Yaşamımızı dayanılmaz yapan öylesine üç yılı geride bırakmak üzereyiz.
Yaşamımızı dayanılmaz yapan öylesine üç yılı geride bırakmak üzereyiz. Kendimizi neler yapmak zorunda bıraktık veya gerek yaşam şartlarının, gerekse diğer etkenlerin daralan çerçevesine sıkışıp neler yapamaz olduk veya nelerden yoksun bırakıldık. Düşününce, bizleri hayata küstürenlerin sadece salgında yaşadıklarımız ve o durumdan kaynaklanan olumsuzlukların olmadığını rahatlıkla görebliriz. Yıllardan beri var olan ve özellikle son onyılda gittikçe ağırlaşan geçim sıkıntıları, ekonomik kazanımlardaki daralmalar ve kısa sürelere sıkıştırılan geçim zorlukları, bazı şeylere yeterince neden sahip olamadığımızla ilgili var olan gerçeği, sakinleştikçe daha da rahat görebileceğiz. Artık ne zorluklar olursa olsun elimizde kalanını çok daha idareli kullanarak yetineceğimiz yaşamımızın varoluşunu besleyen mutluluğu ve sağlık desteğini koruyabilmek için yeterince beslenebilmeliyiz ve özellikle akıl de sağlığımıza sahip çıkabilmeliyiz.
Brezilyalı bir doktorun bu konuda söyledikleri, bizim yaşadıklarımızı kısa ve net bir şekilde çok güzel anlatıyor. Bir süredir yazma fırsatını kolladığım bu notları buraya aktarıyorum.
Doktorumuz şunları söylemiş;
- Eğer hasta olmak istemiyorsan, duygularını anlat
- Saklanan veya baskılanan heyecan ve duygular; gastrit, ülser, bel fıtığı, bel ağrıları gibi hastalıklara yol açar.
- Zamanla, duyguların bastırılması kansere dönüşür. Öyleyse, sırlarımızı, hatalarımızı birileriyle paylaşmalıyız!
- Diyalog, konuşma, kelime çok güçlü birer ilaç ve mükemmel birer terapidir!
- Karar vermelisin..Kararsız kişi güvensiz, endişe ve ıstırap içinde olur.
- Kararsızlık, sorunları, endişeleri ve çatışmaları çoğaltır.
- İnsanlık tarihi kararlardan oluşur.
- Karar vermek, diğerlerinin kazanması için vazgeçmeyi ve avantajları kaybetmeyi kesinlikle bilmektir.
- Kararsız kişiler mide rahatsızlığı, sinir hastalıkları ve cilt sorunlarının kurbanıdırlar.
- Olduğundan farklı yaşama gerçeği saklayan, rol yapan, her zaman mutlu olduğu görüntüsü veren, mükemmel görünmek isteyen kişi tonlarca ağırlığı biriktirmektedir..
- Ayağı kilden olan bronz bir heykeldir.
- Aldatıcı görünerek yaşamak kadar sağlık için kötü bir şey yoktur. Kaderleri ilaç, hastane ve acıdır. Kabullen.
- Reddedicilik ve kendine saygı eksikliği, kendimizi kendimize yabancılaştırır.
- Kendimizle barışık olmak sağlıklı yaşamın anahtarıdır. Bunu kabul etmeyenler kıskanç, taklitçi, aşırı rekabetçi ve yıkıcı olurlar.
- Eleştirileri kabullen. Bu bilgelik, akıllılık ve terapidir. Çözümler bul.
- Olumsuz kişiler çözüm bulamazlar ve sorunları büyütürler. Üzülmeyi, dedikoduyu ve kötümserliği tercih ederler.
- Karanlığı kovmak için kibrit yakmalı.
- Arı ufacıktır fakat var olan en tatlı şeylerden birisini üretir.
- Biz ne düşünüyorsak oyuz.
- Olumsuz düşünce, hastalığa dönüşen negatif enerji üretir.
- Güven. Güvenmeyen kişi iletişim kuramaz, açık değildir, derin ve sağlam ilişkiler geliştiremez, gerçek arkadaşlıkları nasıl kurabileceğini bilemez. Güven olmadan, bir ilişki de olamaz. Güvensizlik sendeki inancın azlığıdır.
- Hayatı üzgün yaşama, mizah. Kahkaha. Huzur. Mutluluk. Bunlar sağlığa güç verir ve daha uzun bir yaşam getirir.
- Mutlu kişi yaşadığı çevresini geliştirir. “İyi mizah bizi doktorun elinden korur”.
- Mutluluk sağlık ve terapidir..! / Alıntıdır.
Doktorun söylediklerinde ben kendimle özdeşleştirebildiğim birçok olması gerekeni gördüm ve etkilendim. Sizler ne düşünürsünüz bilemedim.
BİR TUTAM TEBESSÜM
BİR ALTIN EKSİK VERİRDİNİZ!
Hoca bir gün derenin yanından yürürken iki adam onu görmüş ve:
- “Biz yüzme bilmiyoruz sana iki altın verirsek bizi karşıya geçirebilir misin?” demiş.
Hoca “Tamam” demiş.
Nasreddin Hoca birinci adamı sırtına alıp karşıya geçirmiş,
Diğerini sırtına alıp karşıya geçirmeye çalışırken adam yarı yolda akıntıyla elinden kaçmış, suda sürekleniyormuş
Bunu üzerine arkadaşı Hoca’ya hiddetle bağırmaya başlamış:
– “Ne yaptın? Dikkat etsene, su arkadaşımı götürüyor? Çabuk, çabuk kurtar onu!”
Hoca, akıntıya kapılıp suda sürüklenen adamı yakalamış boğulmadan yakalamış ve bir taraftan da bağıran adama söylenmektedir.
– “Kardeşim, niye bağırıp telaş ediyorsunuz. Siz de bir altın eksik verirdiniz. Böylece ödeşirdik!”.