İstanbul
Parçalı bulutlu
14°
Ara

​AÇIK AÇIK 'HAYIR' DEMEKTEN NEDEN KORKUYORSUN MAHÇUPYAN?

YAYINLAMA:

Yaklaşık iki ay sonra belki de tarihimizin en önemli referandumunu yaşayacağız.

Bu referandum sürecinde kimlerin “evet” kimlerin “hayır” kampanyası yapacaklarını biliyoruz.

Bunları biliyoruz da henüz kararını söyleyemeyen, arada kalıp da bazı çekincelerden dolayı niyetini belli edemeyen ama “hayır’ı” işaret edenleri de görmüyor değiliz.

Hadi CHP’lileri, HDP’lileri, Batı’yı, terör örgütlerini anlıyoruz, onlar açıktan açığa “hayır” diyecekler.

Hem de çeşitli dezenformasyonlarla, algı operasyonlarıyla birlikte bu cumhurbaşkanlığı sistemini saptırmaya çalışarak oy toplamaya çalışacaklar da nafile tabi.

Onlara ne desek boş, pek bir anlam ifade etmeyecek, hayatları boyunca bir alternatif üretememiş ve Türkiye’nin hayrına olan tek bir dikili ağacı olmayanların “hayır” demelerini çok kafaya takmamak gerek.

Ama yukarıda da bahsetmiş olduğum ne “evet” ne de “hayır” diyeceklerin tam olarak niyetini anlayabilmiş değiliz.

Örneğin, vakti zamanında Başbakanlık’tan emekli olmuş biri var ki “hayır” diyecek ama diyemiyor ancak kafa karıştırarak ne diyeceğini belli etmeye çalışıyor.

Bu kişi çok kısa bir zaman önce AK Parti Konya Milletvekili Ahmet Davutoğlu’nun başdanışmanlığını da yapıyordu.

Daha sonra “fahri başdanışman” olarak görevini sürdürdü. Şu an “fahriliği” ne boyutta onu da bilemiyoruz.

7 Haziran seçimlerinden sonra beş ay önce AK Parti’ye CHP ile koalisyon yapmasının aklını verdi, AK Parti’nin CHP ile koalisyon yaparak “meşruiyet” kazanacağını bile öne sürdü.

Koalisyonu zorunluluktan değil de, bilerek, isteyerek, kasten ve hatta “meşruiyete” dayandırarak savundu durdu.

AK Parti 1 Kasım’da iktidara gelince de gözü dönmüş bir şekilde AK Parti’yi savunanları “makul olan/olmayan” diye ayırmaya başladı, Erdoğan’ı savunanlara “cüruftan” tutun da “çiğ” demeye kadar her şeyi söyledi.

Şimdilerde de cumhurbaşkanlığı sistemini köşesinde yazıyor ama açık açık yalan söylüyor, saptırıyor.

Hadi CHP’lileri anladık onlar dezenformasyonun dibine vurarak görevlerini yerine getiriyor da birkaç zaman önce başbakanlıktan emekli olmuş bu “başdanışman” ne yapmaya çalışıyor?

Öncelikle şunu belirtelim… “evet” demek ne kadar doğalsa “hayır” demek de o kadar doğaldır, neticede son karar halkındır ve halk ne derse o olacaktır.

Ama yalanlarla birlikte “hayır’a” göz kırpmak pek de ahlaklı bir davranış olmasa gerek.

Bu kişi Etyen Mahçupyan…

Ne diyor peki Mahçupyan, bir ona bakalım: “Yasama Cumhurbaşkanı karşısında tümüyle edilgen kılınıyor”

Bunu söylüyor Mahçupyan ama ya maddeler hakkında pek bir fikri yok ya da kasten yalan söylemeyi tercih ediyor çünkü böyle bir edilgenlik söz konusu değil, aksine Meclis bu sistemle birlikte daha güçlü hale geliyor.

Birincisi yürütmenin yasama üzerindeki etkisi kırılıyor, Meclis daha özgür hale gelerek mevcut sistemdeki Bakanlar Kurulu’nun etkisi Meclis’in üzerinden alınıyor.

İkincisi yeni sistemde Cumhurbaşkanı’nın yasamaya karışma gibi bir şeyi söz konusu değil, Cumhurbaşkanı’nın seçtiği bakanlar da yasama faaliyetlerine katılamıyor.

Üçüncüsü şu anda “vatana ihanet” dışında yargılanamayan cumhurbaşkanlığı makamı yeni sistemde Meclis istediği takdirde yargılanabiliyor.

Bir de diyor ki Mahçupyan: “Yargı Cumhurbaşkanı’na bağımlı hale geliyor”

Bu da Mahçupyan’ın saptırdığı bir diğer konu.

Yeni sistemde HSYK’nın 4’ünü Cumhurbaşkanı, 7’sini Meclis seçecek, bu hususta bile Meclis’in daha güçlü olduğunu söyleyebiliriz.

Dolayısıyla Mahçupyan’ın dediği gibi Cumhurbaşkanı’na bağlı bir yargı söz konusu değil.

Başka ne diyor Mahçupyan: “Cumhurbaşkanı OHAL ilan edebiliyor ve Meclis’in onaylama süresi üç ay”

Bu konuda da herhalde okumadan böyle net bir şey söyleyemeyeceğine göre ya saptırıyor ya da yalanlarına devam ediyor, çünkü böyle bir şey de yok.

Cumhurbaşkanı OHAL ilanı verdiği gün bu ilan Meclis’in onayına sunuluyor ve Meclis gerekli gördüğü takdirde OHAL’i kısaltabiliyor, uzatabiliyor, kaldırabiliyor.

Ayrıca Cumhurbaşkanı OHAL’in uzatılmasına karar veremiyor ancak talep edebiliyor ve bu konuda da karar Meclis’e ait.

OHAL esnasında çıkarılan cumhurbaşkanlığı kararnameleri üç ay içinde Meclis’te görüşülüyor ve karara bağlanıyor, ola ki böyle bir durum olmazsa da kararnameler kendiliğinden yürürlükten kalkıyor.

Durum bu kadar açık ve net.

Peki neden Mahçupyan insanların gözünün içine baka baka bu tarz saptırmaları yapıyor?

Bence sorulacak soru bu.

Hadi CHP’yi ve türevlerini anlıyoruz, onların dezenformasyonlarını düzeltmek bizim görevimiz de Başbakanlık’tan emekliği tescilli Mahçupyan CHP ile aynı yerde nasıl buluşabiliyor?

Tabi şimdiler de bir furya türedi “mahalleden” dedikleri ve ne olduğunu anlayamadığımız bazı muhafazakârlar muhalif sitelerin manşetlerini süsler pozisyonda durmakta bir beis görmüyorlar.

E iyi güzel, hayırlı olsun da hiç değilse kardeşim CHP kadar net olun da açıktan “hayır diyeceğiz” deyin.

Ahlak ve dürüstlükten bahsedip CHP’nin gerisine düşmenin ne demek olduğunu da ben söylemeyeyim artık.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *