İstanbul
Parçalı az bulutlu
14°
Ara

​KORSAN YAYIN

YAYINLAMA:

Geçtiğimiz hafta 19-21 Mayıs tarihleri arasında Türkiye Yazarlar Birliği-TYB ve Telif Hakları ve Lisanslama Meslek Birliği-DEKMEB iş birliğiyle korsan yayınla mücadele çalıştayı serisinin ikincisi gerçekleştirildi. Çok değerli katılımcıların korsan yayın ve intihal sorunları ile ilgili katkılarını dinledik. Ağlanacak hallerimize güldük. Sorunlarla ilgili önerileri dinledik. Mevzuat yetersizliğinin sonuçlarını gördük. Yeni yasa tasarısıyla ilgili tespitleri inceledik. Bir taraftan da meselenin ekonomik yönlerine dikkat çektik.

Yayıncılık sektörünün kitap pazarının ekonomik yönlerini incelemek kalkınma meselesine de bir bakış açısı sunabileceğinden bu yazının gündemine kitabı aldık. Siyasi tartışmaların seyri de kalkınma tarafına yoğunlaşmıştır. Bu bakımdan veriler ilgi çekicidir.

Türkiye’nin 2016 verileriyle yıllık 700 milyon adet civarı kitap üretimi bulunmaktadır. Bunların %30’u ders kitabıdır. Çalıştaya katılan yayıncılardan kamu ihalesi ile satın alınan ders kitaplarının 2,05 TL kitap başı bedelle işlem gördüğünü öğrendik. Anladık ki öğrencilere ücretsiz kitap sunulması projesi, inanan ve bu noktada çözüm üretmeye çalışan hükümetler için gerçekleştirilmesi zor bir proje değilmiş. 2002 sonrası dönemde bunun başarılması çok özeldir. Kamu, öğrenciler lehine maliyet avantajlıdır.

Bu haliyle kitap pazarının %30’luk bölümünün fiyat etkisi nedeniyle ekonomik anlamının küçük olduğu görülmektedir. Yani ders kitabı pazarı, ihale usulünün meydana getirdiği fiyat yapısı nedeniyle parasal hacmin dar olduğu bir alandır.

Diğer tarafta kültür yayınları, akademik eserler ve çocuk kitapları bulunmaktadır. Bu kitap gruplarının payı adet bakımından kişi başı yıllık 5 kitaba tekabül etmektedir. Kişi başı yıllık okunan kitap sayılarımız ile ilgili spekülasyonlara bakılırsa okumayacağımız kitabı üretmekteyiz. Yani stok üretiyoruz. Bu durum yayıncılar üzerinde yük olmaktadır. Üstelik satış fiyatı üzerinden daha önemli bir ekonomik gücü bulunan kültür, akademi ve çocuk yayınlarının potansiyelinin karşılanmadığı görülmektedir. Üstelik ölçek ekonomisi sağlamak güçtür.

Yani iktisadi olarak kitap pazarı etkin değildir. Milli hasıla içindeki payı ise önemsenmeyecek kadar küçüktür. Peki bu veriler bize kalkınmayla ilgili ne söylüyor?

Bu veriler pek çok şeyi söylüyor. Mesele ne satış fiyatı meselesidir ne de iktisadi değerin küçük olmasıdır. Asıl mesele üretilen kitabın tüketilmemesi sorundur. Kitap pazarında talep, arzı karşılamıyor. Bu nedenle ekonomik değer oluşmuyor. Ekonomik değerin oluşmaması ise kalkınma tarafında istenen veya olması gereken seviyeye ulaşamadığımız neticesini veriyor.

Her alana devleti davet etmek çare değildir. Fakat kalkınma uğruna devletimiz etiket fiyatından fazla kopmadan maliyet avantajını kullanarak kitap pazarında toplum lehine aracı olabilir. Kitaplar, öğrenciler üzerinden evlere sokulabilir. Çok tartışmalı, çok yönlü ve siyasi olarak sorunlu bir çözümden bahsediyorum fakat en azından 100 temel eser üzerinden bunu yapmak mümkündür.

Topkapı Sarayı

Çalıştayın açılışı Topkapı Sarayı’nda gerçekleştirildi. Topkapı Sarayı Müzesi Müdürü Prof. Dr. Mustafa Küçükaşçı’nın misafirperverliği ile Saray’ı tekrar tanıdık. Kısa turda daha önce ilgimi çekmemiş bir detayla karşılaştım. Saray’ın I. Avlu’sunun yürüme parkuruna döşenen taşların eşsiz bir matematiği var. Dünya’nın başka yerinde olsa ne çok övüneceklerini tahmin edebiliyorum. Kimin eseri olduğunu tespit edemedim lakin ince hesaplamalar ve büyük bir ustalıkla taşlar yerleştirilmiş durumda. İşin tamamlanma süresinin ve malzeme kullanımının yüklü olabileceği muhakkak. Fakat ortaya çıkmış olan bu varlık korunarak sergiye konu edilmelidir.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *