ANAN BABAN EL ELE ÖLMÜŞ!
Televizyonların ana ve acı haber bültenlerine başlığı boş ve anlamsız, iki fotoğraf, değersiz iki satır ile yansıdı.
Film gibi hayat hikayesi!
Ne hikayesi yahu!
Ben hikaye diyemeyeceğim, anlatılan hayat şöyle.
Altan Çetin ve Ülker Çetin uzun yıllardır evli. Hanımefendi emekli öğretmen. İkisi de 70 yaşlarında.
Tek bir oğulları var, adı da pek önemli değil. Uzun yıllardır Kanada'da yaşıyor. Evlenmiş, çoluk çocuğa karışmış, baba olmuş oralara yerleşmiş.
Ana babası ile arası iyi değil.. Ne kadar zaman aralığında anasını babasını arıyor, soruyor, merak ediyor, bilemem. O kadar da önemli değil. Önemli olan ana babasına iyi davranmıyor. Belli ki sevmemiş onları.
Önemli olan evladın her ne olursa olsun, ana baba ile arasının bozuk olmaması.
Önemli olan ananın babanın evladı ile ilgili ne hissediyor olması.
Bu adam kötü hissettirmiş, bu kadar işte.
Bu çocuk bizi sevmiyor demişler.
Evlatlara sesleniyorum.
Hayır efendim, aranız bozuk olamaz...
İyi olmalı.
Ve bunu evlat sağlamalı.
Dünya ne kadar sorunlu, insan cehennemin de nelerle uğraşıyor insanoğlu.
İşyerinde, yolda, sokakta herkesi her şeyi idare ediyorsun.
Yüzünü görmeye tahammül edemediğin, sahtekar beyinlere, her sabah günaydın diyorsun, nasılsın diyorsun.
Ana babayı olduğu gibi sevmek, onları anlamak bu kadar zor mu?
Amaaaa diye... İstisna durumları karıştırmayalım.
Ülker ve Altan çifti oğullarına kalbi kırılmış, gönlü kırılmış.. Hayırsız olduğunu düşünüyorlar.
Ve bu duygunun altında ezim ezim eziliyorlar.
Balıkesir'den kalkıp İzmir/Çeşme'ye geliyorlar. Bir otele yerleşiyorlar.
Oğullarının cep telefonuna iki kelimeden oluşan kısacık bir mesaj yazıyorlar. "Hoşça kal".
Sosyal medyadan da "50 yıl mutlu yaşadıktan sonra, şimdi onurumuzla gitmenin tam zamanı" diyorlar.
Ve...
Ele ele tutuşuyorlar ve denize atlıyorlar.
Kocaman yaş almış insanlar, olana bitene yenik düşüyorlar ve intihar ediyorlar.
Düşünsenize; kalbin ve aklın ne demiş sana, neye yenik düşmüşsün ve bu zor kararı alabilmişsin.
Tontiş insanların, cesetlerine 4 gün sonra ulaşıyorlar.
Ve oğlunu arıyorlar.
"Cenazeye gelmiyorum" diyor.
"Nefret ediyorum ikinizden".. "Benden yardım istemelilerdi, maddi durumları benden iyiydi, 7 yaşında bir kız çocuğum var ben ona ne anlatacağım," diye konuşuyor.
Anlattıklarına bakın Allah aşkına, en küçük bir vicdan azabı, anasını babasını kaybeden bir evladın hüznü var mı?
Hiç üzülmemiş.
Sadece ölen anası ve babası ile kavga ediyor, hala hesaplaşıyor.
Kızgın çok.
Ölmüş artık onlar ve adam.
Bir sus, bir dur.
İnsan hala, el ele ölmüş anasına ya babasına kızar mı?
İnsan her türlü yükü kaldırabiliyor da, galiba evladın hayırsız yükünü taşıyamıyor.
Seni sevsin istiyorsun.
Seni düşünsün istiyorsun.
Seni arasın sorsun istiyorsun.
Ağzı dolu dolu anacım, babacım demesini istiyorsun.
Ya yoksa..
Olmuyorsa.
Oluyordur da..
Ben diyeceğimi diyeceğim.
Ahhhh...
Tontişler vallahi billahi hiç değmemiş.
Ama bilirim ki.
Kim ne dese boş.
Analık babalık dinlemez.
Öldükten sonra bile onun ne kadar üzüldüğünü merak edersin.
Elinden gelse, üzülme oğlum diye başını okşarsın.
Seni sevmese bile evladındır o.
Hay Allah.
Ne biçim ilişki bu.
FUNDA’YA TAKILANLAR!
... Ünlü yönetmen Ayşe Ersayın kalp krizi sonucu vefat etti. Bir gün aynı araçta buluşup evlerimize dağılmıştık. Tanıştığım bu kıymetli kadın vefat etti. Nur içinde yatsın. Cenazesine, araları bozuk olan Bülent Ersoy ve Ajda Pekkan katılıyor. Bülent Hanım, Ajda hanımın oradan ayrılmasını bekliyor ve araçtan inip mezara öyle geliyor. İnsan düşünüyor.. İkiside 60 yaş üzerinde, bu iki kadını, yaşın olgunluğu, ölümün hüznü, orta arkadaşın ölüm kederi, hayat var, ölüm var şuuru barıştıramıyor. Vah vah olsun.
... Herkes, cümle alem. "Kim Beş Yüz Milyar İster" programının sunucusu Murat Yıldırım’ı tartışıyor. Yok, Kenan Işık ve Selçuk Yöntem'den sonra olmamış. Yok ses tonu çok ince imiş, çok gençmiş, vücut dili tedirginmiş, soruları biliyormuş gibi değilmiş.. Bence bu palavra bahanelerden vazgeçin. Ve esas söylemek istediğinize gelin. Muhafazakar paylaşımları, karısını ailesinden Sayın Cumhurbaşkanı'nın istemesinden rahatsız olduk deyin.. Ve bilelim. Hadi biraz samimiyet.