KİMSE AZILI FETÖ'CÜLERİ AKLAMAYA ÇALIŞMASIN!
Cuma günü İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesi en hafif ifadeyle skandal bir karar verdi…
FETÖ’nün medya yapılanması davası kapsamında tutuklu bulunan 21 kişiye tahliye kararı çıkardı.
Bu kişiler arasında Hanım Büşra Erdal, Gökçe Fırat, Abdullah Kılıç ve Ahmet Memiş gibi azılı FETÖ’cüler de vardı.
Ardından kamuoyundan tepkiler yükselince 26. Ağır Ceza Mahkemesi bu 21 kişi hakkında tekrardan yakalama kararı çıkararak bu kişilerin tutuklu kalmasına hükmetti.
Şunu net bir şekilde ifade etmek gerekir ki 25. Ağır Ceza Mahkemesi’nin almış olduğu kararın millet gözünde hukuki bir dayanağı olamaz.
Çünkü tahliye kararı verilen isimlerin 15 Temmuz günü işgale soyunan darbeci teröristlerden bir farkı yoktur.
Özetle terörist teröristtir ve terörist olmanın koşulu silah mühimmatı barındırmayla ölçülmez.
Nitekim bakıldığında 1960 darbesinden bu yana Türkiye’nin geçirmiş olduğu darbe süreçlerinde medya her zaman etkin bir rol oynamıştır.
1982 darbesinde medya darbeyi açıktan desteklemiş ve algı kampanyasını darbeciler bu şekilde yürütmüştür.
En son 28 Şubat darbesinde de medyanın oynadığı rol malum…
Gazete manşetleriyle darbeye zemin hazırlayanlar hala bir hesap vermemiş olsa da millet medyanın oynadığı rolü biliyor ve darbelerin sac ayaklarından birinin medya olduğunun çok net farkında.
15 Temmuz darbe girişimi de medyasız bir darbe girişimi değildi, her darbede olduğu gibi darbe girişimine kalkışan terör örgütünün de medya yapılanması çok açık bir şekilde vardı.
Örneğin… Hanım Büşra Erdal denen terörist FETÖ’nün Ergenekon kumpaslarının kitabını yazan biriydi. FETÖ’nün kumpas kurduğu kişileri kitap haline getirerek binlerce insanın hayatını karartı.
Keza Gökçe Fırat denen terörist ise FETÖ’nün komünist “imamlarından” biri. FETÖ’nün nasıl takiyeci bir örgüt olduğunun en canlı tanıklarından aynı zamanda. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a “asılacaksın, kazığa oturtulacaksın” diyecek kadar da aşağılık ve alçak birisi. 15 Temmuz’a kadar millete “komünist” zokasını yutturmaya çalışsa da 15 Temmuz’dan sonra anlaşıldı ki kripto FETÖ’cülerin başında geliyordu.
Ha keza Ahmet Memiş denilen teröristte 15 Temmuz darbe günü, FETÖ’yü destekleyen sitesinde darbe girişimini normal göstermeye çalıştı ve FETÖ’nün kalkıştığı darbenin PR’ını yaptı.
Bu şahısların FETÖ’cü birer terörist olduğunu anlamak için hâkim ya da avukat olmaya gerek yok, zekâsı vasat olan biri bile bunları anlayabilir.
Peki 25. Ağır Ceza Mahkemesi bu FETÖ’cü teröristleri nasıl saldı?
Asıl soru bu.
Bunlara salan hâkim ve tahliyelerini isteyen savcı şu anda birinci derecede şüpheli konumdadır.
FETÖ’cü teröristleri serbest bırakmanın hukuksuz olduğunu söylemeye bile gerek yok ve bu hâkimle, savcıya da Adalet Bakanlığı’nın soruşturma başlatması gerekiyor.
Çünkü kimse 247 şehidimizin katillerini masum ya da mağdur gibi göstermeye çalışarak ne şehitlerimize hakaret edebilir ne de gazilerimize.
O nedenle herkes haddini bilmek zorunda ve milletin tanımadığı hiçbir hukuku “hukuk” diye yutturmamak zorundadır.
Son bir – iki haftadır yaşananlara şöyle bir bakıyoruz da küresel merkezin ve onun taşeronunun yeni bir hain plan içerisinde olabileceğini görüyoruz.
Öyle ki… Önce Galatasaray Genel Kurulu’nda iki tane FETÖ’cü terörist aklandı, ardından Halk Bankası Genel Müdür Yardımcısı ABD’de mesnetsiz iddialarla tutuklandı, daha sonra da bu tahliyeler.
Bu tahliyeler deyip geçmek de mümkün değil, Cuma günü FETÖ’yle ilgili verilen tahliye kararı 300’ü bulmakta.
1-2 hafta için yaşanan o kronolojik tabloya baktığımızda küresel merkez ve onun taşeron örgütü olan FETÖ’nün yeni bir hain planlar tertiplediğini görebiliyoruz.
16 Nisan’a iki hafta kalmışken iyice azıtmış ve iyice kontrolden çıkmış durumda Türkiye Cumhuriyeti devletine meydan okuyorlar ve meydan okuma özgüvenini kendilerinde bulabiliyorlar.
Nasıl bir şey bu?!
16 Nisan’ın ne kadar önemli bir mesele olduğunu ve artık durumun çoktan 18 maddeyi aştığını, meselenin tamamen bağımsızlığımızla ilgili olduğunu anlatmaya gerek yok bilakis yaşıyoruz zaten.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı tüm dünya hedefe oturtmuşken, Batı “hayır” kampanyasının CEO’luğunu üstlenmişken, Batı’nın iş birlikçileri Türkiye içinde yeni bir tezgâh planları içerisindeyken 16 Nisan’a kadar çok uyanık olmak zorundayız.
Uyanık olduğumuz gibi de her FETÖ’cünün terörist olduğunu aklımızdan çıkarmamalı ve her FETÖ’cü teröristin devlet içinden kazınması için de ivedilikle bir mücadele yürütmek mecburiyetindeyiz.
16 Nisan’da artık bağımsızlığımızı oylayacağız, mevcut parlamenter sistem içerisinde palazlanan FETÖ’yle hesaplaşmayı da o gün sandıkta yaparak devletin içine sızan teröristleri ayıklamak için yeni bir modele geçeceğiz.
Bunun bilincindeyiz.
Millet bu bilinci oluşturmuş durumda.
Ve artık söz de karar da milletin olacak, az kaldı, 16 Nisan’da EVET’le birlikte topuna birden gereken dersi vereceğiz.