DİBE VURMADAN
Yukarı Çıkılmaz, aslında bu sözün tamamı. Ama böyle metrelerce yazı başlığı atınca editörlerimizin güzel kaşları çatılmasın diye, devam kısmını yazının içine almış olduk. Dibe Vurmadan Yukarı Çıkılmaz yani.
Brad Pitt bu sözü Fight Club filminde; “dibe vurmadan yükselemezsin/özgür olamazsın” şeklinde söylüyor. Oldukça klişe olmakla birlikte haklılık payı da yok değil. Hepimiz hayatımızın belirli dönemlerinde bunu derinden/iliklerimize kadar hissetmişizdir. Zamanının efsanesi Cahide SONKU gibi bir yıldızın son devirlerinde İstiklal Caddesi’nde yaşadıkları, “dibe vurmak” fiilinin ete kemiğe bürünmüş hâlidir. (Bilenler bilmeyenlere anlatsın, hiç bilmeyenler Google Efendi’ye müracaat edebilir.)
Şahıslar gibi tüzel kişilikler de (ne yazık ki şahıslar tarafından yönetildiği için) dönem dönem böyle sıkıntılı süreçlere savrulabilir. Bir devrin çok muteber bir holdinginin, değişen şartlara uyum göstermediği için dibe vurduğu, pek sevilen bir politikacının defoları ortaya serilince arazi olduğu, Türk Siyasetini domine eden partilerin bir sonraki seçimde küsurat oranlarda oy aldığı, gibi birçok dramatik örnek bulunabilir.
Spor kulüpleri ve özellikle futbol takımları da bu kader çizgisini yaşarlar. İstanbulspor’un, Vefa’nın, Samsunspor’un adı tarihin tozlu sayfalarına karıştı ise; vurdukları dipten yukarı çıkamadıkları içindir. Ama daha donanımlı ve köklü kulüplerimiz bunun tersini gerçekleştirmeyi başarırlar; Kocaelispor, Malatyaspor, Sivasspor bunun güzel örneklerindendir.
Dünyanın İncisi İstanbulumuzun “Üçüz Kardeşleri” olarak bilinen Beşiktaş, Fenerbahçe ve Galatasaray’ın uzun tarihleri boyunca, içine düştükleri bu türden durumları, çok derinlere kök salmış gövdelerinin sağlamlığı ve camialarının haşmetiyle atlattıkları bilinmektedir. UEFA Kupası’nı aldığı yıldan bu yana istikrarlı bir şekilde eksi bakiye veren mali yapısıyla Galatasaray’ın ve Guiza’ya 14 milyon € bonservis bedeli, Krasiç’e 7 milyon €uro bonservis (4 yıllık kontratla toplam 42 milyon TL) gibi fahiş transferler yüzünden son 10 senedir sürekli eksi yazan Fenerbahçe’nin yanında Beşiktaş hiç olmazsa mevcut borcunu döndürecek nakit/likit akışına sahip olmasıyla şanslı ve bu şansını başarıya dönüştürebiliyor şimdilik.
UEFA Fair Play sarmalında nefes almaya çalışan, obez üçüzlerden özellikle ikisi (FB&GS) için bu sezon da yalan oldu. Her ikisi de Lige başladığı Hoca ile sezonu tamamlayamadı. Reikerink Bey/Tudor Bey ve Perreira/Advocaat değişiklikleri başarı getirmedi. Takımların içindeki mitoz ve miyoz bölünmeler ayyuka çıktı. Dursun Başkan; müflis mirasyedi misali evi- ocağı(Florya-Riva) ne varsa satıp borç ödemeye çalışırken, evdeki “yaramaz oğlanlar” kavgaya tutuştu. Kardeşleri/kader arkadaşları ise, Azizsilin’in doz aşımına (owerdose) çare bulunamadığı için yüksek ateş ve halsizlik çeke çeke sezonu tamamlıyor. Dramatik bir ZTK yarı final maçıyla, beden eğitimi derslerinden kaytardığı ayyuka çıktı hepsinin. İçi geçmişler ordusu, dedeleri yaşındaki Emre BELÖZOĞLU ve Emmanuel ADEBAYOR’u şaşkın şaşkın izlediler. Fenerbahçe takımında halı sahaya ter atmaya gelmiş tekâütler gibi; kiminin ayağı uff oldu, kimi motoru bozdu, tuvaletten gelemedi, kiminin hamlıktan lifi attı vs.
Şimdi sezon biterken bu Ağır Abilerin dibe vurduklarını hep birlikte müşâhede ediyoruz. İnşallah ayaklarını sertçe vurup güç alarak suyun dibinden sâlimen tekrar yukarılara çıkarlar. (Bunun için önce kafaların değişmesi lazım ama pek umutlu değiliz bu konuda.)
Hayırlı Ramazanlar dilerim.