(AP) Avrupa Parlamentosu seçimlerine 19 gün kala seçim yarışı gün ve gün şiddeti artarak ilerliyor.
28 ülkenin yer aldığı Avrupa Birliği parlamento seçim sonucu 751 milletvekili ile söz hakkının yer aldığı belki de dengelerin değiştiği seçim yarışıyla tüm hızıyla sürüyor.
1979 yılından bu yana AB'nin ülkelerinin tümünde her beş yılda bir seçim yapılıyor. Ancak her geçen dönemde seçimlere katılım yıldan yıla azaldı.
Seçimlere katılım oranı 40 yılda yüzde 62'den yüzde 42'ye kadar geriledi. Belçika, Yunanistan ve Bulgaristan'da seçimlerde oy kullanmak zorunlu hale geldi.
Adaylar arasında kesin gözüyle bakılan Türk kökenli adaylar da var. Almanya (3), Fransa (1), Hollanda(1) ve Kıbrıs'tan 1 toplamda 6 adaylar var.
Bu Türk kökenli çıkan adaylar ne kadar ülkemizi destekliyor açıkçası orası muamma…
Seçimler konusunda en çok İngiltere konuşuluyor…
Özellikle Haziran 2016 yılından bu yana yüzde 60 İrlanda halkının AB’de kalma yönünde oy kullanmasıyla başlayan Brexit süreci İngiltere Başbakanı May’in başını daha çok ağrıtacak gibi.
Belki de İrlanda, 30 yıllık iç savaş sonunda özgürlük kazanmak adına dediği gibi yine bu seçimlerde yön değiştirip “Hayırlı Cumalar” diyebilir.
Geçtiğimiz pazartesi Aydın Üniversitesinde Batı Platform Araştırma Merkezinde her ay yapılan bir toplantıya katıldım.
Konuğumuz Avrupa Parlamentosu 4.ve 5.dönem Milletvekili Ozan Ceyhun idi.
Avrupa Parlamentosu seçimleri hakkında şöyle dedi.
Son kamuoyu yoklamalarına göre Hristiyan demokratlar (EPP) 40 civarında sandalye kaybedecekler ve 180 kadar sandalye ile birinci sırayı koruyacaklar. Sosyal demokratların (S&D) 30 - 40 civarında sandalye kaybetmeleri ve 150 civarında bir sayıya ulaşmaları bekleniyor. Liberaller (ALDE) kazanan taraftalar. 100'ün üzerinde sandalyeye sahip olmaları bizi şaşırtmayacak. Aşırı sağ kesimi temsil edenler de sandalye sayılarını arttıracaklar. Aynı grupta olmasa bile sayıca 200 milletvekiline sahip olacak durumdalar. Yeşiller ve aşırı sol var olan sayılarını koruyacağa benziyorlar.
Eğer bu kamuoyu yoklamaları bu şekilde kalırsa Avrupa Parlamentosu içinde oluşturulacak komisyon ve komiteler için yeni koalisyon modellerine de ihtiyaç olacak. Dedi.
Kendilerine birkaç soru sordum.
Şöyle ki;
Avrupa Dış İlişkiler Konseyi’nin yaptığı araştırmaya göre Avrupa Birliği karşıtları 3’te 1’ini ele geçireceklerini söylüyor. Aşırı sağ partilerin yüzde 23’ten yüzde 28’ e hatta 30’lara varan bir yükselmenin de olabileceğine işaret ediyor.
Ayrıca Avrupa Konseyi Başkanı adayı Manfred Weber’i işaret ettiğini vurguladım. Ancak Weber’in söylemlerinde de her Avrupa Birliği üye seçimlerinde olduğu gibi Türkiye’ye karşı strateji geliştirip, Türkiye’nin AB üye adaylığı hakkında “Türkiye ile iş birliği yapmak istiyoruz ama artık müzakerelere bir son versin” diyerek prim toplayarak geleneği sürdürmeyi ihmal etmiyor.
Sağ parti adayların çoğunluğu sanırım tartışılmaz bir gerçek olarak karşımıza çıkıyor peki aşırı sağ partisi yükselerek ilerlerse hukukun üstünlüğü, göç, savunma ve güvenlik alanlarında güçlü bir sorun ile karşı karşıya kalacaklar o zaman Avrupa’da alevlenen ayaklanmalar hız kazanır mı dersiniz. Değerlendirme sizlerin…