İstanbul
Parçalı az bulutlu
14°
Ara

KAÇIŞ RAMPASI

YAYINLAMA:

Dünyadaki genel eğilimin tersine, Güzel ve Şanssız Ülkemizde, yük ve yolcu taşımacılığı ağırlıkla karayolu üzerinden yapılmaktadır. Oysa; neredeyse tüm Cumhuriyet Hükümetleri, plan-programlarına demiryolu taşımacılığını geliştirmeyi yazsalar bile, bunu son zamanlara kadar hayata geçirmek mümkün olamamıştır.

Kamyon ve otobüslerle kat edilen uzun mesafeler içinde bir yerlerde; dağ-bayır aşarken ısınan balatalar, boşalan hidrolikler ve tutmayan frenler yüzünden cana-mala zarar gelmesin diye, tehlikeyi hisseden sürücünün aracını emniyetli bir şekilde yavaşlatıp durdurması için hazırlanmış özel parkurlar, yollar, rampalar bulunur ve bunlara “Kaçış Rampası” adı verilir.

İşte futbolumuzda da freni boşalan kamyonlar gibi, serbest düşüşe geçen Asırlık Çınarlarımız ve Lig’de dikiş tutturamayan Anadolulular için bu kaçış rampası, Ziraat Türkiye Kupası (ZTK) oluyor son senelerde.

Geçen sene, Riekerink Bey(!) bu kupaya tutunarak kendisini bu sezona da taşımıştı hatırlarsınız. Bu sene de Advocaat Bey giderayak, kontratındaki “kupa primi” maddesine istinaden vâdedilen €urocukları tahsil edebilmenin peşindeydi ama yorgun futbolcularının seri penaltılarda dört atışı kaçıracağını hiç düşünmemişti. Abdullah Hoca ve Aykut Hoca idaresindeki iki sistem takımının finale çıkmaları da ibret verici bir hikâye aslında. (Bu konuyu zamanı gelince daha detaylı inceleyelim).

Türkiye Kupası; kolaylıkla, katılan takımlara da, sponsoruna da, yayıncısına da, daha yüksek getiri sağlayabilecek bir formata evrilebilir. (Bu konuda daha önce bazı önerilerde bulunduğumuz hatırlanacaktır.) En basit anlatımıyla; kurada çıkan daha zayıf takımın sahasında, tek maç üzerinden eleme, eşitlik halinde uzatma ve penaltılar. Finale kadar hiç düşmeyen bir heyecan ve buna uygun raiting-share oranlarıyla reklamverenler için cazip bir medium/ortam sağlamak mümkündür.

Sponsorun, yayıncının ve elbette katılan takımların keyif aldıkları, bir parçası olmaktan memnun olacakları ve asla “angarya” olarak görülmeyecek bir “Kupa Formatı” için, atomu parçalamaya veya uzaya uydu göndermeye yarayacak bir teknolojiye ihtiyaç yok ki! Bir parçası olduğumuz UEFA ve FIFA’nın kupa statülerini Google Translate ile çevirtsek bile, şu andaki uygulamadan daha güzel çözümler bulabiliriz.

“Kedi-ciğer-murdar” benzetmesini hatırlatan “Süt Kupası” çıkışı hafızalarda tazeyken, Futbolun Beşiği İngiltere ve Futbol Makinesinin mucidi Almanya’da bu “mal” nasıl cazip kılınmış ve nasıl ambalajlanmış izliyoruz yıllardır. FA Cup, Copa Del Rey, DFB Pokal, her sene sürpriz sonuçlarla kendilerinden sürekli bahsettiriyorlar. Dünyanın pek çok yerinde, Federasyonlar, Kulüpler Birliği ve tabii kulüpler, ürünün değerini artırmak için üzerine titrerken, bizim anlı-şanlı kulüp başkanlarımız elendikleri turdan itibaren, “Süt Kupası” diye itibarsızlaştırma çabalarına girebiliyorlar. (Allah hepimize basiret nasip etsin.)

Kupa 2 diye tabir ettiğimiz; UEFA Europa League’ine doğrudan gitmek gibi küçümsenmeyecek bir ödülün yanı sıra ürünün değerinin artmasıyla gelecek puan/tur primleri de kulüplerimizin nakit/likit ihtiyaçlarına çare olacaktır. Böylece Kaçış Rampası muamelesi görmekten kurtulup, Gebze-Orhangazi-İzmir Otoyolu (Otoyol 5) gibi hedefe en kısa yoldan ve hızlı bir şekilde intikal etmek isteyenlerin özel tercihi olacaktır.

İyi bir hafta diliyorum.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *