PROFESÖR...
Yer İstanbul.
Bir üniversite hastanesi.
Profesör, kadın doğum uzmanı.. Burada çalışıyor, adam okumuş, yıllarını mesleğine vermiş, kocaman profesör olmuş.
Profesör olmak çok zormuş, hep öyle anlatırlar.. Yıllarca kariyer diye, çalış dur.
Okuya okuya saçların ağarır derler.
Bu koca adam 64 yaşında.
Bu koca profesöre 2001 yılında bir hasta geliyor.. Kadın tabi ki... Bu kadın da 39 yaşında.
Hasta - doktor ilişkileri var.
Zamanla bu ilişki, başka ilişkiye dönüşüyor.
Benim anladığım, aşk ilişkisi değil.. Tuhaf ilişki, ne yaşları denk, ne de hasta doktor ilişkisi edebine uyuyor.
Bu kocaman adam, bu kadının evine gidiyor.. Gece yemek yiyorlar ve alkol alıyorlar..
Kadın, profesörün parmağını ısırıyor, koparıyor...
Davalık oluyorlar.
Her ikisinin ifadesini okuyorum, ikisinin iddiaları bambaşka, ne kadar saçma ve ne kadar abes..
Profesör adına çok utanıyorum.
Adam anlatıyor... Evime geldi, zeytinyağlı dolma getirdi. Bana eski eşini ve sorunlarını anlattı.. Bende hatalısın dedim. Cama çıktı, imdatttttt beni öldürüyorlar diye bağırdı... Psikopat bir kadın o, ağzını sus diye kapattım, parmağımı ısırdı, kopardı.
Kadın ne diyor? Alkol aldı, yanıma uzan dedi, cinsel saldırıda bulundu, bende yapma dedim, bağırdım, sus diye ağzımı kapattı, parmağını ısırdım, kopardım.
Sonuç; profesörün parmak kopmuş yerde.
Adam 70 yaşında, ve parmaksız.. Ya kopma nedeni..
Çok utanmaz neden.
Ne tuhaf ilişkiler değil mi?
Ne utanmaz ilişkiler değil mi?
İnsan okurken utanıyor..
Nerede duygusallık..
Nerede aşk..
Yok değil mi?
Konumuz ne? İçki içip, zeytinyağlı dolma yemek mi?
Hikaye baştan sona, olmazlarla dolu değil mi?
İnsan gitgide, edebe, olmazlara, utanıyor değil mi?
Koca profesöre bak.
Mesele haber değil, mesele ilişkilerin ne kadar ucuz, ne kadar ipsiz sapsız hale gelmesi.
Ahlak sepeti o kadar dolu ki.
İçine aşk alamıyor maalesef.
Yer yok.
Bak! Koca profesör, aşk bilmeyen profesör, sana bir şarkı söyleyeyim.
Beyaz Güvercin..
Süzülüp mavi günlerden yere doğru
Omuzuma bir beyaz güvercin kondu
Aldım elime usul usul okşadım
Sende gençliğimi yeniden yaşadım
Bembeyazdı tüyleri öyle parlak,
Açsam ellerimi birden uçacaktı,
Eğildim kulağına dur gitme! dedim
Hareli gözlerinden öpmek istedim
Duydum avuçlarımda sıcaklığı
Duydum benden yıllarca uzaklığını
Çırpınan kalbimi dinledim bir süre
Ve uçmak istedim onunla göklere
Kaderde sevgiyi sende bulmak varmış
Seninle bir çift güvercin olmak varmış.
Kocaman adam, yukarıda ki şarkının anlamını anladın mı bilmem?
Parmağına baktıkça..
Geceler sana karanlık artık.
FUNDA'YA TAKILANLAR...
... Yeni nesil televizyonlar çıkmış. Yayın programı, otlama, çalı kemirme, geviş getirme ve uyku imiş.. İnsanlar canlı canlı, ağıldan, keçileri izliyormuş.. Keçi TV’den... Ayı Tv, DenizanasıTv, GüvercinTv, TavukTv, ... Aklına hangi hayvan gelirse TV var. Youtube kanalında dört milyon takipçisi olan kedi, beş yüz bin takipçisi olan karınca var.. İnsan cehennemi yaşadığımız ve birbirimizi çok çok yanlış anladığımız, birbirimize hakaret ettiğimiz, küfür ettiğimiz, insanları linç ettiğimiz son dönemlerde, bana bu televizyonlar çok iyi geldi.. İyi ki varsınız, iyi kalpli hayvanlar. Aman insanlardan uzak durun.