Genel olarak cami altlarından geçen su kanallarının belli bir noktasına yüzeyden 30-40 merdivenle inilen kasteller, içinde tuvaleti, yıkanma, dinlenme ve abdest alma yerleri, çamaşır ve yün yıkama mekanlarının bulunduğu havuzlar olarak tanımlanıyor.
Genel olarak cami altlarından geçen su kanallarının belli bir noktasına yüzeyden 30-40 merdivenle inilen kasteller, içinde tuvaleti, yıkanma, dinlenme ve abdest alma yerleri, çamaşır ve yün yıkama mekanlarının bulunduğu havuzlar olarak tanımlanıyor. Kentte 13-16. yüzyıllarda yapıldığı bilinen 16 kastelden bugün İhsan Bey Mescidi ve Kasteli, Pişirici Mescidi ve Kasteli, İmam-ı Gazali Kasteli, Şeyh Fethullah Kasteli, Ahmet Çelebi Kasteli ve Kozluca Kasteli olmak üzere 6'sı varlığını koruyor. Büyükşehir Belediyesinin girişimleriyle 2018 yılında UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi'ne alınan yeraltı su tesisleri kasteller ve içme suyu şebekesi livaslar, Türk mimarisinde kente özgü eserler olarak dikkati çekiyor. Büyükşehir Belediyesi Gazi Kültür AŞ Genel Müdürü ve Gaziantep Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Halil İbrahim Yakar, kastel ve livas kelimelerinin Arapçadan geldiğini, livasın yer altındaki su sistemi, kastelin de su sistemi vasıtasıyla belli bölgelere gelen ve dağıtımı yapılan havuz olduğunu söyledi. Yakar, Gaziantep'in 20'den fazla medeniyete ev sahipliği yaptığını, 5 antik kentin kalıntılarını taşıdığını ifade ederek suyla ilgili çok fazla kavramın bulunduğuna dikkati çekti. Şehrin eski ismi Ayıntap başta olmak üzere kentteki birçok semt adının suyla ilgili olduğunu dile getiren Yakar, "Ayıntap kelimesindeki ayın göz demek. Hem normal göz hem de suyun gözü anlamındadır. Ayıntap parlak su anlamına gelen kavramdır. Çağlar öncesinde Gaziantep'e baktığımız zaman suyun varlığını çok fazla görüyoruz. Mesela Balıklı, balıkların yaşadığı yerdir. Osmanlı metinlerinde de geçiyor. Suburcu, Alleben, Karagöz, Kavaklık tamamı suyla ilgili kavramlardır. Gaziantep geçmişte suyun merkezi olmuş bir yer. Livas ve kasteller o suyun belli bir mesafeden getirilip şehre dağıtıldığı mükemmel yerlerdir." diye konuştu.
YOK ÇÜNKÜ TELAFİSİ
İlk romanı Işık Ülkesinden ile Yunus Nadi Roman Ödülü’nü kazanan Zeynep Göğüş Yok Çünkü Telafisi’nde karmaşık bir aile tarihinin, polisiye bir vakanın ve tutkulu bir aşkın izini sürüyor. Gazeteci Murat Bora’nın hayatı, Brüksel bitpazarından aldığı gösterişsiz mobilyanın Sultan Abdülhamit’in yaptığı bir tıraş sehpası olduğunu öğrenmesiyle değişir. Vaktiyle Pera’da müzayedeye çıkmış bu kıymetli eser nasıl olup da Brüksel’e gelmiş, bitpazarına düşmüştür? Sehpanın hikâyesini araştırmaya başlayan Murat, kendini bir keşif serüveninin içinde bulur. Karanlığa gömülmüş bir aile tarihini çözmeye çalışırken bizzat kendi geçmişiyle de yüzleşebilecek midir? Bazı şeylerin telafisi yok mudur gerçekten?.. Zeynep Göğüş, roman yolculuğuna Işık Ülkesinden ve Zeytin Kuşu’nun ardından Yok Çünkü Telafisi ile devam ediyor.
GÜNÜN SÖZÜ:
KENDİNE YETERLİĞİN EN GÜZEL MEYVESİ ÖZGÜRLÜKTÜR.
EPİKÜR