Ülkemizde birçok konuda olduğu gibi futbolumuzda da, yaşananların yansıdığı fotoğrafa bakınca gelecekte olacakları kestirmek pek de zor değil artık.
Yaşananlara bakıyorsunuz, biraz mantık yürütünce ve olaylardan arta kalanlardan bir sentez yaptığınızda geride kalan posa gelecekte ne izler bırakacağını hemen gösteriyor.
Haftalardır konuşuluyor, neler olacağı ve olması gerekenler dillendiriliyordu ama, sorumlu olanlar bu konuda radikal bir adım bile atmıyorlardı. Asıl sorumlu olan ise; futbolumuzu daha iyi yönetmenin dışında başka işlerle meşgul olmayı tercih ediyordu.
2018-2019 başında Sportoto Süper Ligimiz, Lefter Küçükandonyadis Sezonu’nda maçların yönetiminde uygulamaya koyulan “VAR/Video Assistant Referee/Video Asistan Hakem sistemi ise iyice hissedilmeye başlanan yönetim zaafının bir başka eksik yanı, birinci haftadan itibaren futbolumuzda gündemi oluşturan konuların başındaydı hep. 22. Haftasını geride bıraktığımız Sportoto Süper Ligimiz’in hemen hemen her haftasında en çok gündem oluşturan konu oldu. Yıllardır ligimizi yöneten hakemler “huy” değiştirdi ve tüm kritik kararları, yanlış-doğru “VAR” sistemi ile çözmeye çalıştılar. Sorunlar giderek arttı. Kararlarda standart oluşturulamadı.
Bir başka yanlış, iyice öne çıkmaya başladı. Sahaki futbolcular her durumda “VAR”a başvurulmasını bir sorumluluk olarak hakemin üzerine baskıya dönüştürdüler. Görünen o ki; hakemlerimiz kendine güvenlerini kaybetmeye başladılar.
Yurt dışında başarılı olan bazı hakemlerimiz yurtiçi karşılaşmalarında aynı başarıyı gösteremiyorlar. Nedeni çok basit, bir mantıkla çok kolay anlaşılabilir. Orada futbol bir temaşa sporu ve futbolcular oyunun gereklerini yerine getirmede çok özenliler. Hakemlere sorun yaratmıyorlar. Oyun gereği yapılan sertlik ve faullerin cezalarını çok iyi biliyorlar. Bu ortamda bizim hakemlerimiz de kuralları uygulamada hata yapmıyorlar.
Bizde ise sertlikler, çoğunlukla oyun gereğinin çok ötesine taşınıyor. Antrenörlerin rakibi etkisiz kılma taktikleri genellikle sertlik üzerine kurulu ve bu da gerektiği gibi cezalandırılmıyor. Fauller, fena hareketlerin değerlendirilmesinde kararlar tutarsız ve kararlarda standart yok. Bu durumda, bazı dış etkenlerin estirdiği ters rüzgarların etkisindeki hakemlerimiz de hata yapabiliyorlar. Bu endişelerin etkisiyle birçok karar için “VAR”dan yardım alma ihtiyacı hissediyorlar. “VAR” kararlarında da, değerlendirme hataları öne çıkınca, ortadaki kararsızlık ortamı hem yöneten hakemin otoritesini zedeliyor, hem de, sahadaki futbolcunun kafasının karışmasına neden oluyor..
Avrupa maçlarını izliyoruz. Hakemler sahanın hakimi olduklarını çok net gösteriyorlar ve kararlılıklarından asla taviz vermiyorlar. Çok nadiren “VAR”a başvuruyorlar.
Hakemlerimizin kendine güven sorunları var. Yaşanan bu ortamda, devreye tartışılan hatalı hakem atamaları da girince, ortalık toz duman. Ve gelinen sonuş; MHK Başkanı Yusuf Namoğlu istifa etti, yerine alelacele eski hakemlerimizden, eskiden kısa bir dönem için MHK Başkanlığı yapmış olan Sabri Çelik MHK Başkanlığı’na getirildi. Başkan değişimi hataların düzelmesi için yeterli mi, göreceğiz.
Her hafta bir önceki yazımdan bir alıntıyı buraya aktarıyorum. Yine aynısını yapacağım. Gelecekte olacakları tahmin etmek için “ermiş” olmak gerekmiyor. Görünen fotoğraf geleceği gösteriyor zaten.
Geçen haftadan alıntım şu;
“Bir süredir söylenmeye başlanan, Şenol Güneş ve Ulusal Takım konusu günyüzüne çıktı ve işi usulüne uygun göstermek için bulunan yöntemi uygulamaya koydular. Ve yıl sonunda Şenol Güneş Ulusal Takımımız’da Teknik Direktor olarak göreve başlayacakmış.
“TFF, pek de etik olmayan bir uygulama ile Ulusal Takım çalıştırıcısını değiştiriyor. Ligde yangın haftaları başladı. Hakemlerimiz eleştirilerin odağında. “MHK iyice yıprandı, hakemlerimiz rahatsız, güveni güven sorunu yaşıyorlar. Buna MHK Başkanı da dayanamadı ve istifa etti”
Ve geçen haftaki son cümlemle bitiriyorum.
Bu durumdaki ligimiz nasıl bitecek? Sahada mücadele eden futbolcularımıza ve hakemlerimize Allah yardım etsin.