İstanbul
Parçalı bulutlu
14°
Ara

HERKES STANDARDINI BİLMELİ!

YAYINLAMA:

Son zamanlarda televizyonla ilgisi olan hemen hemen herkesi meşgul eden konu, uzun zamandır gündemde. Ancak, aylardır gündemi meşgul eden bu konudaki yapay engellerin aşılması yolunda gözle görülebilir bir ilerleme kaydedilemediği gibi bir arpa boyu bile yol alınamamasıdır..

Konunun çözümü için yasal yaptırım yetkisini elinde bulunduran, denetleyen bir kurum olan RTÜK (Radyo Televizyon Üst Kurulu), bu konuda zaman zaman girişimlerde bulunan, düzenleme yapmaları konusunda yayın kuruluşlarını zorlayan uyarılar yapıyor olmasına karşın, başında da belirttiğimiz gibi bir arpa boyu yol alamadı.

Denetim ipleri tümüyle elinde olmasına karşın bu konudaki karalılığını gösteremedi, uygulamalarını bir standarda ulaştıramadı.

Aslında bu konudaki yasalar çok açık ve yaptırımları belli. Ancak; sihirli bir el Radyo Televizyon Üst Kurulu’nun yasaları uygulamasına en azından geleneksel hale dönüştürülebilecek tepkilere göğüs gerebilmesine önemli oranda engel oluyor. Veya tepkilerin boyutu ile ilgili olarak tedirginlik duymasına neden oluyor. Eee kolay değil. Bu durumda karşılarında Türkiye’nin dördüncü kuvveti olarak gösterilen medya var. Onların, özellikle maddi konularda yaptıkları her türlü savrukluğa çare olabilecek gelirlerinin bu yolla bile olsa kontrol edilmesine, azalmasına sınırsız tepki verecek tek yumruk olabilmiş bir topluluk olacak. Aslında gelişmelere bakıldığında bu sevgili medyamızın tek yumruk olup tepkilerini yoğunlaştırabildikleri ve bunu tek yumruk olarak dışa vurabildikleri tek konu bu.

Bu tek vücut olma meselesinde de olan, tüm eğlencesini, keyfini evindeki televizyona bağlayan ekranseverlere oluyor ve “reklam arası dizi, film ve programlar”ı izlemeye mahkum ediliyorlar. Üstelik, televizyon yayınlarında reklamları nasıl yerleştirileceği çok net olarak belirlenmiş olmasına rağmen.

Tüm bunları önlemek, denetlemekle yükümlü olan Radyo Televizyon Üst Kurulu’muz (RTÜK) sadece izliyor. İzliyor, görüyor, ekranseverlerin bu konudaki rahatsızlığını biliyor olmasına karşın yapması gerekeni yapamıyor veya yapmıyor.

Ancak, hala devam eden çekilmezlik ise; film, dizi ve naklen, canlı yayınlardaki reklam kuşaklarının uzunluğu, başı boşluğu ve de reklam kuşakları yayınının olması gereken zamanlara uyumsuzluğu. Bu konuda gerek; “Sınır Ötesi Yayınlar Sözleşmesi”nde belirlenen koşullara uyumsuzluk, ve gerekse de; “Radyo ve Televizyon Kuruluşları Reklam ve Yayın İlkeleri ve Usulleri İle İlgili Reklam Gelirleri Üst Kurul Paylarının Ödenmesi Hakkındaki Yönetmelik” in; ilgili; “Reklamların yerleştirilmesi” ve “Reklamların yayın süresi” maddelerinde gerekli düzenleme apaçık belirtilmiş olmasına karşın şu an bir türlü kontrol altına alınamamasına akıl sır ermiyor.

Medyamız birçok konuda tek vücut olamazken, hatta hatta acımasız birer rakip gibi çatışırken bir konu var ki, medyadaki yanlış uygulamalara yönelik yasal düzenlemelere karşı tek vücut olmasını başarabiliyor. Burada en önemli ve birleştirici olan konu ise; haber ve yayın özgürlüğüne müdahale ve kısıtlama... Bu konu daha da ileri götürülerek zaman zaman “basına sansür” başlığı altında toplayabiliyorlar.

Reklam gelirlerinin televizyonların devamı için en önemli maddi kaynak olduğunu en iyi bilen, anlayabilecek ve bu konuda gerçekçi duygusallığa sahip tek topluluk; ekonomi konusunda neredeyse kendini uzman sayanlardan daha uzman olan, yok denecek kadar az para ile geçinmeye çalışan der gelirli, işçi, memur televizyon izleyicileridir. Bu konu ve gerekliliğini, öncelikle onlara, anlayabilecekleri bir dille ve inandırıcı bir yöntemle iyi anlatılabilmelidir.

Asıl yapılması gereken düzenlemeleri yapmak yerine, izleyenleri “ne verirsem izleyen” gibi görmek yanlışlığına düşmemek gerek.

Er veya geç bu konuda gereken yasal düzenlemeler yapılacak ve uygulanacak, hem de bugünkünden daha etkin ve yaygın bir uygulamayla. Bu böyle biline.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *