Lider, kitlenin zamanla ihtiyaç duyduğu liderlik tarzını sergilediği oranda kalıcı olabilir.
Kuruluş döneminde normal olan cephedeki mücadele ve merkezi otoritesini, belirli bir büyümenin sağlandığı dönemde de aynı şekilde sürdüren lider, kurucu ortaklarından, kitlesinden ve kendisine inananlardan uzaklaşır.
Yıllardır danışmanlık yaptığımız ve tüm hücrelerine nüfuz etmeye çalıştığımız aile şirketlerinde gördüğümüz önemli zaaflardan biri liderin, zamanla oluşan ihtiyaçlara göre tarzında değişime gitmemesi, direnç göstermesi, kitleyi kendi tarzına uyuma zorlamasıdır.
Öncelikle belirtelim ki başarılı bir aile şirketinin arkasında kuvvetli bir lider vardır ve az sayıda bulunan bu liderlerin hakkı ödenmez. Bunlar; girişimci, çalışkan, zeki, hitabet ve etkileme gücü olan, insanları ortak bir amaç etrafında kenetleyebilen karizmatik kişilik özelliklerine sahiptirler. Ve bir aile şirketinin kuruluş ve gelişme döneminde bu liderlik özellikleri, otorite odaklı olarak sergilenir.
Zira aile ve şirket, ilk yıllarında bir oluşum halindedir. Zorluk ve maddi olanaksızlıklardan gelen aile, tam bir varlık savaşı içindedir. İlk zamanlarında üretim, pazarlama, piyasada yer edinme, rekabet, tutunma, kalıcı olma gibi yoğun bir mücadele vardır cephede. Bu süreçte belirleyici olan karakter, kurucu ortaklarını bazen onlara rağmen sürükleyen ve çoğu zaman tek başına ve hızlıca karar veren liderdir. İster baba ister kardeşlerden biri olsun herkes ona emanettir, gücü, otoritesi ve öncülüğü tartışılmaz, tartışılamaz.
Otorite Yerine Ortak Akıl
Ancak kuruluş ve gelişmeden sonraki yerleşme ve olgunlaşma döneminde ihtiyaç duyulan liderlik tarzı, karizma ve otorite yerine ekip gücü ve ortak akıl olmak zorundadır. Çünkü işletme belirli bir büyüklüğe gelmiş, üretim, pazar ve markayı kapsayan iş süreçleri yerleşmiştir. Kurucu ortakların çocukları büyümüş, yeni kuşaklar işe başlamış, gelin ve damatlar ile aileye genişlemiştir. Çekirdek ailelerdeki bağlılık, kurucu ailenin önüne geçmiş, ailede farklı sesler çıkmaya başlamıştır.
Kuruluş döneminin tersine ailenin giderleri, gelirlerinden daha hızlı artmıştır. Liderin tekelindeki şirket görüntüsü, aile üyelerini rahatsız etmeye başlamış, aidiyet azalmıştır. Lider ve diğer kurucular, kurum ve ailenin kazanımlarında kendi rollerinin önemini ispat derdine düşmüştür.
İşte tam bu dönemde liderin en önemli işi; kendinden başlayarak aile ve işletmenin yeni yaşam döneminin gerektirdiği liderlik dönüşümünü ve kurumsallaşmayı gerçekleştirmektir. Zira at üstünde fütuhat dönemi bitmiştir. Kuruluş ve gelişme döneminin gerektirdiği, tek merkezli otorite ile sağlanan kazanımların yerleştirilmesi, işletmenin mamur edilerek kurumsal bir yapıya bağlanması lazımdır. Ailenin temel değerleri ve aileyle işletme ilişkilerinin, aile şirketi anayasası ile korumaya alınması için liderin kendisinden başlayarak yeni döneme uygun bir dönüşümün de liderliğini yapması elzemdir. Aksi halde kurum, her yüz aile şirketin sekseninde olduğu gibi yeni kuşağa geçmeden parçalanır, dağılır.
Lider, şirketin ve ailenin olgunlaşma döneminde; ilk dönemdeki girişimcilik ve ticari maharetinin yerine ferasetini ve bilgeliğini öne çıkarmalı, biriktirilmesine öncülük ettiği maddi değeri, mana değerleri ile taçlandırmalıdır. Bunun için kuruluş dönemindekine benzer ciddi bir mücadele gerekir. Dışarıda değil içeride verilen bir mücadele.
Lider Vazgeçebilmelidir
Aile işletmesini kuşaklar boyunca yaşatacak olan liderlik başarısı buradadır. Lider ilk seçenek olarak ya ilk dönemdeki otoritesini koruma ve tek adam olma derdine düşecektir. Bu durumda çekirdek ailesi ana ailenin önüne geçecek, kurucu ortaklarından hızla uzaklaşarak tek kalacaktır. Aile ilişkileri zayıflayacak, anlaşmazlıklar başlayacak, liderin uzlaştırıcı rolü azalacak, ortakların gizli rekabeti başlayacaktır. Aile ve kurum kan kaybedecek, karar almakta zorlanacak, birlik ruhu zedelenecek, herkes kendi derdine düşecektir. En önemli vahamet, aile ve işletmeyi o günlere getiren lidere güven zedelenecektir.
Liderin ikinci seçeneği kurucu ortaklar, yeni kuşaklar ve profesyonellerden oluşan ekiplerin gücünden yararlanmaktır. Lider kendisini biraz geriye çekmeyi başarmalıdır. Ortak ve paylaşımcı aklı öne çıkarmalıdır. Kendinden başlayarak yedekleme yapmalıdır. Kendini değil, ahlak, hak ve adalet kavramlarının belirleyici olduğu ve ortak uzlaşı ile ulaşılan kuralları yerleştirmelidir. Böylece bu yeni dönemin de liderliğini başarıyla gerçekleştirebilir.
Kendisini, aile ve şirketten daha yukarıda görmeyen, maddi servetin geçici olduğuna, asıl meselenin insanlara bir katma değer üretmek olduğuna inanan ve hizmetkâr olmayı benliğine kabul ettirmiş bir liderden söz ediyoruz.
Unutulmamalıdır ki biz aynı kalmak değil değişime uğramak için dünya yolculuğuna gönderildik. Yolcuyuz ve yolculuk bir şeylerden vazgeçmeyi gerektirir.