ALLAH MUHAFAZA!

Refik ERDURAN 04 May 2016

Refik ERDURAN
Tüm Yazıları
İşgüzarlık berbat bir huyumuzdur. Adını biliriz de, tam tanımını yapmakta güçlük çekeriz. Sözlükler "Gereği yokken, genellikle kendini göstermek için işe karışmak" diyor. Doğru ama eksik.

İşgüzarlık berbat bir huyumuzdur. Adını biliriz de, tam tanımını yapmakta güçlük çekeriz. Sözlükler “Gereği yokken, genellikle kendini göstermek için işe karışmak” diyor. Doğru ama eksik. Yalnız “işe karışmak” değil. “Karıştığı işi yüze göze bulaştırmak” da var.  “Gereği yokken” bir şeylere burun sokmanın gerekçesi çoğu zaman o şeyleri “korumak” oluyor. Bayrağı, bütünlüğü, ulusal onuru, ağaçları, kaplumbağaları, mahallenin namusunu… Gayretkeşlikte ölçü kaçınca onların hepsi zarar görüyor. Türk Parasını Koruma Kanunu diye bir bela vardı. Yıllar yılı paramızı hacir altında tuttu, ekonomimize en büyük zararı verdi.

Vaktiyle bir kitap fuarında dolaşırken adının Mustafa Bilgili olduğunu söyleyen güler yüzlü bir adam “N’olur, şunu bir okuyun” diye bir kitap tutuşturdu elime. Acayip bir adı vardı kitabın: “Türkiye’nin Doğusunda Gemiyi Ara: Ararat’ın İtibarı. Merak edip okudum. O sıralar bir sürü “açılım” başlatmıştık. Meğer bir de dağ açılımı varmış. Çok yakın geçmişe kadar Ağrı dağı yabancıların tırmanışına kapalıymış. Genelkurmay emri, Başbakanlık kavliyle yasak kalkmış, dağ açılmış. Mustafa Bey dağ turizmcisi. Deniz kıyılarına turist çekmek için büyük yatırımlar yapılırken, ülkemizin çoğu yeri dağlık olduğu halde o alandaki fırsatların görmezden gelinmesinden şikâyetçiydi.

Başka ülkelerin kendi dağlarından nasıl para kırdığının ayrıntılarını veriyor kitabında. Fiziksel altyapı için gereken yatırım atla deve değil. Dağ eteğine yol. Orada ilk konaklama için bina. Tırmanmada kolaylık sağlayacak kulübemsi dağ evcikleri. Hepsi o. Asıl sorun dağ turizminin “mevzuat” bakımından nasıl düzenleneceği. Ağrı açılımının müjdesini alınca Mustafa Bilgili çok sevinmiş, heyecanlanmış, kolları sıvamış. Ama işin formalite yanı kök söktürücü cinstenmiş. Çok yerden izinler, izinler, izinler… Her yabancı dağcı adına izin almak için listeler, belgeler, soruşturmalar, imzalar, damgalar…

Mustafa Bey pazarlamayla bir yıl uğraşarak Avrupa’dan dağcı gruplarının gelmesini anlaşmalara bağlamış. İlk kafileyle ilgili bütün dosyaları hazırlayıp ilgili makamlara yollamış. Ama beklediği izin gelmez olmuş. Yazışmalar sonuç vermeyince, kafilenin hareketine az zaman kala ister istemez Ankara’ya varıp kapı kapı dolaşmış, başvuru evrakını nihayet bir memur masasında bularak çözmüş bilmeceyi. Almanya’da hazırlanan bir listede Ağrı adı Ararat diye geçtiği için bu “Ermenice kullanım” sakıncalı bulunmuşmuş! Almanya’da geçerli olan o adın Ermeni militanlığı ile ilgisi bulunmadığının bürokrasimize anlatılması için çekilenlerin hikâyesi ayrı komedi.

Çocukluğumda bir ara Çamlıca’da otururduk. Çepeçevre üzüm bağları vardı. Bir komşumuz bir başka komşuyla sürekli üzüm hırsızlığı yüzünden kavgalıydı. Tuttuğu bekçinin çocuklarıyla arkadaş olmuştum. Birlikte bütün bağlardan biz de azar azar üzüm yürütürdük. Annem iki komşuyu barıştırmak için ara buluculuğa başladı, hırsızlığın önlenmesi için de birkaç köpek alınmasını önerdi. Benim arkadaşlardan biri “Babam çok dertli” deyince nedenini sordum. Yanıtı her şeyi aydınlattı: Meğer bekçi diye tuttukları herif-i naşerif kendi adamlarına yaptırırmış büyük çaplı üzüm hırsızlığını. Köpek alınması gibi önlemlerle soygun sona erdirilir, komşular da barışırsa kendisine gerek kalmayacağını düşünüyormuş. Birisini değer verdiğiniz şeylerin korunmasıyla görevlendirmeye niyetleniyorsanız, siz de aman şunu düşünün: Değerleri ondan kim koruyacak?