Sonda söyleyeceğimizi başta söyleyelim.

Sonda söyleyeceğimizi başta söyleyelim. İnsanlık tarihi boyunca hiçbir ülkeye yapılmayan özel savaş teknikleri Türkiye’ye karşı kullanılmaya başlandı. Bu özel savaş, hendek/barikat süreciyle yoğunlaşmıştı. Şimdi ise başka bir boyuta geçiyor. Gelelim bu aktardıklarımızın altını doldurmaya.

Son yazılarımızda vurguladığımız bir konu var. PKK saldırılarında son iki aydır bir artış ve farklılaşma var. Yöntem değişikliği yapmış durumdalar. Bu değişiklik PKK’nın internet sitelerinden birinde 9 Haziran’da şöyle açıklanmıştı: “Önümüzdeki süreçte HPG gerillası savaşı farklı bir boyuta taşıyacak.”

Taşıdılar da. Son dönemde kırsalda ve şehirde darbe yemelerine rağmen, bir kuvvet tarafından ısrarla ayakta tutuluyorlar ve saldırılarını sürdürüyorlar. Asimetrik, psikolojik boyutu büyük saldırılar gerçekleştiriyorlar. Arka arkaya yaptıkları iki suikast bunun göstergesi. İktidar partisinin Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki iki ilçe yöneticisi birer gün arayla suikast sonucu şehit edildi. Aslında suikast tarzı eylemler, terör örgütü tarafından kısa bir süre öncesinde kararlaştırılan bir durum değil. Bakın terör örgütünün Kandil’deki elebaşlarından ve örgütün şehir terörizminin mimarı “Abbas” kod adlı Duran Kalkan, 2012 yılında örgüt içi yayınladığı “Kıra Dayalı Şehir Gerillacılığı” kitapçığında suikastları nasıl tanımlıyor:

“(…) şehirde en çok eylem biçimi olarak geliştirebileceğimiz yöntemlerin başında çeşitli düzeylerdeki suikastlar geliyor.

(…) Suikast işi incelik işidir, ayrıntı işidir. Şehirde bunu yapmak zorundayız. Şehirde de kırdaki gibi yaklaşamayız. Dikkat edelim öyle olursa savaş yapamaz hale geliriz. Oysa şehirde savaşacaksak, o zaman şehir koşullarına göre savaşmamız gerekiyor. Bu noktada suikast en çok kullanacağımız, uygulayacağımız eylem yöntemlerinin başında geliyor. Demek ki şehir gerillacısı her şeyden önce iyi bir suikastçı olmak durumundadır.”

Aslında farklı dönemlerde benzer suikastlar vardı. En bilineni Derik Kaymakamı Muhammed Fatih Safitürk suikastı. Ancak bunlar belirli aralıklarla yapılıyordu. Şimdi ise iki gün içinde iki siyasetçinin suikasta kurban gitmesi, hatta başka suikastların da engellendiği yönündeki bilgiler, örgütün bölgedeki psikolojik etkisi olan terör eylemlerini yoğunlaştıracağını gösteriyor. Güvenlik Politikaları Uzmanı Mete Yarar, siyasilere yönelik bu tür suikastların, birilerinin önü açmadan gerçekleşmeyeceğini söylüyor. Çünkü dünyanın hiçbir yerinde siyasetçilerin suikasta kurban gitmesi, kabul edilemez. Oysa dünyada demokrasi ve özgürlüklerin şampiyonu olduğu iddiasındaki ABD’nin “kara gücüm” olarak tanımladığı bir terör örgütünün bir siyasi partinin yöneticilerini hedef alan saldırılar yapması, bu onayı ve yürütülen özel savaşı gözler önüne seriyor.

Yıllarca Özel Kuvvetlerde görev yapmış başka bir uzman kaynağım da, yürütülen özel savaşın boyutuna dikkat çekerek şunları söylüyor: “Türkiye’nin gardını düşürme amacı taşıyan ve asimetrik etkisi çok büyük saldırılar yapabilirler. Buna karşı gerekli tedbirler bir an önce alınmalı.”

Saldırıların, PYD terör örgütüne yönelik operasyonların konuşulduğu bir dönemde gerçekleştirilmesi de dikkat çekici. İçerisi karıştırılıp, Suriye’deki terör devleti kabul ettirilmeye çalışılıyor olması da bir başka boyut olabilir.

***

KONTROLSÜZ DARBE ÇAĞRISI

Adı Faruk Arslan. Fetullahçı Terör Örgütü’nün önemli militanlarından. Yurtdışında kaçak yaşıyor. Şu an ki mekanı FETÖ’cülerin önemli merkezlerinden Kanada. FETÖ’nün medya yapılanmasına yönelik soruşturma çerçevesinde hakkında gözaltı kararı var. İşte bu Faruk Arslan, 15 Temmuz FETÖ’cü darbe girişiminden tam bir ay 5 gün önce, yani 10 Haziran 2016 tarihinde kendi internet sitesinde bir yazı kaleme alıyor. Yazının başlığı “TSK, Selefilerin neresinde? Emekli Paşalar ve kirli Gladyo ÖKK darbesini durduracak mısınız?” Arslan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı hedefe oturttuğu yazısını aynen şu cümlelerle bitiriyor:

“Hizmet, hep doğruların yanında oldu ve yanlışları eleştirdi. Erdoğan’ın Selefi vebalini üstlenmek, aynı çatıda bulunmak ahmaklık olurdu. Hizmet kararını verdi, ya TSK? TSK’ya saygıyla sunarım. Global Süfyan’ın Mehdi Ordusu kitabımda anlattığım nifaka ortak mısınız, yoksa değil mi? Bir karar veriniz. Ülkemizi koruyup kollamak sizin göreviniz değil mi?”

Bu cümleler, kontrollü mü kontrolsüz mü yazılmış bilmiyorum. Ama açıkça darbe çağrısı olduğunu görebiliyorum.