Geçtiğimiz haftaki yazımızın başlığını "Bir savaşımız eksikti" diye atmıştım.
Geçtiğimiz haftaki yazımızın başlığını “Bir savaşımız eksikti” diye atmıştım. Bu arada bize olanlar oluyor tabii ki. Yaşamımız altüst olmuş durumda. Peşi sıra gelen yeni yıl zamlarının sonrasında savaş koşullarının tamamıyla etkisiyle olan akaryatık zamlarından, yediğimiz darbe ise unutulur gibi değil.
O kadar ki; beğenmediğimiz salatalık namıdeğer hıyarın marketlerde bile tafrasından geçilmiyor. Geçmişin birçok ayında, “almazsanız dövüyorlar” tanımana uygun olarak nitelendirilen, sebzelikte çeşit olarak bulunsun diye aldığımız salatalık ve domates bile altın fiyatlarıyla yarışır, neredeyse tek adetlik pakaketler halinde satılıyor durumda.
Bir süredir yerinde durmayıp iyice oynak hale gelen dolar iyice zıvanadan çıkmıştı. Şimdi ise bahanesi hazır. Savaş ortamında temel tüketim maddelerinin olmazsa olmazlarından akaryakıtı iyice zıvanadan çıkardı. Artık günlük borsanın vazgeçilmezi oldu, günlük fiyat ayarlamasına dönüştü. Son günlerde, neredeyse her gün, gece yarısında akaryakıt fiyatlarında yukarı doğru fiyat ayarlaması yapılıyor. Böyle olunca yaşamımızdaki geçim endeksini akaryakıt fiyat ayarlaması borsa hareketlerine göre düzenler hale geldik. O, fiyakasından geçilmeyen nam-ı değer hıyar bile, marketlerdeki manav reyonlarının en üst raflarında yerini iyice sabitleştirdi. Yimi liranın altına azıcık inse, adeta dalga geçer gibi. Sanırsın ki, o fiyatlarda dururken değerini akaryakıt borsasına göre ayarlıyor gibi.
Sen neymişsin be dolar, hıyarı bile şımartmışın!
İki yıldan fazladır hepimiz için dayanılmaz, yarınında nelerle karşılaşacağımızı bilemeyeceğimiz zorunlu bir yaşam biçimine dönüştü. Artık alışkanlığın ötesinde olan bir durum bu. Hayat neredeyse normale dönmüş gibi görünüyordu, iki büyük derdimize adapte olmaya çalışırken, petrol /akaryakıt, özellikle temel tüketim maddelerimizin olmazsa olmazlarından olan doğal gaz ve elektrik faturalarımızla başbaşa kalmış durumdayken bu dertlerimizi bir anlamda daha da çok tetikleyecek ve öncelikli olarak ülkemizi etkileyecek, fiyatları yükseltebilecek Rusya’nın Ukrayna’yı işgali gibi görünen savaş hareketinin -tam içinde olmasak da- hem ekonomik ilişkiler hem de stratejik ilişkiler olarak çok yakınında olacağımız bir savaş durumuyla karşı karşıya bıraktı bizleri.
Çok yakınımızdaki bu savaş tehlikesinin ateşini neredeyse içimizde hissediyoruz artık kesinlikle. Yaşamı zorlaştıran zamlardan söz etmeden geçemiyoruz. Bir süredir iyice daralan geçim şartları ve mutfaktaki yangınla birleşerek tam bir karabasana dönüşen temel tüketim mallarındaki fiyat artışları. Kendini hiçbir zaman unutturmayan ekonomik koşuların anlık şaşırtıcı değişkenlikleri, yaşamımızın olmazsa olmazlarından haline gelmişken, hiç hesapta olmayan bu Rusya-Ukrayna arasındaki harekatın nereye varacağı artık tam bir bilinmeyen. Bana göre Batı şımarıklığıyla Rusya şımarıklığının keyfi soğuk savaşına dönüşmüş gibi.
Pandemi koşullarının üzerimizdeki baskısınının yanı sıra, yaşam biçimimizi iyice karmaşık hale getiren ocak ve sonrası periyodik hale gelen zamların dayanılmaz baskısı kıskacında “dayan yüreğim dayan” durumundayız artık.. Şimdi de dertleri dert edindik, bu savaşın bize nasıl yansıyacağını düşünmeye başladık çoktan.
Rusya ve Ukrayna deyip geçmeyelim. Bu iki ülke, hem petrol ürünlerinin, hem de doğal gazın tedarikçisi ülkeler açısından en çok bağlı olduğumuz kaynaklar olmasının yanı sıra özellikle buğday, tahıl ithalatı açısından en çok ihtiyaç hissettiğimiz ülkeler. Doğal gaz, doğal gazla direkt bağlantılı olan elektrik üretimimizi, yakın zamanda sarsacak çok yüksek zam oranlarıyla petrol, doğal gaz ve elektrik faturalarını çok sert etkileyecek gibi görünüyor.
Hele hele; “En ucuz akaryakıt bizde” sözleri ise hiç de dayanılır gibi değil.
Yaşamımız artık her bölümü dayanılmaz olan çok bölümlü bir öyküye dönmüş durumda. En zor olanı ise, bölümleri birbiriyle ortaklaşa birlikteliğine ulaştıramayacağımız olması.
Yaşamız zorlaşmadı, altından kalkılamaz duruma geldi.
Dayanacak gücümüz kalmadı.