Pandemi döneminde geçirdiğimiz ikinci ramazan. Kovid-19'dan korunma önlemlerinin iyice sıklaştırıldığı bu ramazan, oruç tutmanın iyice zorlaştığı bir dönem.
Giderek artıyor gibi bir durum gösteren Kovid-19’un ürkütücü gölgesinde mübarek ramazan ayının 12. gününü tamamlamış durumdayız. Geçtiğimiz günlerde “Pandemi Gölgesinde Oruç” başlıklı bir yazı yazmıştım. O yazı; geçtiğimiz ramazanlarda klasik olarak yazdığımız yazılara benzer bir yazıydı. Ramazan ayı; dini geleneklerimizden oruç tutma görevimizi yerine getiriğimiz bir ay ve genelde oruç sonrası sahura kadar geçen süreç içinde yiyecek, içeceklerimize de dikkat etmemiz gereken bir ay. Sağlık açısından iftar, sahur arasında kontrollü beslenmenin, sağlığımızı dengede tutabilmek için en çok özen göstermemiz gereken bir dönem. Ramazanda, iftar ve sahur yemeklerinde tıka basa yememeye dikkat etmemiz gerekiyor.
Pandemi döneminde geçirdiğimiz ikinci ramazan. Kovid-19’dan korunma önlemlerinin iyice sıklaştırıldığı bu ramazan, oruç tutmanın iyice zorlaştığı bir dönem. Sağlık açısından kronik hastalıkları olanların, diyabet hastalarının oruç tutmaması gerektiği, doktorlarının özellikle tembihledikleri bir durum. Diyabet hastaları normalde üç öğün yemek yemenin yanı sıra mutlaka hafif ara öğün atıştımalarına ihtiyaçları var. Aç kalmamaları, şeker dengesini sağlayabilmeleri için gerekli. Pandemi önlemi nedeniyle, özellikle sokağa çıkma önlemlerinin iyice sıklaştırılması sıkıntı dönemi atıştırmalarının artması, sağlıklı yaşamın dengesinin bozulmasına da neden olabliyor. O nedenledir ki; geçtiğimiz haftaki yazımda dile getirdiklerimde “Pandemi Gölgesinde Oruç” konusuna değinmiş ve her ramazanda dile söylenenlerden söz etmiştim.
Bu ramazan bir öncekinden çok daha zorlu geçecek gibi görünüyor. Söylenelerden anladığımız kadarıyla Kovid-19’dan, şimdiye kadar olanlardan biraz daha fazla etkileneceğimiz bir dönemi yaşıyoruz. Hergün Sağlık Bakanlığı’ndan açıklanan raporlar, endişeleneceğimiz dönemin sonu hala kesin belli değil.
Gözlerimiz hemen hemen tamamen kırmızıya boyanmış olarak görünen Türkiye haritasını üzerinde. Ülke genelinden raporlara yansıyan; test, vaka, hasta, vefat sayıları, üzerimize çöreklenen koronavirus endişesinin ne zaman kalkacağı konusunda geleceğe yönelik net bir öngörü sergileyemiyor. Herkes korkuyor. Daraldıklarını artık yüksek sesle dile getiriyorlar. Parça parça sokağa çıkma kısıtlamalarının artık yeterli olmadığını düşünenlerin sayıları az değil. Uzmanların israrla söyledikleri tek şey, uzun sureli tam kapanmanın mutlaka uygulanması yönünde.
Görünen o ki; uygulanan yöntemler pek yeterli olmuyor gibi. Bazı örnekler toplum üzerinde olumsuz etki yaratmaya başladı. Toplumda uyması gereken önlemler konusunda biraz gevşeme gözleniyor. Sokaklar, caddeler, sahiller, merkezi yerlerdeki kalabalıklar, maske, özellikle kalabalık ortamlarda mesafe konusundaki önlemlerin uygulanmasında eksiklikler olduğunu gösteriyor.
Uzmanların genelde dile getirdikleri, daha etkin önlemler için mutlaka, enaz iki hafta süre ile tam kapanmanın uygulanmasıdır.
Bazı bölgelerdeki hastanelerde doluluk oranlarında sıkıntılar yaşandığı şeklindeki haberler, toplum üzerinde psikolojik baskılara neden olmaya başladı. Hastanelere başvurular konusunda yaşanan korku toplumu iyice zorlamaya başladı bile. Kimse çok acil olmadığı sürece korkudan hastaneye gitmek istemiyor . Normal kronik hastalıklarının takibi konusundan da endişeliler. Tahlillerini yaptıramıyorlar.
Son bir ay içinde gözlemlediğim kadarıyla, çevremden, yakınlarımızdan kulağıma gelen haberlerden Kovid-19 vakalarının sayısal olarak iyice çoğaldığı şeklinde.
Aşılar konusunda yapılanlar, yapılacak olanlar, elde var olan aşılar ilgili gelen bilgiler çok da net değil. Neyin ne olduğu; aşıların koruma konusundaki kafa karıştıran söylentiler ve en önemlisi ise; aşı olanlarda endişe yaratan antikor oluşması meselesidir. Son haftaların iyice dillendirilmeye başlanan ve endişe yaratan bir başka önemli konusu ise; sayısal olarak arttığı söylenen değişime uğrayan mutand virüslere karşı, varolan aşıların bu değişime karşı koruması ile ilgili, iyice söylenti haline dönüşen, yoğunlaşan bilgi kirliliğidir.
Son bilgiler, koronavirus salgınında durumun hala aynı seviyesini muhafaza ettiği şekline. Sağlık Bakanı’nın sevindirici son açıklamalarında, İstanbul’da vaka sayıları oranında yüzde yirmiye yakın azalma gözlendiği yolunda.
Nereye gidiyoruz, ne durumdayız, bir bilebilsek!