Kovid-19'un son varyantı Omicron'da vakalar az da olsa iniyor çıkıyor, paralelinde vefat sayılarında da aynı göstergeler devam ediyor.
Kovid-19’un son varyantı Omicron’da vakalar az da olsa iniyor çıkıyor, paralelinde vefat sayılarında da aynı göstergeler devam ediyor. Pandemideki tüm olumlu bilgilere karşın, bundan bir süre önce yazdıklarımın son cümlesindeki o sloganı ilk yazdığım yerdeyiz, ve tekrar etmeden geçemeyeceğim; “İşimiz Allah’a kaldı”. Gelişmeler ne kadar da kafa karıştırıcı bir ortamda olduğumuzu gösteriyor
Koronavirüs sözcüğü iyice alışkanlık yaptı.
Bu sevimsiz konudan zaman zaman uzaklaşmakta yarar vardır. İki yıldan fazladır hepimiz için dayanılmaz, yarın da nelerle karşılaşacağımızı bilemeyeceğimiz zorunlu bir yaşam biçimine dönüştü. Artık alışkanlığın ötesinde olan bir durum bu. Her şeye rağmen son zamanlarda pek de umursanır olamaktan çıktı dersek abartmamış oluruz. Hayat neredeyse normale dönmüş gibi.
Şimdilerde, neredeyse unuttuğumuz ve üzerimizdeki yükü iyice ağırlaşan dayanılmaz ekonomik koşulların varlığını zorunlu olarak hatırlamak zorunda bırakılıyoruz. Yaşamı zorlaştıran zamlardan söz etmeden geçemiyoruz. Bir süredir iyice daralan geçim şartları ve mutfktaki yangınla birleşerek tam bir karabasana dönüşen temel tüketim mallarındaki fiyat artışları, kendini hiçbir zaman unutturmayan ekonomik koşuların anlık şaşırtıcı değişkenlikleri yaşamımızın olmazsa olmazlarından oldu.
Uzun süredir gündemin başındaki konu olan pandemiyi geri plana öteleyerek mutfaktaki yangından, enflasyondan ve geçim sıkıntısından söz edeceğim. Geçtiğimiz hafta anlattığım, çarşı-pazarı dolaşarak elde ettiğim verilerin mutfaktaki yangını etkilemesini anlatmaya çalışacağım. Tekmili birden bu konuda yazacak o kadar çok şey var ki.
Bir iki haftadır, özellikle doğal gaz ve öncelikli olarak elektrik zamlarını yansıtan faturalardaki görüntülerin temel tüketim malzemelerine nasıl yansıdığından söz etmeyi öne çıkarmaya başladım..
Aslında bu yansımalarla ilgili yorumları yapabilmek, temel tüketim maddelerinin nerelere taşındığını konuşabilmek son gelişmelerden sonra neredeyse imkansız gibi. Eminim hepiniz mutfaktaki yangını iyice tetikleyen temel tüketim maddelerindeki günlük fiyat değişimlerinin farkındasınızdır. Herkes evi için günlük ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik alışverişler yapıyor. Örneğin; mutfağın olmazsa olmazlarından; salata için; domates, salatalık, sebze yemeği yapabilmek için; pırasa, ıspanak, patlican, dolmalık, çarlıston biber ve son yıllarda iyice mutfak gülü hailine gelen kapya adıyla bilinen kırmızı biberin yanına yaklaşılmayan bu sebzelerden mutlaka alıyorsunuzdur..
Geçen haftaki yazımda kısaca değinmiştim. Mutfak alışverişlerini genelde ben yaparım. Elimin ayarının olmadığından şikayet eder evdekiler. Yani; manav alışverişlerinde ayarı kaçırdığım çok olmuştur. Miktar olarak abartılı şekilde fazla alırım. Hayatımda ilk defa, geçen hafta, marketten alışveriş yaparken dört salatalık (nam-ı değer hıyar) etli dolma yapmak için dört adet dolmalık biber, dört adet kapya biber ve evden aldığım talimatla iki büyük dolmalık kabak, bunlardan yemek yapabilmek için gerekli olan çok az miktarda garnitiür sebzecikler aldım. Kasaya giderken, son durumu nedir diye bakmak için, zirvedeki fiyakalı patlıcan tezgahının yanından geçtim. Patlıcan tezgahı üzerindeki etiketinde 34,50 TL rakamını görünce yolumu değiştirip kasaya yöneldim. Patlıcan öyle de; aldıklarım çok mu farklıydı? Salatalık (Çengelköy değil) 28 TL, kapya biber 24 TL, dolmalık biber 28 TL ve kabak ise 30TL etiketini taşıyordu. Onlarla birlikte halay çekesim geldi.
Gördüğüm kadarıyla marketlerin tüm manav reyonlarında adından söz ettiğim bu ve benzeri sebzelerin saltanatı vardı. Yanlarından geçerken elimde tane ile aldığım sebzeler poşetini gördüklerinde bana güldüklerini görür gibi oldum.
Marketten çıktım, eve geldiğimde hala gördüklerimin etkisindeydim.
Bu yazdıklarım mutfaktaki yangının elektrik ve doğalgaz zamlarından sonra ki yansımaları. Manav reyonundan geçerken fiyakalarından geçilmeyen o sebzelere; içimden, elektrik ve doğalgaz kullanırken biraz daha tasarruf yapın demek geldi.
Hikaye bitmedi, gülenlere bakmaya ve gülünen olmalara devam. Dahası var, tabii ki gelecek yazılarımda.