Anamas Bölgesi üzerine ilgim; Aksu Kaymakamlığı adına sürdürdüğüm bir kalkınma ajansı projesi (Gelenekten Geleceğe Antalya Yörüklerinin İzinde) ile başladı. Bölge üzerine çok sayıda bilgiyi derleyip, gözlemlerimle de harman ederek en doğru bilgiyi sunduğumu düşünüyorum. Burada yer alan bilgiler Aksu kitabında da yer aldı.

Anamas Bölgesi üzerine ilgim; Aksu Kaymakamlığı adına sürdürdüğüm bir kalkınma ajansı projesi (Gelenekten Geleceğe Antalya Yörüklerinin İzinde) ile başladı. Bölge üzerine çok sayıda bilgiyi derleyip, gözlemlerimle de harman ederek en doğru bilgiyi sunduğumu düşünüyorum. Burada yer alan bilgiler Aksu kitabında da yer aldı.

Antik yer isimleri kültür mirasıdır

Anamas adının aslı; Luwi dilinde ‘Yamaç Halkı’ anlamına gelen ‘Anama’dan geldiği düşünülmektedir. İsimlerde kültürel mirastır ve yaklaşık olarak 4 bin yaşında bir değeri günümüzde halen kullanmaktayız.

aksu kitabinin on yuzu

Günümüz Anadolu coğrafyasında Göller Bölgesi’nde yer alan Anamas’ın (Isparta/Aksu) antik yapısını anlamak için öncelikle antik Pisidia kültürünü tanımak gerekli. Göller Bölgesi’nde günümüze kadarki araştırmalarda ‘Paleolitik’ ve ‘Mezolitik’ çağ yerleşmelerine rastlanmıştır. Bölgedeki Neolitik Çağ (6500-5600) yerleşmelerine Kovada Gölü ve Tepeli’de rastlanmıştır.

Pisidia, Göller Bölgesi’nin Antik Çağ’daki ismidir. Pisidia, Pamfilya, Likya, Frigya ve Isauria bölgeleriyle sınırlıydı. Tarih boyunca çeşitli krallıklara bağlı olan Pisidia halkı, Roma Dönemi’nde de önemli bir yönetim bölgesi olmuştu.

anamas daglari

Arzava Krallığı

Pisidia Bölgesi, MÖ 2000’lerde Arzava Krallığı içerisinde yer almıştır. Bölge dağlık yapısından dolayı kolay istila edilmeyen, edilse bile tam olarak otorite sağlanamayan bir yer olmuştur. MÖ 8. yüzyılda Anadolu’da Friglerin bir devlet olarak ortaya çıkmasıyla Pisidia Bölgesi’nin batı bölümü, bu devletin egemenliği altına girmiştir.

Arzava Konfederasyonu ve Hitit krallık veya imparatorluk dönemlerindeki gelişmeleri verecek bir yerleşme ya da belge henüz ele geçmemiştir. Tarihçi Heredot, Kilikyalılar ve Likyalıların dışında, Kızılırmak’ın batısında yer alan tüm kavimlerin Lidyalıların himayesinde bulunduğunu kaydetmiştir. Bölge Arzava Krallığı’ndan sonra MÖ 1200 yıllarında Friglerin egemenliğine girmiştir.

antik kent

Frigler

Frig ve Lidya dönemlerinde Pisidia hakkında pek fazla bilgi edinilememektedir. Roma İmparatorluk Dönemi’nde bu bölge en parlak dönemini geçirmiştir. Pisidia, coğrafi olarak tam olarak Toros Dağları ile güneyinden Tuz Gölü ile Burdur Gölü arasından geçen Söğüt Dağları’nın uzantılarıyla dik olarak birleşen Sultan Dağları’yla kuzeyden çevrelenmiştir.

Bölge daha sonra MÖ 540 yılında Pers egemenliğine girdiği ve bu egemenliğin 200 yüz yıl kadar sürdüğü bilinmektedir. Perslerden sonra Seleukoslar ve daha sonra da bölge Romalıların egemenliği altında kalmıştır.

beysehir golu

Dağlık bölgelerde yaşayan Pisidialılar Tiranlar tarafından yönetiliyor ve korsanlık yapıyorlardı. Bu bölgede çok güzel üzüm bağları, sığırlar için bol otlaklar vardı ve orman arazisinden kereste elde edilmekte idi.

Bölge ile ilgili ilk araştırma 1880 yılında başlamış

1880’li yıllardan itibaren yapılan araştırmalarla bölgenin tarihi ve arkeolojisi ana hatlarıyla ortaya çıkmaya başlamıştır. Yine bölge ile ilgili bilgilere 1950’li yıllar ile birlikte daha da ayrıntılı veriler ortaya çıkmıştır.

egirdir golu ANA FOTO

Bölge hakkında; İbn-i Batuta, Kâtip Çelebi, Francis Vyvyan Jago Arundell, Süleyman Şükrü Karçınzade, Friedrich Sarre ve Fatih Rıfkı Atay’ın gözlemlerinin varlığı bilinmektedir. Anamas ve Aksu bölgesi ile ilgili olarak tüm kayıtlar Eğirdir üzerine yazılan kayıtlardan derlenmiştir.

Bölge ile ilgili bugüne kadar kapsamlı bir kazı ve sistematik bir yüzey araştırması yapılmamıştır. Bölge ile ilgili bilgileri 1332 yılından beri, bölgeye aralıklarla gelen, seyyah ve araştırmacıların notlarından edinmekteyiz.

egirdir golu ve keci surusu

İbni Batuta

Ünlü Arap gezgini İbni Batuta 1332 yılında Antalya, Burdur ve Isparta’yı ziyaret eder. Aksu’nun Anamas olarak bağlı bulunduğu Akritur’a yani günümüzdeki Eğirdir’e de uğrar. Eğirdir’den ‘kalabalık, pek bakımlı çarşıları olan, çevresi bağ, bahçe ve bostanlarla donatılmış, büyük bir şehirdir. Yanı başında tatlı sulu bir göl bulunmakta ve bu gölde dolaşan gemilerle iki günde Akşehir, Beyşehir’le öteki köy ve kasabalara gitmek mümkün olmaktadır’ diye bahseder.

“Velhasıl bu Eğirdir kazası dağlıktır. Yüksek dağları, ulu ağaçları ve latif pınarları vardır. Esaferos adındaki dağ 24 saat yüksekliktedir. Üzerinde 10-15 arşın kar olur. Yükseğinde berrak bir suyu olan pınar var derler. Dağın ortasında düz bir yerde tatlı bir göl vardır. Yazın etrafı çimenliktir. Bundan yukarıda kardan gayrı bir şey yoktur.

Eğirdir Gölü, Hamid ili ortasında bir yerdedir. Gölde iki ada vardır. Küçüğüne Can, büyüğüne de Niş Adası derler. Bu gölün 5 çeşit balığı olur. Bunlar kiraz mevsiminde avlanır. Bu göl garip göldür…”

egirdir golunde guz

Fransız seyyahlar

Bölge, 1706 ve 1714 yıllarında iki kez Anadolu’ya gelen Fransız seyyah ve araştırmacı P. Lucas tarafından ziyaret edilmiştir. Lucas, çevredeki verimli arazilerden ve Eğirdir Gölü’nde bulunan adlardan bahsetmiştir. 1816 yılında seyyah ve araştırmacı olan Otto Von Richter’in bölgeyi ziyaret ettiği bilinmektedir.

Selge’ye giden en kestirme yol, Aksu üzerinden gitmektedir. Yabancı bir seyyahın gözünden Anamas Yöresi günümüzden tam 200 yıl önce ekoturizm yönünden fark edilmiştir.

turk evlerinde antik taslar

Jeomorfolog ve coğrafyacı W. J. Hamilton, 1836 ve 1837 bölgeyi iki kez ziyaret etmiş. Göller Bölgesi’ne 1841 ve 1842 yıllarında ziyaret eden A. Schoenborn, bölgenin yer altı sularının başlangıç sahası olarak kabul etmiş. P. de Tchihatcheff 1848 yılında bölge coğrafyası hakkında incelemeler yapmış K. Ritter, Anadolu’da 1850 yılına kadar yapılan tüm incelemeleri derlemiştir.

Günümüzde Anamas yaylaları, Antalya Serikli Karakoyunluların yaylak alanıdır. Her yıl dünyanın dört bir yayından gelen Yörükler Anamas Çayır Yaylası’nda bir şölende buluşurlar. Karakoyunlu Yörükleri Kültür ve Dayanışma Derneği tarafından düzenlenen Anamas Çayır Yaylası Yörük Şöleni genellikle Haziran ayının son haftasında yapılıyor.