İFLASIN RESMİ
Zola ikinci Meyhane’sinde iflasın resmini çizmiştir. Doğruları yapan kahramanı, kapitalist yozlaşmanın hüküm sürdüğü Paris’in sömürü düzeninden yakasını kurtaramamıştır. Bu öyle bir sömürü düzenidir ki fert fert insanlar düzenin bir asalağı haline gelmiştir. Gervaise’in dükkânı iliklerine kadar emilmiş ve bu yok oluş hazza dönüşmüştür.
Epikür’e göre eğer bir haz varsa bunun karşılığında bir tatmin de vardır. Her haz tatmin edilmelidir. Fakat maddi hazları tatmin acı vermeye başlar. Üstelik hazların tatmini peşindeki arayış insanı telos yani varlık amacından uzaklaştırır. Oysa insan finis ultimus yani yüksek amaç veya summum bonum en büyük iyi peşinde olmalıdır. Bu nedenle manevi hazlar ve bunların tatmini doğru tercihtir. İşte bu görüşler kapitalist faydacılığın kökenini oluşturan masumane tespitlerdir. Maddeci kapitalizm ise insanı nefis temelli ele alır. Hobbes’a göre insan mutluluğun peşinden koşar. Mutluluk haz tatminidir. Elbette Hobbes’un kastı maddi hazlardır.
İşte Gervaise, sorumluluğu yeni kocasına devredince kapitalistleşen dünyada maddede hazzı arayan bir rezil sefahat hayatı başlar. Kocasının sırtına yüklediği asalaklarla beraber hazzı alkolizmde bulan bu sömürgen örgüt Gervaise’in dükkânını bitirmiştir. Ancak asıl bitirdikleri veya asıl sömürdükleri dükkân değil kadının ahlakıdır. Ahlaktan kopan kapitalizm sömürmek için namusluları tercih eder. İyi niyetlileri barındırmaz. Tıpkı narsist bir hayvan gibi saf kalmaya çalışanları düşman görür. Gervaise’e göre “insanlar erdemini korudu mu, karşılığını görürler”. Ancak içinde bulunduğu ortam erdemini korumasına imkân tanımayacaktır.
Kapitalist sömürü örgütüne karşı koyamayan ve hatta böyle bir reddedişi dahi aklına getirmeyen Gervaise, rezil sefahatin zirvesine vardığında artık borçlarını ödeyemez hale gelir. Örgütün karnını doyurmak, beynini uyuşturmak için borçlanmaya başlar. Tüketim için borçlanmaya. Oysa Zola’nın kurduğu örgütün sahte değer sisteminde “üretici olmayanın hırsız” olduğunu öğrenmiştir. Ve o an gelir. Rezilliğin içinde batar gider.
Sömürgen örgüt ise sokaklarındaki son ahlak kırıntısı olan Gervaise’in işini bitirdiğinde kendi içinden bir kurban arayışındadır. Kapitalist düzen içinde saldırmaya değecek saflıkta bir kurban bulunamazsa zaafları olan bir kapitalist aranır. Bulunur da. Lokum gibi yutarlar yeni kurbanı. Kapitalist iğrençliğin resmidir olanlar.
Bizim girişimcilerimiz için dersin sonu Gervaise’in akıbetidir. Yanlışları görmüş, doğruları yapmış ama tıpkı bizlerin yapabileceği gibi tekrar bir hata yapmış ve yeniden bir şans beklese de hiç bulamamıştır. Çünkü bu maddeci düzen hatayı kabul etmez. Vurduğu yerden kaldırmaz.
Hatırıma nice akıbeti kötü biten işletme geldi. Sefahate dalan ortakların yok ettiği işletmeler. Gelinlerin elinde çarçur olan emekler. Amacından sapan borçlanmalar, Gervaise gibi nicesini selam verilmez hale getirdi. Üstelik çıktıktan sonra inmenin acısı ve açlık sınavının başarılamaması sonucunda niceleri, kapitalizmin insan onurunu iki paralık eden heveslerine kurban gitti.
Felaketler olabilir. Her zaman mümkündür. Ancak iyiniyetli, özveri gösterip çalıştığı halde nasibini bulamayanlar hariç insan emanetçi olduğunu bilmeli ve böyle yaşamalıdır. Dünya mülkü bir nimettir. Bu nimetten bir vadede istifade edip göçecek olanlar tıpkı suyu israf etmenin kötülüğünün bilincinde oldukları gibi özenmelidir.