Douglas Adams'ın ilk defa 1979'da basılan kitabı "Otostopçunun Galaksi Rehberi" dünyanın en meşhur kitaplarındandır. Kitabını okumayanların bir kısmı da filmini izlemiştir. Türkçe baskısı Kabalcı Yayınevi'nden çıkıyor.
Douglas Adams’ın ilk defa 1979’da basılan kitabı “Otostopçunun Galaksi Rehberi” dünyanın en meşhur kitaplarındandır. Kitabını okumayanların bir kısmı da filmini izlemiştir. Türkçe baskısı Kabalcı Yayınevi’nden çıkıyor.
Kitap şöyle başlar: “Galaksinin
Batı Sarmal Kolu’nun bir ucunda, haritası bile çıkarılmamış ücra bir köşede,
gözlerden uzak, küçük ve sarı bir güneş vardır. Bu güneşin yörüngesinde, kabaca
yüz kırk sekiz milyon kilometre uzağında, tamamıyla önemsiz ve mavi-yeşil
renkli, küçük bir gezegen döner.” Evrenin büyüklüğü ve Samanyolu Galaksisinde
Güneş Sistemimizin konumunun değişik bir tasviri… Geçen hafta dünyanın çeşitli
yerlerindeki bilim insanlarından gelen evrenle ilgili haberlere kısaca bir göz
atalım.
Göktaşı Dünya’yı teğet geçti
ve fark etmedik
Gezegenimiz yeni bir arkadaş
edindi: 2017 AG3. Kendisi 15-34 metre yüksekliğinde bir göktaşı ve geçen hafta
pazartesi günü, saniyede 16 kilometrelik bir hızla Dünyamızı teğet geçti. Tam
olarak ne kadar teğet geçtiğini daha iyi anlatmak için, göktaşının mesafesinin
Ay ile Dünya arasındaki mesafenin yarısı kadar olduğunu belirtelim. 2017 AG3
gibi Dünya’nın atmosferini teğet geçen göktaşlarına Dünyaya Yakın Cisim
(near-earth object-NEO) deniyor. Bilim insanları sadece ocak ayı içinde bile 38
dünyaya yakın cisim (DYC) bekliyor fakat 2017 AG3 ile ilgili endişe verici
bilgi, bilim insanlarının onun varlığını sadece iki gün önce keşfetmesi.
Purdue Üniversitesi’nden yapılan açıklamada 34 metre uzunluğunda bir gökcisminin Dünya’ya çarpması durumunda olabilecek senaryolar açıklandı. Buna göre eğer 2017 AG3 gezegenimize 45 derecelik bir açıyla çarpsaydı 700 kilotonluk enerji açığa çıkacaktı. 700 kiloton enerji, Hiroşima’ya atılan atom bombasının düzinelerce katı büyüklüğünde bir enerjiye tekabül ediyor. Yine de atmosferin 10 mil üzerinden geçen bu göktaşının bir kısmı zaten atmosferde yanacağı için muhtemel senaryo 2013’te Rusya’ya düşen meteor benzeri bir etki yaratması; kırılan camlar, bir patlama sesi, bazı evlerin sallanması… Yine de tedirgin olmaya gerek yok. Bilim insanları aynı zamanda bu tarz yakın temasların 150 yılda bir olduğunu belirtiyor.
Beyaz Saray göktaşı çarpması
için acil durum senaryosunu açıkladı
Özellikle 2017 AG3 ile geçen
haftaki yakın temasımızla birlikte akıllara ya daha bir göktaşı Dünya’ya
çarpmak üzere yaklaşırsa sorusunu getirdi. Şimdiye kadar bilim insanları
verimli bir plan oluşturamadı. Temel sebebi, göktaşını keşfettiğimiz zaman
çoktan müdahale edilebilecek mesafeyi aşacak kadar gezegenimize yaklaşacak
olması. ABD devlet merkezi Beyaz Saray’dan bu konuya ilişkin bir acil durum
planı açıklandı, olası bir göktaşı çarpması ihtimalinde neler yapılacağı
anlatılıyor.
Gökcisimlerini takip eden pek çok
kuruluş var. Örneğin NASA Gezegen Koruma Koordinasyon Ofisi (NASA Planetary
Defence Coordination Office) gibi fakat bütün bu kuruluşların çalışmaları Dünya’ya
yaklaşan gökcisimlerinin sadece üçte birini tespit edebiliyor, geri kalan üçte
ikisi tespit edilemeden geçiyor. NASA geçtiğimiz günlerde kısaltması DAMIEN
olarak adlandırılan ve dünyaya yakın cisimlerin fark edilip etkisiz hale
getirilmesini konu alan raporunu yayınladı. Raporda da belirtildiği gibi,
göktaşı çarpmaları diğer doğal afetlerden daha farklı çünkü gözlemevleri ve
teleskoplar sayesinde yıllarca önceden tespit edilmesi mümkün. Bu da diğer
doğal afetlerin aksine hazırlanmamız için bize uzun bir zaman veriyor. Günümüz
teknolojisiyle yörüngesi Dünya’ya çarpacak şekilde gelen bir göktaşını etkisiz
hale getirmek için çalışmalar yapıp harekete geçmenin 8 yıl olacağı
öngörülüyor. Her göktaşının yapısı farklı olduğu için hepsine farklı yöntem
gerekir. Örneğin sert yapılı bir gökcismini patlatarak küçük parçalara ayırabiliriz
ama kimi göktaşları toz yapılı olduğu için çarpan cismi etkisiz hale getirir.
NASA, 2022 yılında AIDA projesiyle yaklaşın bir göktaşına başka bir cisimle
çarparak yörüngesinden saptırmayı deneyeceğini açıkladı.
Rapor, vaktinde tespit edilemeyen
bir göktaşının Dünya’ya çarpması durumunda neler yapılacağını da açıklıyor.
Plana göre 2013 yılında Chelyabinsk, Rusya’ya düşen meteor örnek gösterilerek
tıpkı bir hortum, fırtına ya da deprem sonrası afet yardım ekiplerinin
müdahalesine benzer bir süreç öngörülüyor.
Birleşmiş Milletlerin yeni ilan
ettiği Asteroid Günü gibi günlerin insanları konu hakkında bilinçlendirmede
yardımcı olması bekleniyor. Böylece olası bir göktaşı çarpmasını olmadan
önlemek veya hasarı en aza indirmek mümkün olacaktır.
Toplumsal Bilim Projesi 13
yeni keşif yaptı
Toplumsal katkı sadece olası bir
göktaşı çarpmasında değil bilimsel keşiflerde de çok faydalı olabiliyor. Bunun
örneğini geçen hafta uluslararası bir toplumsal bilim projesi olan “Evdeki
Einstein” ile yaşadık. Pulsar isimli özel yıldız çeşitlerini arayan bilim
insanları Fermi teleskopundan elde ettikleri büyük boyutlu verileri incelemek
için gönüllülerin bilgisayarlarını araştırma sistemine bağladı. Arka planda bir
ekran koruyucu gibi çalışan sistemle tek bir bilgisayarın incelemesi 10 bin yıl
sürecek olan veriler inceleniyor. “Evdeki Einstein” projesi sayesinde
gönüllülerin bilgisayarlarında bilim insanlarının Fermi’den elde ettiği ve en
çok umut vadeden 118 veri taranıyor. Şimdiden ev bilgisayarlarında 13 yeni gama
ışını yayan pulsar keşfedildi.
Pulsar, bir yıldızın ölümü
anlamına gelen süpernova patlaması ardından oluşan çok yoğun kütleli ve küçük
nötron yıldızı çeşidine verilen isim. Pulsarların tespit edilmesi oldukça zor
çünkü bildiğimiz yıldızlar gibi ışın yaymıyorlar. Pulsar ismi ise “pulsate”
yani nabız atışı gibi periyodik titreme hareketlerinden dolayı verildi. Fermi
datasının incelemesinden elde edilen bu bilgiler ise çok değerli. Eski
yazılımla sıradan ev bilgisayarlarının incelediği verilerin yarısının gözden
kaçtığı belirtiliyor. Üstelik yeni keşfedilen 13 pulsardan iki tanesi şimdiye
kadar keşfedilmiş en yavaş dönen iki gama ışını yayan yıldız olarak
sınıflandırıldı. Hem de yıldızların oldukça genç 2.000 ile 2 milyon arası
yaşlarda olduğu belirlendi. Böylece toplumsal katkının bilimsel ilerlemede ne
kadar önemli olduğu bir kez daha ispatlanmış oldu.
Peggy’yi görme zamanı
Güneş Sistemimizin en gizemli
gezegenlerinden Satürn, hem Jüpiter’in ardından en büyük ikinci gezegen hem de
halkaları nedeniyle en çok merak edileni denilebilir. Satürn’ün pek çok
uydusundan biri olan ve F halkasında yer alan Prometheus’u inceleyen Londralı
bilim insanları 2013 yılında A halkasında bir bulanıklık keşfetti. Yaklaşık 5
kilometre boyutundaki cisme keşfi yapan Londra Queen Mary Üniversitesi bilim
adamı Prof. Carl Murray’nin kayınvalidesinin doğum günü olması sebebiyle onun
ismi Peggy verildi.