Yani önce küfür et, sonra "niye kızıyon kardeş?" de. Şu anda memleketin durumu böyle.

Önce provokasyon yap, sonra ayıpla.

Yani önce küfür et, sonra “niye kızıyon kardeş?” de. Şu anda memleketin durumu böyle.

Mesela, Altay Göztepe maçındaki vandallıklar. Şimdi spor programlarını izliyorum da aklım şaşıyor. Siz değil miydiniz kardeşim ağzınızdan salyalar akıtarak birbirinize saldırıp ekranlarda tarafları tahrik eden? Şimdi kenara geçip çok ayıp diyorsunuz. Hiç spora yakışıyor mu mavraları okuyorsunuz. Geçin bu işleri abiler. Biliyor musunuz esas siz o ekranlara hiç yakışmıyorsunuz.

Süleyman Seba’nın beyefendiliğini hatırlayın.

Özhan Canaydın’ın asaletini.

Bence şu sıralarda Erol Bilecek’in konuşma güzelliğini, üslubunu dinleyin.

Ali Bey’in bence biraz frene basması lazım, şahsi görüşüm.

Yoksa Fenerbahçe düşmanlığı gökten YILDIRIM gibi geri çarpar. Niye kafamıza yabancı madde her yerde atıyorlar dersiniz.

Siz değil misiniz? Kimin eli kimin cebinde programları yapan?

Aşk, evlilik, sevgi gibi kutsal konuları; Evin var mı? Altının var mı? Emekli misin? Paran var mı? Mezata çevirdiniz.

Biz değil miydik kardeşim?

Okula muz götürmeye utanan,

Ortalık yerde para saymanın ayıp olduğunu bellemiş.

Kimsenin hali vakti belli olmasın diye kara önlük giyen.

Siz yarışmalarda arkadaşı arkadaşa kırdırıp izlenme uğruna hainliği normalleştiren.

Sat arkadaşını kazan parayı, vur sırtından.

Ah o diziler bir de.

Kadını itibarsızlaştıran, dayak yediren.

Gençleri suça teşvik ediyorsunuz.

50 kişi ölüyor, bir kişi hapse girmiyor senaryoda.

Kısa yoldan parayı bulan tiplere özendiren.

Bir de yalılar, malikaneler, arabalar.

Bunlara kulluk eden tipler, fedailer.

Arada kurgu olur da yüzde doksanı da böyle olmaz yahu.

Perihan abla vardı,

Süper Baba, Bizimkiler, Susam Sokağı vardı.

Bunlar da televizyondaydı. Bize hep iyiliği, paylaşmayı, güzelliği öğretti.

İyilik olunca işinize gelmiyor, yayınlamıyorsunuz, yazmıyorsunuz.

Geçen tesadüf eseri bir masada birkaç sohbete şahit oldum. Bir adam kardeş ülke Azerbaycan’dan gelmiş. Çok sayıda çocuk okutuyor, yüzlerce fukaraya yardım ediyor. (Keşke başka iş adamları da aynısını yapsa)

Hem bu topraklarda hem kendi ülkesine de yetişmeye çalışıyormuş. İnanılmaz yardım boyutlarını duyunca “kaldı mı böyle insanlar yahu” dedim. Merak ettim hikayesini okudum. Sıfırdan gelmiş, atasına köküne sahip çıkan mütevazi birisi. Yani parayı bulunca şirazesi şaşanlardan değil.

Ben tanışıyor muyum? Hayır. Ama Allah razı olsun diyelim.

Yerden yere vurdukları zamanlar her gün manşetlerdeydi, e bunları da duyurun şimdi.

“HARDASINIZ?”.

Al ben yazdım… Küçük köşemde.

İyiyi de, kötüyü de yazacağım.

Söyleyeceğim, devam…

Aydınlatacağız, ama öyle sosyete şarap partilerinde değil. Burada halk için, bu arenada.

Korkmayacağız.

Niye benim radyo, sahne, konser, TV programlarımın ismi “Eski kafa”?

Ahan da tam bu sebeplerden.

Bir ceketim var, bir gitarım, bir kalemim, bir tuvalim.

Ben yazarım, çizerim. Çalar, söylerim adım

Cenk Tevet dokuzuncu köydeyim.

Eyvallah.