KIRKLAR PINARI
Bu sene 10-16 Temmuz tarihleri arasında, Edirne Sarayiçi Er Meydanı’nda, 656’ncı kez Kırkpınar Yağlı Pehlivan Güreşleri düzenlenecek. “Pehlivaaan, pehlivaaaan” naralaralı ile yer gök inleyecek. Davul-zurna seslerine, ter ve gözyaşı karışacak. Gene ortalık şenlenecek, gene büyük bir heyecan Güzel ve Eşsiz Ülkemizin güreşseverlerine ulaşacak.
UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası olarak seçilen ve Özel Koruma altına alınan, geleneksel sporların en eski organizasyonu olarak, dünya çapında haklı bir şöhrete sahip olan bu güreşlerin hikâyesini hepimiz biliriz. Orhan Gazi’nin Rumeli’ni ele geçirmek için düzenlediği seferlerin birisinde, biraderi Süleyman Paşa, emrindeki 40 yiğit ve seçkin askerle Domuzhisarı ve civardaki hisarları fethedip merkez ordugâha dönerken bir yerde mola verirler. Bu yer şimdi Yunanistan sınırları içinde kalan Ahır Köy’dür. Koçyiğitler burada eğlenmek için güreş tutarlar, final güreşi atan iki yiğit uzun süre yenişemeyince son nefeslerini çayırda verirler ve bir incir ağacının dibine defnedilirler. Gel zaman git zaman burada bir pınar fışkırır ve bu 40 yiğidin anısına Kırklar Pınarı adı verilen bu pınar civarında her sene güreşler düzenlenir.
Osmanlı İmparatorluğu ile neredeyse yaşıt olan bu güreşler, zamanında Padişahların da güreşlere olan özel ilgi ve desteği ile devirlerden devirlere, nesillerden nesillere aktarılarak Türkiye Cumhuriyeti’ne kadar ulaşmıştır. Savaş sonrasında Yunanistan’da kalan Ahır Köy’ün yerine, Edirne’nin başkent olduğu zamanlardan kalma Şehzade Saraylarının bahçesi olan Sarayiçi’ne taşınarak 1924’den bu yana aynı adreste devam etmektedir.
Kendine has kuralları ve geleneksel birçok ritüeli olmasına rağmen son zamanlarda yağlı güreşin ruhuna aykırı kurallar dayatılarak özgünlüğü zedelenen Ata Sporu Güreş’in bu en naif ve eğlenceli hali bir an önce bir Güreş Federasyonu dışında bir organizasyona, bir Yağlı Güreş Federasyonu’na kavuşmalıdır.
Devlet Aklı ile ele alınarak; bir taraftan geçmişimize sahip çıkarken diğer taraftan da evrensel bir festival-spor olayı haline getirmenin yolları bulunmalı, Edirne Belediyesi’nin kısıtlı imkânları ile yapılan yerel bir panayır yerine, büyük bir sosyal farkındalıkla hak ettiği değer verilmelidir.
Kırkpınar Ağası, Cazgır, Yağcı, Çayır Hakemi, Kule Hakemi gibi ilginç figürler korunarak ama belli standart ve kurallarla güreşlerin bir bölümü uluslararası katılıma da açılarak dünyanın ve dünya medyasının daha yoğun ilgisi sağlanabilir. Sumo Güreşçileri ve Profesyonel Güreşçilerin gösteri maçları yapacağı programlar ilgiyi arttıracak ve turizme de olumlu katkıda bulunabilecektir.
Uluslararası entegre bir pazarlama faaliyeti ile turizm fuarlarından, tur operatörlerine kadar her köşesi ilmek ilmek dokunmuş bir aksiyon planı uygulanabilir. Yurt içinde Ege ve Antalya’daki otellerde tatil yapan turistleri günü birlik uçaklarla (Çorlu Havaalanı üzerinden) güreşlere getirmek, Selimiye Camii, Alipaşa Çarşısı, Ciğerci ve Kebapçıları ziyaret ederek gece tekrar tatil beldelerine intikal ettirmek yapılamayacak iş değil. Yeter ki istensin ve düşünülsün.
Hayda bre.