Zamlarla ilgili olarak ne çok şeyler yazıyoruz değil mi? Artık o kadar belli ki; "Zamlar" yaşamımızın vazgeçilmezlerinden oldular.
Artık, günlük, haftalık ve aylık bütçelerimizi düzenlerken “acaba zam olur mu?” veya “ne oranda olur”u düşünerek yaşamımıza yön veriyoruz. Öyle alıştık ki şu “zam” denen kelimeye, olması bir dert, olmaması başka bir dert. Aslında olunca bir süre etkileniyorsunuz sonra alışıyorsunuz ve yeni zamlara kadar “şekerlenmiş” halde yaşamınıza devam ediyorsunuz.
Asıl zor olan ise, zam söylentilerinin dolaştığı günlerde, “yapıldı yapılacak” söylentilerinin olduğu ortamlarda, bir türlü yapılmayan ve gece gündüzünüzü karmakarışık eden bir psikolojik “zam travması”nı yaşıyorsunuz.
“Zam” sözcüğüne ve vardığı sonuçlara alıştık da, son günlerde günlük yaşamımıza katılan bir “zam” olayına olan şaşkınlığımız hala devam ediyor. Ülkemizde yap, işlet, devret modeliyle yapılan önemli hizmetlerden biri ve belki de en çok işe yarayanı, otomobillerin boğazı deniz altından geçmesini sağlayan meşhur Avrasya Tüneli’mize, döviz kur artışını neden gösterilerek ve adına fiyat düzenlemesi de denilen yüzde 26,5’lük zamla yapılan fiyat artışının bir gün içinde seyr-i seferidir. 1 Şubat’ta yapılan bu zamla Avrasya Tüneli tek yönlü geçiş ücreti, otomobiller için; 16,60 TL’den 21.00 TL’ye, minibüsler için ise, 24.90 TL’ye yükseltilmişti.
Avrasya Tüneli’ne yapılan bu yüksek oranda zam toplumda oldukça tepki çekti. Zammı yapanlar da bu tepkileri dikkate alarak geçiş ücretini, KDV indirimi adı altında yüzde 15,66’ya indirdi ve 21.00 TL olarak açıklanan geçiş ücreti, 19.20 TL olarak belirlendi. Ve iyi de oldu. İki yaka arasında araç geçiş trafiğinde çok önemli bir rahatlık sağlayan Avrasya Tüneli’ndeki bu yeni geçiş ücreti uygulaması, yeni yılda yapılan ve fahiş oranlardaki zamlara da uygulanabilse, yansıtılabilse ne kadar güzel bir uygulama olurdu diye düşünmemek elde değil.
Bu uygulama; “istenirse yapılabiliyor”a iyi örneklerden biri olmalıdır. Umarım bu indirim, zaman zaman oto yakıt fiyatlarına yapılan “kandırmaca” küçük indirimler gibi olmaz.
Biliyoruz ki; oto yakıtta, önce küçük bir indirim yapılır, ama çok kısa bir süre sonra dolarda artışlar ileri sürülerek, indirimdeki kısa şaşkınlığımız geçmeden o yapılan küçük indirimin en az iki katı zam yapılarak gereken yerine getirilir.
Ülkemizde, tüm yaşam biçimimizi en çok tetikleyen zamlardan biridir akaryakıta yapılan zamlar. Hepimiz biliyoruz ki, akaryakıt dövizle alınan bir ana tüketim maddesi ve dünyada en oynak dövizlerden ABD Dolar’ının hareketine göre otomatik olarak uygulanan bir fiyat endeksi var. Her yeni yıla girerken yapılan otomatik bir fiyat ayarlaması olduğu gibi, yıl içinde dolardaki harekete yönelik, adına kur ayarlaması denilen fiyat ayarlaması yapılabilmektedir. Buna alıştık artık.
Ancak, burada unutulmaması gereken çok önemli olan bir şey var ki; Akaryakıt zamları sadece akaryakıta yapılan bir “zam” olarak görülmemeli. Tüm ana tüketim maddelerine, çarşıya pazara, direkt olmasa da yansıyor. O nedenledir ki, akaryakıt zamlarında var olan bu gerçeği de göz ardı etmemek lazım. Özellikle akaryakıt zamları konusunda işi otomatiğe bağlamak yerine farklı bir yöntem uygulamak, olumsuz yan etkilerini önlemek açısında çok daha iyi olabilir.
Dünyadaki ekonomik koşulların bizi etkileyen bölümü ise, ülke içindeki geçim endekslerimize oldukça olumsuz olarak yansıyor. İthalata bel bağlayan bir toplum olup çıktık. Üreten bir toplum olmaktan ziyade sürekli tüketen bir topluma dönüştük.
O nedenledir ki; artık dönemsel periyodik hale dönüşen zamlar yaşam şartlarımızı da dayanılmaz bir yere taşıdığını da unutmayalım.