüm. 24 Mart’ta hastaneye yattım. 4 Nisan’da taburcu oldum. Şimdi iyiyim. Negatif döndüm. Yani iddia edildiği gibi mart ayında yurtdışında değildim. Ben hastanede olduğum için servis müdürümüzün hastaneye yatma tarihi şimdi aklımda yok, ama mart ayının son haftası hastaneye yattı sanıyorum... Büyük ihtimal 23-26 Mart tarihleri arasındaydı. Servis müdürümüz normalde bünyesi güçlü birisiydi, virüse yakalandı, astım hastası olması da, virüsü daha ağır geçirmesine sebep oldu. Eşinin düzeldiği bilgisini hastaneden çıktıktan sonra aldım. Oğlunun herhangi bir hastalığı söz konusu değil… Bu hastalığı kimden aldığınızın bir izi yok. Yani gün içinde her yerden, herkesten alabilirsiniz. Servis müdürümüz ile zaten çalışma binalarımız da ayrı. Yani aynı yerde çalışmıyorduk. Biz bu süreçte çalışan sayımızı 150 kişiden 30’a indirdik. Bu olaydan sonra 5-6 gün kapalı kaldık. Şimdi çalışan sayımızı 15’e indirdik. Artık randevulu çalışıyoruz. Yemekhanede toplu yemek yenmiyor. Maskeli çalışıyoruz ve gelen müşterilerimizin ateşlerini ölçüyoruz. Müşterilerimize de maske dağıtıyoruz. Her gün saat 16.00’da ilaçlama yaptırıyoruz. Önlem paketi aldık, müşteriler bilsin ve rahat olsunlar. OYDER Başkanı Murat Şahsuvaroğlu ile hastaneden çıktıktan sonraki zamanda “geçmiş olsun” diye arayıp sağlığımı sorduğunda ben de ona hem durumumu anlattım. Hem de genel olarak olanlarla ilgili bilgilendirme yaptım. Sosyal medyada iddia etmek, bir şeyler yazmak çok kolay. Ama işin doğrusu anlattığım gibi. “
Evet Serkan Sucu’nun açıklamaları böyle. Bu konuda konunun muhatapları ortaya çıkıp doğru bilgileri aktarmalılar. Tıpkı Serkan Sucu’nun yaptığı gibi. Şimdi Opel Gerçek’te tüm önlemler fazlasıyla alınmış…
Tabi bu arada OYDER Başkanı Murat Şahsuvaroğlu, 5 Nisan’da (yani o tarihlerde bu olayları bildiği halde) neden Anadolu Ajansı’na “Derneğimize henüz bir Kovid-19 vakası bildirilmedi" diye bir açıklama yaptı? Basından ve bayilerinden bu gerçeği neden sakladı? Olayların doğrusunu açıklamak yerine yakın olduğu gazetecilere özel olarak “Bayiler 10 gün kapansın” haberleri yaptırdı? Olay sosyal medyada ortaya çıkınca bu sefer de yine aynı şekilde “Başkan demişti, bayiler kapanmalıydı” haberleri yaptırdı? Evet bu yaşananlara hiç mi hiç gerek yoktu. Şimdi de bütün bu olaylar karşısında Başkan’ın “ölü taklidi” yapmasına değer mi?