Büyükelçiliğimizin ve Başkonsolosluğumuzun davetiyle New York'taki Türk Evi'nde İnsani Krizden İnsani Derinliğe konulu söyleşimizi ve beş dilde yayınlanan İnsani Derinlik kitabımızın İngilizce baskısının (The Profondity of Humanity) imza gününü yaptık.

Orta Doğu’da acımasız bir soykırımın hüküm sürdüğü bir zamanda Amerika’dayız. New York’ta Türk Evi’ndeki söyleşimizin başlığı manidar: “İnsani Krizden İnsani Derinliğe.” New York sokaklarında görüştüğümüz insanlar yapılan zulümden yeterince haberdar değil. Konuya vakıf olanlar ise şaşkın ve savaşın bir an önce bitmesini istiyor. Siyasilerin yorumları ve özellikle televizyon haberlerinin içerikleri maalesef haksızdan, güçlüden yana. İsrailli bir çocuğun yaralı eli, dakikalarca canlı yayın konusu olurken Filistinli dört bine yakın çocuğun öldürülmesi, haber konusu bile olmuyor.

Büyükelçiliğimizin ve Başkonsolosluğumuzun davetiyle New York’taki Türk Evi’nde İnsani Krizden İnsani Derinliğe konulu söyleşimizi ve beş dilde yayınlanan İnsani Derinlik kitabımızın İngilizce baskısının (The Profondity of Humanity) imza gününü yaptık. New York’ta Lazzoni Mobilya’nın desteğiyle gerçekleşen organizasyonda öğrencilerle, profesyonel çalışanlar ve iş insanlarımızla görüşme imkânımız oldu.

Ayrıca yıllar önce geldiğimiz New York’u yeniden teneffüs etme imkânı bulduk. Ve ABD Büyükelçimiz Murat Mertcan ve New York Başkonsolosumuz Reyhan Özgür Beyefendilerin davetiyle katıldığımız 29 Ekim resepsiyonunda Cumhuriyetimizin 100. yılını muhteşem bir törenle New York’ta kutladık.

TÜRK EVİ İLE GURURLANDIK

New York’ta bizi en çok etkileyen ilk konu söyleşimizin gerçekleştiği Türk Evi (Turkish House) oldu. Dünyanın kalbi Amerika, Amerika’nın kalbi New York, New York’un kalbi Manhattan’da bulunan muhteşem gökdelenden söz ediyoruz. Birleşmiş Milletler binasının hemen karşısında yer alan, bayrağımızın dalgalandığı lale motifli bu binanın önünde gururlandık. Binada Başkonsolosluğumuz ve Birleşmiş Milletler Daimî Temsilciliğimiz yer alıyor.

Binanın tarihçesi ilginç. Burada 1958’de inşa edilen ve IBM tarafından kullanılan 12 katlı bina, 1977’de Dış İşleri Bakanımız İhsan Sabri Çağlayangil’in yoğun çabalarıyla devletimiz tarafından, 3 milyon dolara satın alınmış. Başkonsolosluk ve ataşelikler tarafından kullanılmış.

Bina, zamanla resmi ve sivil toplum hizmetleri için yetersiz kalınca devletimiz, 2006’da yanındaki binayı da alarak iki binayı birleştirmiş ve taban alanı 1.100 metreye çıkarılmış. 12 katlı binanın yıkımına 2013’te başlanmış, 2017’de tamamlanmış. Perkins Eastman tarafından çizilen, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinin izlerini taşıyan yeni mimari proje, IC İçtaş -Tishman tarafından inşa edilen yeni gökdelenin temeli 18 Eylül 2017’de atılmış. Resmi açılışı 20 Eylül 2021 yapılan gökdelen, 36 kat, 171 metre yüksekliğinde olup yaklaşık 20.000 metre kare kapalı alana sahip.

Binaya ilişkin bu ayrıntıya inmemizin nedeni bir devletin yurt dışında temsil kabiliyeti ve oradaki vatandaşlarına çok yönlü hizmetler verebilmesinin taşıdığı önemden dolayıdır. Türk Evi, sadece devletin resmi hizmetleri değil aynı zamanda buradaki sivil toplum kurumlarının birçok etkinliğine de ev sahipliği yapan bir sanat ve kültür merkezi konumunda.

Nitekim bizim söyleşimiz de 100. Yıl Etkinlikleri ve 29 Ekim kutlamaları çerçevesinde Türk Evi’nde yapıldı. Söyleşimizde günümüz insanının yaşadığı insan odaklı krizi anlatmaya çalıştık. Doğrusu halen dünyada yaşanan zulümlere bakıldığında çok da zorlanmadık.

İNSAN OLMAKTAN TARAF OLMAYA

Beş dilde (Türkçe, İngilizce, Almanca, Rusça, Arapça) yayınlanan İnsani Derinlik kitabımızın Türkiye’deki birçok söyleşi, konferans ve imza gününden sonra Arapça baskısını Abu Dhabi Uluslararası Kitap Fuarındaki söyleşi ve imza gününde duyurmuştuk. Benzer şekilde İngilizce baskısını New York’ta tanıtmanın heyecanını duyduk.

Heyecanlandık zira yıllardır günümüz insanı ve toplumlarının iç barışının giderek bozulduğunu haykırmaya çalışıyoruz. Türk Evi’ndeki söyleşimizde; içgüdülerinin emrine giren insan sayısının çoğalmasıyla yeryüzünde savaşın çoğalması arasındaki paralel yükselişe dikkat çektik. İnsanı kendisi olmaktan uzaklaştırmaya, onun doğasını değiştirmeye, duygu ve ruh tarafını daraltmaya yönelik çabalar artık saklanamayacak düzeye erişmiş bulunuyor.

Kendi çıkarımıza dokunmayan yanlışı, merhametsizliği, ahlaksızlığı, şiddeti görmek istemiyoruz giderek. İnsan olmanın temel erdemlerini içgüdülerimize kurban etmekten çekinmez hale gelenler çoğalıyor yeryüzünde. Ve maalesef dünya insanı taraf olmaktan insan olmayı unutuyor.

İrfan geleneğinden gelen ve yüzlerce yıllık devlet birikimi olan ülkemiz insanının, dünyanın neresinde olursa olsun kalp dilini yitirmemesi önemli. Ülkemizde ve bütün dünyada özellikle Amerika’da bulunan iş insanlarımızın, akademisyenlerin, resmi görevlilerin, çok daha büyük bir heyecanla işlerini yapmaları, devletimizi ve kültürümüzü en güzel şekilde temsil etmeleri ama en önemlisi toplumsal birliğimizi ve insani derinliğimizi en güçlü biçimde temsil etmeleri, dünyanın yeniden şekillendiği bugün çok daha gerekli ve önemlidir.

100 yıl önce Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının önderliğinde kurulan Cumhuriyetin başarı hikayesinin isimsiz kahramanlarının evlatlarıyız. Yüzlerce yıllık devlet geleneğimiz ve Cumhuriyet kazanımları, ikinci 100 yılın en önemli ilham kaynağıdır. İşte bunun için azimle çalışmak zorundayız.

Dünya insanı ve toplumlarını, yitirmeye başladığımız insani değerleri yeniden kazandıracak insani derinlik yolculuğuna davet etmeye devam edeceğiz. Neden ne olursa olsun ve nereden gelirse gelsin insana karşı zulmün kabul edilemez olduğunu duyurmaya devam edeceğiz.

(New York izlenimlerimize devam edeceğiz)