DÜZENLEME ARBİTRAJI
Düzenleme arbitrajı küresel finans krizinin ortasında yer alan gölge bankacılık meselesinin temel motivasyonudur. Sıkı düzenlenen alanlar olan para piyasaları yerine kendi oluşturdukları piyasalarında faaliyet göstererek düzenlemenin getirdiği yüklerden sakınma amacıyla başvurulur. Buna göre gölge bankaları halktan para toplar ve topladıkları kaynaklarla kendi finansmanları veya türlü kredi muameleleri yaparlar. Banka olarak bu faaliyeti gerçekleştirmenin getirdiği yasal yükümlülüklerin maliyetlerinden böylece kurtulmuş olurlar.
Regulative arbitrage diye bilinen uluslararası kavram henüz Türkiye’de yeni tartışmaya açılmış açıldığı yerde de bırakılmıştır. Oysa bu alanda tecrübemiz yüksektir. İlk örneklerden birisi olarak 80 dönemi bankerleri ele alınabilir. Darbe ile kurulan yeni hükümetin ekonomi bilmezliği ve faiz sınırı uygulamaları nedeniyle ortaya çıkmışlardır. Sonrasında düzenlenen ve denetlenen bir alan olmadığı için toksikleşmiş ve batmıştır.
Bir de düzenlenmek istediği halde düzenlenmeyenlerin dahil olduğu gölge bankacılık durumu vardır. Holding şirketleri buna örnektir. Zor bir dönemde ülkeye para getirmeyi başarmışlardır. Ancak düzenleme alanına alınmadıklarından faaliyetleri denetlenmemiş ve başarısızlıkla sonuçlanmıştır.
Sonra bu tip muamelelerin ortaya çıkmasında SPK tarafından daha önce düzenlenmeyen araçların menkul kıymet sayılmaması da etkendir. ABD özelinde iki kişinin security (menkul kıymet veya sermaye piyasası aracı manasında kullanılan kavram) dediği herşey securitydir. Bu bakımdan düzenleme alanı ABD’de daha geniştir. Türkiye’de ise SPK ancak ve sadece sürecin başında olmayı kabul eder.
Üstelik likit kavramı düzenleyici ve denetleyicilerin uygulamasında sorunludur. Sadece nakit, döviz ve kıymetli madenleri likit kabul eder. Likit yerine para kavramını kullanırlar. Likit olma hali talebin esnekliğinin düşük veya sıfır olması demektir. Halbuki bugün Türkiye’de para yerine bir çok malın likit olduğu düşünülebilir. Yani siz piyasaya çıkıp para yerine kırmızı et, canlı hayvan, akaryakıt, iplik, demir, kumaş gibi birçok türde malı toplayıp kaynak olarak bunları kullansanız SPK’nın veya BDDK’nın alanına girmezsiniz.
Gerçi doğrudan para toplasanız dahi girmediğiniz örnekler hala mevcuttur. Örneğin konut ve araç edindirme şirketleri bunlardandır. Uzun süredir iyi niyetli olarak faaliyetini sürdüren bu şirketlere insanlar da iyi niyetli olarak yatırım yapmaktadır. Böylelikle önemli bir ekonomik büyüklük meydana gelmiştir. Üstelik konut talebinin beslenmesi bakımından bu şirketlerin mikro faaliyetlerinin önemli makro sonuçları bulunur. Hem iç talep hem teminat özelliği ile finansal piyasaların işlerliğinin sürmesi bakımından büyük önem arz eden konut piyasasını besleyen bu kuruluşlar hak ettikleri düzenleme altyapısına kavuşamamaktadır.
Bu nedenle düzenlenene sunulan itibardan yoksun kalmaktalar. Üstelik düzenlenip denetlenmedikleri için büyüklükleri ve faaliyetlerinin niteliği tam olarak bilinmediği gibi bir risk unsuru taşımaktalar. Dahası şeffaflık, muhasebe ve vergi açılarından muammalar. En iyi ihtimalle kendi kendilerini bağımsız denetletip uluslararası varlıklarını ortaya koyabilirler. Bu durumda da bağımsız denetçilerin tecrübesizliğiyle karşılaşırlar.
BDDK konu ile ilgili bir çalıştay yapmış ve bir düzenleme taslağı üzerinde çalışmıştı. Ancak uygulamada bir karşılığı olmadı.
Artık düzenleyici ve denetleyicilerin proaktif olduğu çağdayız. Riskten sonra değil riskten önce pozisyon aldıklarını görüyoruz. Küresel kriz sonrası şekillenen piyasalarda temel kural bu. Kriz sonrası düzenleyici denetleyiciliğin doğası bu. Uygulamaları ile dünyaya örnek olan BDDK bu alanda da ilericiliğini göstermelidir.