İstanbul
Parçalı az bulutlu
14°
Ara

Desene bakış

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Desene bakış

Söze şöyle başlasak; hayat tüm güzelliğiyle devam ediyor. Doğru bir cümle olur mu? Dünya hayatını amaçsızca, gelişigüzel ve sıradan yaşayanlar için doğru olur. Lakin yaratılış sırrını idrak eden, bir amaç doğrultusunda yaratıldığını düşünen ve kendisi için arzu ettiğini kardeşleri için arzu etme emriyle emredildiğini bilenler için doğru değildir. Öyle sanıyorum ki böylesi bir cevapla üç hususun altını çizmiş olduk. 

Birincisi, hedefsiz ve şuursuz olanlar yani vur patlasın çal oynasın diyenlerin durumudur. İdrakten uzak, yaratılışın farkında olmayan, kendinden başkalarını düşünmeyen çıkarcı kişilerdir. İkincisi, dava adamı, ideal ve ülkü sahibi ve hedefi bulunanlardır. Üçüncüsü ise, zalimlerdir. Dünyada baki olduklarını zanneden, gözlerini kırpmadan çoluk çocuk, kadın, yaşlı demeden insanları öldürenlerdir. Bunun en belirgin örneği İsrail'in bir yılı aşan bir süredir –ki 1967 yılından alındığında atmış küsur yıldır- Gazze’yi- Kudüs’ü, Filistin’i bombalaması, her türlü vahşeti işlemesi, insanlığını kaybetmiş bir ur misali vahşiliğini sürdürüyor olmasıdır. 

İkinci örnek Zalim Esed'in Suriye'de aynı zalimlikle halkına işkenceler yapmış olması, presten geçirmesi, toplu ölüm odaları ve çukurların belirlenmesi de bunu söylemektedir.   Hayat, güzellikler ve çirkinliklerle, iyilikler ve kötülüklerle, inişler ve çıkışlarla, kolaylıklar ve zorluklarla, sevinçler ve hüzünlerle, kazançlar ve kaybedişlerle elhasıl baharlar ve kışlarla devam ediyor. Birinin varlığı diğerinin varlığına götürüyor. Gece olmadan gündüzün, hayır olmadan şerrin idrakine varamıyor insan. 

Oysa “kendisi için istediğini kardeşi, komşusu, yakını, uzağı, tanıdığı tanımadığı insanlar içinde istemesi, kendi nefsi için istemediğini kardeşleri için de istememesi” gerekiyor. Bahar gelince hepimize, yaz, sonbahar ve kış gelince hepimize geliyor. Meselelere böyle bakmayı öğrenmeliyiz. Hava hepimiz için, yağmur, güneş, gündüz ve gece hepimiz içindir. Şehir, millet, devlet, toprak ve vatan hepimiz içindir. Her Doğan güneş bütün mevcudat için doğuyor, batınca bütün mevcudat için batıyor. 

Bir tarafta gündüz ise diğer tarafta gece onlara eşlik ediyor. Sanat ve sanatkâr yalnızca kendini mutlu etmek için sanat icra etmiyor. Şair, şiirini, müzisyen musikisini yalnızca kendisi için icra etmiyor. İlim, irfan ve teknolojiyle uğraşan yalnızca kendisi için öğrenmiyor, üretmiyor. Bir çiftçi toprağını yalnızca kendisi için ekip kaldırmıyor, bütün insanlık için ekip biçiyor ve ürünlerini insanlık için elde ediyor. Bütün insanlık, bütün kardeşlerde bundan nasibini alsın diye gayret ediyor. Böylesi bir bakış açısıyla şiir söylüyor, resim yapıyor, yazılar yazıyor ve eserler ortaya koyuyoruz. Bir arada olunca cemaat, topluluk, cemiyet, şehir ve devlet oluşuyor. Her birimiz işin bir tarafından tutmak suretiyle bütünlüğe yürüyoruz. 

İnsan dünyada bir başına yaşamıyor. Eşiyle, dostuyla, komşusuyla, mahallesiyle, mektebiyle, şehriyle ve şehirleriyle, Devletiyle ve milletiyle birlikte yaşıyor. İnsan bir başına bir anlam taşımıyor. Birlikte ve beraber olunca anlamı artıyor, birlikte büyüyüp çoğalıyor. Bizim hayata bakışımız bütüncül bir bakıştır. Kuşlardan kurtlara, kelebeklerden arılara, zeytinden incire, ormanlardan şehirlere birlik- beraberlik içinde bir ve bütün olarak bakıyoruz. Bu bakışımız sanatı da, sanatçıyı da, çiçeği de böceği de, kitabı da yazarı da, ressamı da çizeri de kucaklıyor. Bizim bakışımız birleştirici, kardeş kılıcı, birlik ve beraberlik ruhunu büyüten bir bakıştır. Mesele dostluktur, kardeşliktir, birlikte büyümek ve birlikte güçlü olmaktır.   

Desenleriyle, çizgileriyle uzun yıllardır takibinde bulunduğum Kütahyalı Alaaddin Güven şöyle diyor: “Kalem cebimde pek durmaz benim. Elimde benimle gezer ve boş bulduğu kâğıda bir şeyler çizer durur. Ancak çizdiklerim genelde bir amaca matuf olmadığından atar geçerdim. Ha özel olarak çizgi çalışmalarım yok değildi az da olsa… 

Onları bir kenara koyardım. Yıl 2005, bir gün mecliste (TBMM’de) hem konuşulanları dinliyor hem de bir taraftan elimde kalem, not kâğıdıma bir gayeye matuf olmayan bir şeyler karalıyordum. Farkında değilim az geride beni dikkatle ayakta takip eden Şair, Yazar ve Ressamımız Recep Garip bana yaklaşarak; “Abi bu çizdiklerini ne yapıyorsun?”, “Ya buruşturup atıyorum. Ya da yırtıp imha ediyorum” dedim.

 “Yapma gözünü sevdiğim. Bunları biriktirsen, ne güzel desenler-çizimler bunlar diyerek bana iltifatla bir uyarıda bulundu. Gayri ihtiyarı ve ciddi olarak ilk defa çizdiğim şeye baktım. Gerçekten güzeldi. Hatta “daha özel kalem ve kâğıtlara çizersen daha da güzel olur” diyerek yeni bir ufuk açmış oldu.

 Sağ olsun onun sayesinde şimdilerde bini (1000) aşkın elimde zaman zaman bakıp seyre daldığım çizgi eserlerim var. Bana yine bir paylaşımla yaptığım işin önemini ifade eden ve teşvik edici, aydınlatıcı, yazısını huzurlarınıza arz ediyorum.   “Alaettin Güven Ağabey, uzun süredir seni takip ediyorum. Güzel desenler çizmeyi sürdürüyorsun. 

Bu çizgilerin dili, ahengi, üslubu ve hikâyeleri var. Bizatihi desenler kendi sözünü söylüyor. Çizgi deyip geçmemek icap ediyor. Anlatı, yalnızca kelimelerle değildir. Yeri geldiğinde sözcükler kullanıldığı gibi yeri geldiğinde susarak, bakarak, tavır koyarak ve mimiklerle anlatıldığı olur. An gelir türküler, bozlaklar ve ağıtlar devreye giriverir. Hikâyeler, masallar ve gölge oyunları yazının yerini almış ve anlatı devreye girmiştir. Bir bakmışsınız ki yalnızca yazı dile gelmiş, şiiriyle, denemeleriyle, hikâyeleriyle, masallarıyla, romanlarıyla, çizgileriyle, resimleriyle, fotoğraflarıyla söylenmesi gereken en güzel şarkıyı, besteyi söylemiştir. Buradan baktığımızda hayat bir bütündür ve neyi gerektiriyorsa onu yapmak icap eder. 

Desenlerin özgünlüğü kendine özgü bir dile ve anlama sahip olmasındandır. Böylesi desenleri daha kutlu, seçkin, anlamlı ve diyalektik sahibi kıldığı söylenilebilir. Kalemin daim olsun. Sen çizgilerle sözünü söyleyen adamsın. Kimi şiir şölenlerinde kürsüye çıkan şairler şiirlerini söyleme yerine, uzun uzun ben bu şiiri şu nedenle, şu olayın ardından, şu vakitte, şurada yazdım diye açıklamalarda bulunur ki şiir ortalıktan kaybolur gider. Buna çokça tanık oldum. Bu hali şiire zayıflık, şaire zafiyet verir. İzleyici-dinleyici yalnızca şiir dinlemeye gelmiştir. Şiir anlatılar ve hikâyeler arasında mahvolup gitmiştir. Oysa şiir kendi sözünü sözler. İzaha ihtiyaç yoktur. 

Bazen resim sergilerinde de buna benzer haller olur. Ressam neden niçin, nerede ne zaman yaptığına dair açıklamalarda bulununca resim anlamını kaybeder. Resminde kelimelere ihtiyacı yoktur. Desenlerde (çizgilerde) kendi çizgileriyle sözlerini söylerler. Kendi hikâyeleri çizgilerinde mevcuttur. Söz sanatı incitir. Sanat, kendi lisanıyla söyleyeceğini dinleyiciye-izleyiciye söyler. Mesele izleyicinin o dili bulması ve çizgideki hikâyeye ulaşmasıdır. Çizgiler, resimler ve fotoğraflar kendi sözlerini söyleme özgünlüğüne sahiptir. Çünkü sanatkâr sözü sanatına yedirmiştir. Kelimeleri çizgilere bırakmıştır. Bırakalım çizgiler, desenler, resimler, fotoğraflar sözlerini söylesin. 

Kelimelere hapsetmeyelim. Her çizgi bir şiir, bir deneme ve bir hikâye anlatır. Çizgilerin kelimelere ihtiyacı yoktur. Bir de şöyle bir husus dile gelir: Sevenler bir arada olunca sevgi yavaş yavaş kıymetini kaybeder, rutinleşir. Örneğin, şair yılda birkaç şiir yazar o şiirleriyle yıl boyu söyleyeceğini söyler. Sık sık şiir yazan, her gün, her hafta şiir yazan, aylık dergilerde sürekli gözüken şairlerin şiirlerinde zaafiyetten bahsedilir. Az yazmak, öz yazmak, az gözükmek, az buluşmak hasreti, özlemi artırır ve aradaki bağı güçlendirir denilir. Buna sebeptir ki yüz ve söz eskimesine fırsat vermemek için ortadan bir süre kaybolurlar ki hasret, özlem güçlü olsun. Televizyonlarda program yapanlar bir müddet ortadan kaybolurlar ki millet beni özlesin denildiği bilinir.” 

Çizer Alaettin Güven, iyi, doğru, güzel, estetik ve konulu çizgilere sahiptir. Kanaatim odur ki usta bir çizerdir. İnsan bir kıymeti gördüğünde ona teşekkür etmeli, güzellikleri dile getirmeli, iltifatlarda bulunmalıdır. Benimkisi abartısız bir sanatkârın varlığını izhar etmekten ibarettir. Desenlerinin şu anki boyutlarını yeterince bilmiyorum. Lakin. Artık 10/20, 25/50, 30/50 gibi desenler çizmeli ve sergilerini görmeliyiz. Sergilerle birlikte kitap olarak okurlarına, sevenlerine ulaşmalıdır.

 Desenler, belli konular eşliğinde tasnif edilmeli ve eserler raflardaki yerini almalı ve insanlık faydalanmalıdır. Ezcümle, Türkiye'nin önemli kültür, sanat ve edebiyat dergilerinde desenlerinin yayınlanmasının da önemli olduğunu ifade etmiş olayım. Tıpkı, rahmetli Yalçın Turgut, Mehmet Akyıl gibi. Selam ve muhabbetle takip ettiğimiz Hasan Aycın gibi. Alaaddin Güven çizmeye devam etsin tıpkı şairler şiirlerini söylediği gibi vesselam. 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *