İstanbul
Parçalı az bulutlu
14°
Ara

​NÜKLEER SANTRAL

YAYINLAMA:

Dünyada dengeler değişiyor. Global tartışmalara ve ülkelerin aldıkları pozisyonlara bakarsak değişimin tam ortasındayız. Türkiye’nin Rusya ile normalleşen ilişkilerinin eskisinden daha öte bir seviyeye gelmesi, dünyada değişen dengenin yönünü belirleyebilir. Daha önce NATO baskısı nedeniyle mümkün olmayan Çin ile silah anlaşması, Ruslar ile S400 anlaşmasının imzalanması ardından dünya düzenin kırılımına işaret eder.

Savunma yatırımlarının son dönemde gündemde tuttuğu yer, yeniden şekillenen dünyada güvenliğin en ön plandaki konu olacağını göstermektedir. Türkiye savunma yatırımları bakımından dikkat çekerken, silah anlaşmalarının referandumdan bağımsız ele alınmaması gerekir. Bir asrı aşkın tecrübemize göre Suriye’nin hedef olmasının gerçek manası İstanbul’un hedef alındığıdır. Devlet uluslararası partnerleri arasında tercih yaparken Cumhurbaşkanlığı sistemi ile de olası çatışma risklerine karşı pozisyon almaktadır. Çünkü gerçek bir tehdit altındayız. Bölgemizdeki enerji kaynakları hala dünyanın iştahını kabartıyor. Bunun yanında emperyalistlerin bölgeye yaklaşımı çıkarlarımızla çatışıyor.

Gerçekten enerjinin ne kadar önemli olduğunu anlamamıza yardım edecek veriler paylaşmakta fayda vardır. İngiltere’deki Dünya Enerji Konseyi’nin son raporuna göre günlük 500 milyon terajul civarında enerji tüketiyoruz. Bu tüketim dünyadaki en yüksek kapasiteli nükleer santralin 3000 katı bir potansiyeli gerektirir. Petrolün icadından bu yana 135 milyar ton ham petrol tüketmiş durumdayız. Üstelik bu tüketim değerlerine ulaşırken 7,5 milyar insandan 1,2 milyarlık kısmı tüketime hiç katılmıyor. 3 milyardan fazlası günlük ısınma, pişirme gibi enerji ihtiyaçlarını odun, kömür gibi kaynaklardan karşılıyor. Gelişmekte olan ekonomilerin gelişmişlik seviyelerinin artacağı göz önüne alındığında 2040 yılında enerji kapasitemizin %50 artırılması gerekiyor. Şimdilik toplam enerji ihtiyacımızın %20’si yenilenebilir enerji kaynakları ile karşılanıyor. Yenilenebilir enerji kaynaklarının payı son dönem ortalamalara bakıldığında yıllık %2,6 artıyor. Bu artışın %50’si güneş enerjisi sistemlerinden sağlanıyor. Bu verilere göre petrol ve diğer fosil kaynaklı enerji ihtiyacının önemini koruyacağı gözüküyor. İşte bu yüzden bölgedeki güvenlik riskleri ön plana çıkıyor. Türkiye’nin uluslararası partner tercihleri ve referandum bu bakımdan global önem arz ediyor. AB’nin değişen tutumunda bu etkiler gözlenebiliyor. Rakka, Münbiç bu nedenlerle uluslararası önem kazanıyor. FED’in faiz kararı ile koltuğu sağlama alan Trump’ın da yakında tartışmaya dahil olacağı gözüküyor.

Enerji sorunun ekonomik yönleri ise Rusya ile ilişkilerin önemini artırıyor. Türkiye’nin enerji bakımından dışa bağımlılığı ve bu bağımlılığın ekonomi üzerindeki makro etkileri nükleer santral projelerinin önemini artırır. Bu şartlar altında Rusya ile normalleşen ilişkilerin en önemli yönü Akkuyu’daki nükleer santral yatırımı ile ilgilidir. Gündemdeki önemini kaybetmiş olan nükleer santral yatırımı böylelikle ön plana çıkacaktır. Japon ve Fransız ortaklı Sinop santrali ve Amerikan teknolojisi ile gerçekleştirilecek İğneada santrali uzun vadede Türkiye’nin enerji ihtiyacına çözüm üretme potansiyeli taşıyor.

Türkiye’nin büyüme beklentisi, üretimde arzulanan artışı sağlamak için elektrik tüketimi ihtiyacının artacağını gösteriyor. Ancak gelecek elektrik ihtiyacının bir diğer tarafı da küresel ısınmadan kaynaklanıyor. Dünya Enerji Konseyi’nin aynı raporuna göre 2040 yılına varıldığında soğutmaya olan ihtiyacın ısıtmayı aşacağı öngörülüyor. Yani iklimlendirme tarafında önemli miktarda enerji ihtiyacının ortaya çıkacağı anlaşılıyor. Planları sanayi üretimi temelli yapmak, gelişen Türkiye’de enerji açığı meydana çıkarabilir. Daha fazla enerji üretmemiz gerekiyor. Hatta enerji ihraçcısı olmamız gerekiyor.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *