MİLLET EVET'İN ANLAMINI ÇOK İYİ BİLİYOR!
Türkiye 16 Nisan’da belki de tarihinin en önemli referandumunu gerçekleştirecek.
Özellikle Batı’nın “hayır” kampanyasını üstlenmesi ve Türkiye’ye karşı takınmış olduğu düşmanca tavır bu referandumu daha da önemli hale getirdi.
Öyle ki pazartesi günü oy vermeye başlanan gümrük kapılarında son seçime göre katılım oranı 4 kat artmış durumda.
Bu demek oluyor ki toplum hem yurt içinde hem de yurt dışında bu referandumun ne kadar önemli olduğunu referanduma son iki hafta kala şimdiden anlamış durumda.
Ve muhtemeldir ki referandumda katılım oranı rekor seviyede olabilir.
Bunda Batı’nın Türkiye’ye karşı son zamanlarda iyice azıtarak takınmış olduğu küstahça tavrın etkisi büyük.
E tabi yurtiçinde “hayır” cephesinin yalanlarını da bu kefeye koyacak olursak Türkiye toplumu 16 Nisan’da bütün bunlara gereken cevabı vereceğe benziyor.
Ana muhalefet partisi liderinin anayasa değişiklik paketini okumaya tenezzül etmeden “hayır” dediğine bile şahit olduk!
Bu aslında normal ülkelerde son derece skandal bir gelişme olabilecekken Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu hareketlerine bağışıklık kazandığımız için artık gülüp geçiyoruz.
Gülüp geçiyoruz ama “hayır” cephesi yerine “yalan cephesini” tercih etmeleri de aslında durdukları yerin ne kadar ahlak dışı olduğunu bizlere gösteriyor.
Onların bilerek ve kasten söylemiş olduğu yalanları, saptırmaları bu yazı içinde konu etmeyeceğim.
Özellikle gerçekten makul sorularla 18 maddelik cumhurbaşkanlığı sistemini anlamak isteyen bir kesimde var.
Bu kesime yönelik anlatımları Cumhurbaşkanı Erdoğan son derece güzel yapıyor.
Ben de birkaçını bu yazı içinde cevaplamaya çalışacağım.
Özellikle seçilme yaşının 18’e indirilmesi bazı kesimlerde nedense tedirginlik yaratıyor.
Bir kere bu 8,5 milyon genci ilgilendiren bir durum. İkincisi 18 ila 24 yaş arası seçilme hakkına kavuşuyor ve üçüncüsü de erkekler için askerlik durumundan ziyade bu seçilme hakkına kavuşan kadınlarımız da var.
Bunu tartışırken bu gerçeği de söylemek gerekiyor.
Bazılarının ayıla bayıla bitiremediği o Batı’da durum nasıl peki, bir ona bakalım…
İngiltere, Fransa, Danimarka, Almanya, Hollanda, İsveç gibi ülkelerde seçilme yaşı 18.
Bu 18 yaş meselesini eleştirenler bu ülkelerin hepsinde yaşamaya can atarken mesele Türkiye olunca karşı çıkıyorlar çünkü aşağılık komplekslerini hala yenebilmiş değiller.
Ama bu değişiklikle birlikte gençlerin siyasete aktif katılımı ve her daim yüzünü görmeye alıştığımız kişilerin yerine siyasette bir yenilenme olacağını söylemek mümkün.
Bir ikincisi en fazla tartışılan konulardan biri de Cumhurbaşkanı’nın “fesih” yetkisinin olduğunun söylenmesi…
Bir kere “fesih” yetkisi diye bir şey yok. Fesih dediğimiz şey tek taraflı bir durumdur. Cumhurbaşkanı meclisi fesheder, kendisi yerinde oturmaya devam eder.
Böyle bir durum söz konusu değil. Yeni sistemde olan şey seçimlerin yenilenmesi… Cumhurbaşkanı seçimleri yenileme yoluna giderek kendisinin de seçimlerini yeniliyor meclisle birlikte.
Haliyle kendinin bir beş senelik döneminden de feragat ediyor, tekrar seçilmesi durumunda sadece 5 senelik bir zaman diliminde görev yapma hakkı kalıyor.
Bunu “fesih” diyerek saptırmak son derece art niyetli bir durum. Görüldüğü gibi de ortada “fesih” falan yok, yasama ve yürütmenin seçimlerinin birlikte yenilenmesi var.
Başka bir açıdan bakıldığında yeni sistemde cumhurbaşkanının kararnameleri çok tartışılıyor.
Öncelikle şunu anlayalım kanunlar ve kararnameler çakıştığında kanun her zaman kararnamenin üstünde ve dolayısıyla böyle bir durumda yasamanın elinde olan kanun daha önemli hale geliyor.
Cumhurbaşkanının ise kararnamesi otomatikman geçersiz oluyor.
Ayrıca cumhurbaşkanının temel hak ve özgürlüklerle ilgili kararname çıkarma yetkisi yok, kararname dediğimiz şeyi ancak kendi yürütmesiyle ilgili olan hususlarda çıkarabiliyor zaten bu da yasama ve yürütmenin birbirinden bıçak gibi ayrıldığı bir sisteme tekabül ediyor.
Bu noktada Kılıçdaroğlu’nun “CB kararnamelerle bizi içeriye atabilir” gibi yalanın daniskası olan açıklaması da suya düşmüş oluyor.
600 milletvekili meselesi de çok tartışılan konulardan biri…
Türkiye’nin nüfusu her sene artan, genç bir nüfus olma yolunda ilerliyor. Haliyle bir kişiye düşen milletvekili sayısının artması nüfusa endeksli olduğu için böyle bir değişiklik şimdi olmazsa bile gelecekte kaçınılmaz bir şey olacaktı.
Çünkü toplumun sorunlarına cevap vermek ve hantallaşmanın önüne geçebilmek ancak bu şekilde mümkün hale gelebiliyor. Bir de özellikle gelecek zamanlarda dar bölge seçim sisteminin olmasıyla birlikte toplum bulunduğu ilin milletvekilleri hangisiyse onun ismine oy verecek ve dolayısıyla toplum partiye değil, milletvekillerinin becerilerine bakma şansına sahip olacak.
Sayının artırılması demek bu becerilerin de gelecekte daha çabuk bir şekilde hayata dökülmesi anlamına geliyor. Bunun şimdiden hayata geçmesi o açıdan önemli.
Cumhurbaşkanlığı sistemi 16 Nisan’a kadar tüm detaylarına kadar topluma en öz haliyle anlatılmaya devam edilmeli.
Çünkü artık gerçekten milletin yönetimde hem söz sahibi olduğu hem de yönetimi denetleyebildiği bir sisteme doğru geçiyoruz.
İşte Batı bundan dolayı “hayır” kampanyasını yürütüyor, milletin iktidar olmasını istemiyor.
Millet bu gerçeğin farkında ve dolayısıyla 16 Nisan’da sandıktan EVET çıktığında tam anlamıyla söz sahibinin kendisinin olacağını iyice kavramış durumda.