Ekonominin bel kemiği olan aile şirketlerinin hızla dağılması dünyadaki ekonomik dalgalanmanın önemli sebeplerindendir.
AİLE ŞİRKETLERİNDE LİDERLİK
Ekonominin bel kemiği olan aile şirketlerinin hızla dağılması dünyadaki ekonomik dalgalanmanın önemli sebeplerindendir. Ailedeki ilişkilerin bozulması sonucunda her yüz aile şirketinin sadece yirmisinin ikinci kuşağa, sadece beşinin üçüncü kuşağa geçebildiğini görüyoruz. Bunun sonucu olarak ailelerin parçalandığına, işletmelerin küçüldüğü ve dağıldığına şahit oluyoruz. Mikro ölçekteki bu bozulma, makro düzeydeki dengeyi de etkiliyor. Aile ve işletmedeki dağılmayı yavaşlatmak için neler yapılabilir sorusu önemlidir.
Öncelikle aile ile şirket arasındaki dengeye bir bakalım. Birinci dereceden lider, ortak, yeni yetişen kuşak yahut aile üyesi… Hangi rolde olursanız olun. Bir düşünün: Ailenizdeki ve kurumunuzdaki rolünüz nedir? Siz sürecin neresindesiniz? Siz olmazsanız ne olur? Ailede ve iş ortamınızda neler değişir? Zor sorular farkındayız ama çoğu aile şirketinin, iş dünyasının yoğun, hızlı ve inişli çıkışlı ortamında kendi bireysel rolleriyle yüz yüze gelmediklerini görüyoruz. Aile şirketinin tepesindekiler çoğu zaman konuşuyor, eleştiriyor, başkalarının yetersizliklerine takılıyor ama eleştiriye açık olamıyorlar maalesef.
Aile şirketinizin uzun ömürlü olmasını istiyorsanız eleştiriye kendinizden başlayın. Önce kendi yetersizliklerinizle, artılarınız ve özellikle eksilerinizle yüzleşin. Unutmayın ki aile şirketlerinin başarısında birçok değişken rol alıyor. Bunların en önemlisi temel aile değerlerinin, sevgi ve saygının yitirilmemesidir.
Sözünü sakınmamakla tanınan bir iş adamı dostumuzla dağılan aile şirketlerine ilişkin hararetli sohbetimizin sonunda şöyle bir ders çıkarmıştık: Aslında dağılan şirketler olmaz. Dağıtılan şirketler var. Kurum kendi kendine dağılmaz. Onu kuranlar, idare edenler bir şeyleri eksik ya da fazla yaptıkları için dağılma gerçekleşiyor. Yıllardır iş insanlarıyla ile iç içeyiz. Aile şirketi ortaklarını birbirine düşüren görünüşteki nedenlere değil, asıl arkada saklı kalan nedenlere bakmalıyız. Aile şirketlerinin dağılmasına yol açan ve çoğu zaman gizli kalan gerçek, maalesef insanların çeşitli biçimlerde ortaya çıkan ahlaki zaafları olabiliyor.
İçgüdüleriyle hareket eden, kendisini maddi değerler çemberine hapseden kimi liderler önlerini göremiyorlar. Kişisel çıkarları ve beklentileri kurumun çıkar ve beklentilerinin önüne geçiyor. Şu halde kişisel çıkarlarımız, hazlarımız, heyecanlarımız ile kurumun beklenti ve ihtiyaçlarının dengesine odaklanmalıyız. Acaba kurumun ihtiyacı ile bizim kişisel ihtiyacımız ne oranda örtüşüyor? Acaba lider kurumu, aileyi, hissedarları sadece kendi çıkarları doğrultusunda mı yönetiyor? Yoksa hizmet ettiği yegâne odak, kurum yani herkesin ortak çıkarları mı? Unutmayalım ki lider, çevresindekilerin kendilerini, mal, mülk ve ailelerini kolaylıkla emanet ettikleri kişilikler olmalıdır. Liderin kişisel ihtiyaçları ve önceliği ailenin ve kurumun ihtiyaç ve önceliklerini geçmemelidir.
Bazı aile şirketi liderlerinin para tüm hayatlarını kuşatmış durumda. Tabii ki ticari faaliyetin yegâne amacıdır para kazanmak. Ama bu amaç sizi paranın ötesindeki dünyaya kör, sağır ve dilsiz hale getirmemelidir. Böyle bir bakış önce sağlığı götürüyor. Belki daha da öncesinden en yakınımızdakileri yitirmemize neden olabiliyor.
Unutmayın ki para ve onun temsil ettiği maddi değerler önemlidir. Ama her şey değildir. Sadece para kaynağı olarak değil, sevgi kaynağı olarak da güçlü olmalısınız. İçgüdüsel hazlarınızı aşıp zihinsel hazlar dünyasının doruklarına yol almalısınız. Düşünce ikliminizi insani değerlerle doldurarak öğrenilmiş çaresizliği aşmalısınız.
Hz. Mevlana’nın şu sözünü belki de birkaç kez okumamız gerekir: “Fikir ona derler ki bir yol açsın, yol ona derler ki bir gerçeğe ulaşsın. Sultan ona derler ki kendiliğinden sultan olsun, hazinelerle askerlerle değil.” Evet, lider fikri üreten, insanların yolunu açan, insanları gerçeğe ulaştıran tüm bunları yaparken de maddi güç ve otoritesinden çok kendi liderlik becerisini kullanan çizgi dışı bir kişiliktir.
KAÇ KİŞİNİN ELİNDEN TUTTUNUZ?
Ülkemizin tanınmış bir aile şirketi liderini ziyaret etmiştik. Biraz durgun hatta gözleri de nemliydi. Görüşmenin sonundaki ısrarımız ile konu anlaşıldı. Yönetim katının çay işlerine bakan görevlinin kızı kan kanserinden vefat etmişti. Sonradan öğrendik ki kurum lideri, çalışanının hasta çocuğu ile 3 yıldır yakından ilgilenmiş. Tüm tedavi sürecini izlemiş, yurt dışına göndermiş, masraflarını karşılamıştı.
Başarılı aile şirketleri, başarılı liderlerin eseridir. Liderlik bireyin doğuştan getirdiği, kişiye has potansiyelin, yetişme sürecindeki kazanımların da etkisiyle performansa dönüşmesidir. Lider ortalama insanlardan farklıdır. Etkileme gücü, ikna kabiliyeti, karizması, çalışkanlığı, başarma isteği, ahlakı, adaleti, bilimselliği ile farkını sürekli kılar.
Bir lideri vazgeçilmez kılan tüm bu potansiyellerini sadece şahsına yönelik değil, başkalarına yönelik performansa dönüştürme başarısıdır. Yani bir liderin gelişiminde zihinsel kapasite (IQ) ve duygusal kapasite (EQ) gerekli ancak bunlar yetmez. Bir liderde bu kapasiteleri, ‘ben’ini aşıp başkaları için kullanma basiretini sağlayan, etik odaklı zihinsel kapasite (MQ) de gelişmiş olmalıdır. Etik odaklı zihinsel kapasitesi gelişmiş lider, “ben”lik çıkmazını aşmıştır. Katı otoriteyi yol edinmiş bir lider değil, bilgelik yolunu tercih etmiş bir liderdir. Güçlü bir lider maddi değerler kadar hatta bunlardan daha çok sosyal değerleri, insani değerleri önemser.