Tarihin kara lekesi, Avrupa'nın orasında, herkesin gözü önünde 10 bine yakın sivilin katledildiği korkunç katliam.
Tarihin kara lekesi, Avrupa’nın orasında, herkesin gözü önünde 10 bine yakın sivilin katledildiği korkunç katliam. 11 Temmuz 1995 yılında gerçekleşen Srebrenitsa katliamının üzerinden 26 yıl geçti ve hala bu katliamda hayatını kaybeden sivillerin kemik kalıntıları mezarlar açılarak defnediliyor.
11 Temmuz 1995 yılında Srebrenitsa, Ratko Mla dic’in başında bulunduğu Sırp birlikleri tarafından işgal edildi. İşgalden kaçan sivil Boşnaklar BM bünyesindeki Hollandalı askerlere sığındı ve daha sonra Sırplara teslim edildi. Sırplar 8 bin 732 Boşnak erkeğini katletti. Katledilen siviller toplu mezarlara gömüldü.
Avrupa’nın ortasında, tüm dünyanın gözünün önünde gerçekleşen bu katliam BM dahil olmak üzere tepkisiz kalan her ülkenin ve kuruluşun kendi tarihindeki kara bir leke olarak her 11 Temmuz’da zihnimize kazınıyor.
Bugün halen izlenen politikaların bir sonucu olarak, anlaşma adı altında gerçekleşen işgaller, iç savaşlar ve diktatörlere karşı dünyanın farklı bölgelerine transfer edilmek istenen insan hakları, demokrasi, eşitlik, özgürlük, adalet gibi herkes tarafından kabul gören kavramlar, yaşadığımız yüzyılın örtülü katliamlarının, nüfus politikalarının, savaş suçlarının kılıfı haline geldi. Doğu Türkistan’da, Filistin’de, Afrika’da ve dünyanın birçok farklı yerinde gerçekleşen sivil halkın yok edilmesine yönelik tüm eylemleri görmezden gelen, toprakları, evleri, tarihleri, kültürleri, hafızaları sömürülerek, işgal edilerek, şiddete maruz bırakılan insanları yok sayanlar da bu suçun ortağı olarak tarihteki yerini almaya devam ediyor. Bu sebeple Türkiye’nin din, dil, ırk, cinsiyet fark etmeden, insana “insan” olduğu için verdiği değer ve bunu koruyacak nesiller yetiştirmesi büyük önem taşıyor.
15 Temmuz yaklaşırken demokrasiye sahip çıkmak
Tüm dünyanın en çok ihtiyacının olduğu kavramlardan biridir demokrasi. Çünkü demokrasi demek eşitlik demek, demokrasi demek halkın egemenliğinin ve yurttaş eşitliğinin korunması, fırsat eşitliği demektir. Kendi kaderini kendisinin tayin edebilme hakkının halkın eline verilmesi ya da halkın elinden alınmaması demektir. Yargının bağımsız, yasamanın halkın temsilcilerinin elinde olması demek, düşünce ve fikir özgürlüğü demektir demokrasi. Yurttaşların hak ve özgürlüklerinin güvence altına alınması demektir. İnsanın insana saygısıdır. Birlikte yaşayabilme, var olabilme kabiliyetidir. Tüm bu sebeplerle demokrasi dünyada en çok ihtiyaç duyduğumuz ve gerçek anlamını korumak için mücadele ettiğimiz kavramlardan, yönetim biçimlerinden biridir. Tüm bunlara ek olarak bir de yaşadığımız çağın bir gerçeği olarak bilginin iktidarı var. Bilgiyi üretme, içeriğini değiştirme, kavramların içini boşaltıp yerine farklı tanımlar getirerek tüm dünyaya yayma gücü var. Demokrasiyi demokrasinin düşmanı haline getirebilecek manipülasyonları, kırılma noktalarını fırsat olarak kullanmak için bekleyen örgütler var. Demokrasiden mahrum ilan edilen bölgelere, ütopya gibi gelen bu yönetim şeklinin demokrasinin temsilcileri tarafından transfer edilmesi ile istikrarsızlaştırılan, iç savaşlar yaratılan bölgeler; demokrasi kavramını işleyeceği suçlara kılıf olarak kullanan ülkeler var.
Bu sebepledir ki demokrasiyi demokrasinin en büyük düşmanı haline getirmemek için sahip olduğumuz değerlerin farkına varmak, Cumhuriyet tarihi ile birlikte sahip olduğumuz değerleri korumak, dış müdahalelere fırsat vermeyecek bir birlik ve anlayış sağlamak, bu bilinci oluşturmak en büyük vatandaşlık görevlerimizden biridir.