Yıllardır Türkiye gündeminin vazgeçilmez gündemlerin zirvesindeki konuğu sık sık yapılan zamlardır…
Yıllardır Türkiye gündeminin vazgeçilmez gündemlerin zirvesindeki konuğu sık sık yapılan zamlardır… Eskiden yeni yıl gelirken kabus haline dönüşen yeni zamlardan bir yenisini bu kez en ağırını bu yeni yılın yaklaşması sürecinde yaşadık. Yeniyıl gelmeden adından söz edilen zamlar söylentilerin hızla önüne geçti ve yeni yıl başlamadan geldi ve gelmeye de devam ediyor.
Türk insanı zamlarla akraba oldu desek yeridir. Artık alıştık dediğimiz zaman hemen yenileriyle halvet olmak için unutmadan hazırlık yapmaya çalışırız.
Zamlar artık yaşamın vazgeçilmezi haline dönüştü. Neredeyse otomatiğe bağlanan akaryakıt zamları, elektrik ve yanı sıra doğal gaz zamları, toplumu dargelirliyi iyice zorlayan iyice kontrolden çıkan mutfakta tencere kaynaması için ihtiyaç hissedilen temel tüketim maddelerinin yanı sıra çarşı pazarda neredeyse günü birlik değişen diğer ihtiyaç maddelerine yansıtılan zamların yaşattığı kaygıları iyice dayanılmaz hale getirdi.
Yaşanan zam sağanaklarından şikyetlenenler sadece dargelirliler değil, çarşı pazarda ürün teminini sağlayan pazar, market ve tüm alışveriş merkezlerinde satış yapanlar da artık şikayet eder durumdalar. Satış oranları iyice düşmüş, olduklarında şikayet edenler oldukça çoğaldı. Çarşı pazarda ve özellikle dargelirlinin alışveriş merkezleri olan seyyar semt pazarlarında yapılan satışlarda kilo ile satışlar artık yarımşar kiloloların ölçeklendiği paketlere dönüşerek yaygınlaşmaya başladı. Genelde meyve satışlarında tane ile ve yarımşar kilo ölçekli paketlere rağbet iyice artmaya başladı.
Oturduğum bölgede kurulan semt pazarında neler oluyor görmek için ben de bazı ihtiyaçlarını alabilmek için gittim. Pazardaki tezgahlarda meyve sebze ve kahvaltılık fiyat etiketlerine yansımış yarım kiloluk olarak ölçeklendirilmiş etiketlerin iyice çoğaldığını gördüm. Ben de kahvaltılıklarda bu yarım kilo ölçülerini tercih ederek ihtiyacım olanları satın aldım. Kilodan yarım kilolara inmeme rağmen ödediğim rakamlar bile bütçeleri iyice zorlayacak seviyelerdeydi.
Çarşıda, pazarda fiyatlar dayanılacak gibi değil. Büyük marketlerdeki ürünler üzerine yerleştirilen etiketler gıcır gıcır. Çok sık yenilendirildikleri için eskimeye zamanları neredeyse yok gibi. Bu yaşanan değişkenlikte enflasyon bile rahatsız olmaya başlamıştır çoktan. Ekonomi iyi yolda sözleri dargelirli için hiç de inandırıcı değil. Çarşı pazardan çıkanların ellerindeki file ve poşetleri yarıya inmiş görüntüsünde. Bazı mağaza ve alışveriş merkezlerinde uygulanan anlık ucuzlaştırma kampanyalarıyla biraz olsun ihtiyaçlar gideriliyor olsa da günübirlik eklenen “zamlar” konusu her zaman kabusumuz olmaya devam ediyor..
Zamlarla uğraşmaktan, zamların yarattığı karmaşadan kurtulup normal yaşamımıza adapte olabilmek için, hele hele; yeni yılla uygulanmaya başlanan yeni zamlara konsantre olabilecek moral motivasyona yeterince zamanı bulamadığımız gerçeğini artık gözardı edemeyecek durumdayız. Asgari ücrete yapılan zamlar bir iki ay sonra ferahlama getirmesi beklenen duruma asla ualaşamayacağını düşünenler giderek hızla çoğalmaya başladı. Daha şimdiden beklentimizin gerisine düşmeye başladık diyenler bile artmaya başladı.
Son günlerde, Maliye Bakanımızın üstüne basa basa söylemeye çalıştığı da sanırız budur. “Uzun süre kimse zam beklemesin. Zam yapmayacağız”. Ama hala ekonominin düzlüğe çıkması uğruna bazı alışkanlıklarımızdan da vazgeçilmiyor ve gerektiği zaman, daha doğrusu kaynağa ihtiyaç olduğu zaman hiç çekinmeden “zam” kaynağına başvurulabiliniyor.
Verilen sözler vardır, unutulur. Seçim dönemlerinde çizdikleri tablo ve yansıttıkları fotoğraf, durum değişince bir anda unutulur . 2023 işte belki de hiç yaşanmmamış bir yıl olacak gibi. 2023 Cumhuriyetimiz’in kuruluşunun yüzüncü yılı ve bu yılda ülkemizi iyice etkileyecek bir seçim var. Ve var olan bu seçimi daha şimdiden etkileyen seçim ekonomisinin dargelirli üzerine çöken olumsuzluklarının dayanılmaz gölgesi.
Yazıyı yazdığım sırada televiyondaki haber programlarından birine kulak kabartım. Ekranda Ekonomi Bakanımızın bir canlı röportajında söylediği bir sözu duydum, hiçbir yorum yapamadım, tıkandım. Bakan Nebati; “İhracatımızın daha da artması için paramızın değerini daha da düşmesi gerektiğini” söylüyordu. Bu söze başka ne yorum yapılabilir ki..
Seçimlere gelirken de aynı tür söylemler seçim meydanlarında defalarca söylendi ve daha da söylenecek.. Halkın daralan ekonomik gücünün, ekonomik darboğazdan çıkışının adaletli bir gelir dağlımıyla çözümlenebileceği muhaliflerce vurgulandı. Ama her şey seçim meydanlarında kaldı ve değişen hiçbir şey pek de olmadı.
Her ne kadar; ekonomi iyiye gidiyor, enflasyon düşme eğiliminde olduğu söylense de, dargelirlinin ihtiyaçlarını karşılamak için iyice kısıtlanan alım güçleri ve çarşı-pazara çoken pahalılık bunu göstermiyor, dargelirlinin şikayetleri bu iyimser söylemlerden hiç ama hiç etkilenmiyor. Hele hele, memur ve işçi emekli maaşlarına yapılan yüzde otuzluk zam sonrası üzerlerine çöreklenen karamsarlık bulutları iyice sıklaşmaya başladı bile.
Bu ortamda beş ay sonra yapılması düşünülen seçimin neler getireceği iyice merak edilmeye başlandı.