Resmi kurumlarımızda bürokrasinin vatandaşa nasıl eziyet çektirdiğini ve de canından bezdirdiğini söylemek hiç de haksızlık olmaz.
—————————————————————
15 Mayıs’ta kutlanan Hava Şehitlerini Anma Günü nedeniyle hava şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum. (M.A)
—————————————————————
Resmi kurumlarımızda bürokrasinin vatandaşa nasıl eziyet çektirdiğini ve de canından bezdirdiğini söylemek hiç de haksızlık olmaz. Her bürokrat yasaları kendi mantığına göre yorumlarsa, bağlı olarak yönetmelik ve talimatları da kendi bakış açısıyla düzenlerse elbette ortaya karman çorman uygulamalar çıkar. Tıpkı, Kovid-19 ile ilgili önlemleri her kurumun kendine göre yorumlayıp, bazı sıkıntıların doğmasına sebep oluşu gibi.
Havacılık sektöründe pilot olabilmek için parasını, emeğini ve zamanını harcayan pilot öğrencilerden şikayetler alıyorum. Birçok öğrenci pilotun kanayan yarası olarak gösterilen uygulamadan ötürü yaşadıkları sıkıntıları dile getiriyorlar.
Gerek ülkemizin içinde bulunduğu durum gerekse ekonomik kriz ve neden olduğu olumsuz şartlardan dolayı birçok öğrenci pilot aynı okulda eğitimine devam edemiyor. Örneğin, ilk eğitimlerini bir yerde, sonrasında ise farklı bir kurumdan almak zorunda kalıyorlar. Öğrencilerin birçoğu zaman zaman farklı okullara geçiyor ya da eğitiminin bir kısmını yurt dışında tamamlıyor. Örneğin Macaristan ve Polonya gibi ülkelerde. Bu işe Macaristan veya Polonya’da başlayıp Türkiye’de devam etmek isteyenlere, havacılık sektörünün kural koyucu ve denetleyici otoritesi olan Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü (SHGM) öğrencilerce ‘saçma’ diye nitelendirilen prosedürlerle çok zorluk çıkarıyormuş. Örneğin, Özel Pilot Lisansı PPL (Private Pilot License) eğitimini başka yerde almış bir öğrenci, PIC (Pilot in command) yani sorumlu pilot olarak saat doldurma uçuşunu yapsa bile, DHMİ onlara apron kartı vermiyor.
Bu nedenle komik olaylar da yaşanıyor. Örneğin öğrenci bir pilot, Çanakkale tarafına uçuşa gider. Susadığı için, su almaya havalimanına iner. Uçağını park edip, aprondan terminale girer. Su alıp uçağa geri dönmek istediğinde güvenlik görevlisi kendisine “Senin apron kartın yok, geçemezsin” der. Pilot “Bu uçağı ben getirdim, sorumlu pilotu da benim” derse de güvenlik görevlisi Nuh der, peygamber demez. Pilot, çözüm olarak manifesto düzenleyip, polisten de özel izin alarak zor bela uçağına gider.
Şu anda başka ülkelerde eğitim alırken, eğitimi yarım kalmış 500’ü aşkın öğrenci pilot bulunduğunu anlatan mağdurlar, SHGM’nin bazı yabancı ülkelerde eğitim alanların lisanslarının denkliğini kabul etmeme gibi bir düşüncesi olduğunu ve konunun geçen yıl da gündeme geldiğini belirterek şunları söylüyorlar.
“Bizim aldığımız eğitimler tüm dünyada kabul edilen ve Amerikan Havacılık Otoritesi FAA’den sonra, en geçerli otorite sayılan EASA onaylı olarak alınıyor. Fakat şu anda Türk sivil havacılık otoritesi SHGM, getireceği yeni uygulamayla, Avrupa onaylı lisansları bile Ağustos’tan sonra kabul etmemeyi düşünüyor. Yani, Amerika’nın dahi sadece evrak işiyle değişimini yaptığı Avrupa lisansları Türkiye’de geçersiz olacak. Lisansın denkliğini yapmak için tekrar sınava girmek ve uçuş yapmak gerekecek. Şöyle bir gerçek daha var. Öğrenci gariban olmasa gidip Avrupa’da bu eğitimi almaz. Çünkü, Türkiye’de bu şartlar çok ağır. Eğitim fiyatı Avrupa’nın üç katı. Böyle yaparak, Türkiye’de pahalı olduğu için pilotluk eğitimi alamayan ve Avrupa’ya gitmek zorunda kalanların da önünü kesmiş olacaklar.
Bu durum, şu an aktif olan ve PIC (Pilot in command) yani sorumlu pilot olarak uçan öğrenci pilot konumunda olan en az 300-400 kişiyi de ilgilendiriyor.”
Öğrenci pilotlar, şöyle devam ediyor:
“Aslında sıkıntı şu; SHGM öğrencilere apron kartı veriyor, ama 100 saatlik uçuş periyodunu doldurma zorunluluğu var.
Öğrenciler de doğal olarak bu 100 saati nerede ucuzsa orada uçuyor. SHGM de diyor ki, şayet öğrenci pilot değilsen apron kartı alabilmek için ya çalışan ya da uçak sahibi olman lazım. Mantığa ve teoriye bakarsak bu doğru, lakin Sivil Havacılık, bu 100 saatlik uçuşu eğitim organizasyonu olarak görmüyor. Çünkü uluslararası literatürde PIC yani Pilot in command olarak geçiyor. Yani pilotun sorumluluğunda uçuş özel pilot lisansı olan kişi okuldan bu uçağı bir bakıma kiralamış oluyor. Ama işin komik kısmı bu öğrenci Türkiye’den eğitim almadıysa ya da aynı okulda devam etmiyorsa aprona girip geri çıkamıyor. Ağustos sonrası yabancı lisansların tanınmaması konusu daha fazla öğrenci ve öğrenci adayını ilgilendiriyor. Eski şartlarda Avrupa standartlarında alınan lisans Türkiye’ye geldiğinizde Türk lisansına çevriliyordu. Bu uygulama yürürlüğe girerse, yeniden sınavlara girmeniz, hatta yeniden uçuş bile yapmamız gerekebilecek.
Bu durum da uçuş okullarının işine gelir, çünkü öğrenciler yurt dışına çıkmayacak. Olan, Türkiye’deki pahalı eğitimi almak zorunda kalan öğrencilere olacak. Bütçelerine uygun olan yurt dışındaki eğitimi almaktan mahrum olacaklar.”
Şimdi, SHGM öğrenci pilotların eğitimini engelleyen apron kartı işini çözemez mi? Bundan da önemlisi Avrupa’dan daha ucuza alınan lisansların Ağustos’tan sonra tanınmaması gibi bir durum var mı, varsa gerekçesinin ne olduğunu da kamuoyuna açıklamalıdır.
Pilot sayısının azalmasına ve yabancı pilota ihtiyaç duyulmasına neden olacak böyle bir uygulamanın hayata geçirilme gerekçesi haklı nedenlere dayanmadığı takdirde gençlerin önüne büyük bir engel olarak çıkacaktır. Göreve yeni başlayan ve havacılık geçmişi olan SHGM Genel Müdürü Kemal Yüksek’ten, bu konuda bir açıklama yaparak kafa karışıklığının önüne geçmesini kamuoyu ve öğrenci pilotlar sabırsızlıkla bekliyor.
Mutlu yarınlar Türkiye’m.
[email protected]
ONUR AIR’İN YABANCI HİSSELERİ SATIŞA ÇIKTI
Türk sivil havacılığının köklü şirketi Onur Air’i almak isteyen, ancak ödemenin tamamını yapamayan İranlı Babek Zencani adına şirkete ortak olan İran asıllı İngiliz vatandaşı Mehdi Shams’ın hisseleri borcuna karşılık mahkeme kararıyla satışa çıkarıldı.
Şirketin rayiç değerlere göre hesaplanan 57.150.695,70 TL’lik özvarlığı içerisinde ortaklardan Mehdi Shams’ın 1.470.000 adet hissesinin değeri 10.750.034,89 TL olarak belirlendi. Bu rakam şirketin yaklaşık yüzde 20 hissesine tekabül ediyor.
Onur Air Taşımacılık A.Ş Yönetim Kurulu Başkanı Hamit Cankut Bagana, İran’da hapiste olan Mehdi Shams’a yönelik olarak 2018’de, 21.7 milyon dolarlık bir senet için icra takibi başlatmıştı. Satışa çıkan hisseler başkaları tarafından değil de, Onur Air veya Ten Tur A.Ş tarafından satın alınırsa şirkette yabancı hiçbir ortak kalmamış olacak. 2 Haziran’daki ihaleye tabii ki her alıcı girebilir. Ancak, 21.7 milyon dolar alacağı olan ve Mahdi Shams’ın hisseleri üzerine rehin koyan Bagana, fiyatı 21.7 milyon dolara kadar arttırabilir ve bir kuruş ödemeden 19,80 oranındaki hisselerin sahibi olabilir.
Bu durum Onur Air’in satış veya ortaklık için atacağı adımları da kolaylaştıracak.
Şirket için sorun teşkil eden İran ve İranlı bağı da böylece ortadan kalkmış olacak.
Daha önce de, İran İslam Cumhuriyeti Petrol Bakanlığı, Zencanı’nın Onur Air’i devletin parasıyla aldığını ve şirketin de İran devletine ait olduğunu ileri sürerek açtığı davayı 2018 yılında kaybetmişti.