İstanbul
Parçalı az bulutlu
14°
Ara

FETÖ TECAVÜZ DOSYASINI NASIL ÖRTBAS ETTİ?

YAYINLAMA:

Bu kan dondurucu hadisenin yaşandığı yer Erzurum. Olay Nene Hatun Kız Yetiştirme Yurdu’ndaki S.Ö.’nün tecavüze uğradığını söylemesiyle açığa çıkıyor. 15 yaşındaki S.Ö.’ye tecavüz edenler arasında FETÖ elebaşı Fetullah Gülen’in kardeşi Seyfullah Gülen’in de olduğu ortaya çıkmasıyla olayın seyri bir anda değişiyor. Bundan sonrasını dikkatle okuyalım.

Seyfullah Gülen, S.Ö.’yü korkutarak ve ona para teklif ederek tecavüz ediyor. Bununla birlikte sadece Seyfullah Gülen değil, onun iki oğlunun da içinde bulunduğu 92 kişi S.Ö.’ye tecavüz ediyor. S.Ö. en sonunda çektiği acılara dayanamayıp yaşadıklarını polise anlatmaya karar verince FETÖ’cüler olayı kapatmak üzere harekete geçiyorlar. İlhan Cihaner hakkında iddianame hazırlamasıyla kamuoyunda tanınan FETÖ’cü Taner Aksakal soruşturma dosyasının başına geçiriliyor.

Bu atamadan sonra ise suç üstüne suç işleniyor. Bu tecavüz dosyasının örtbas edilmesine karşı çıkan kamu görevlilerin telefonları dinlemeye alınıyor, görevlilerin bir kısmı Erzurum dışına sürgün ediliyor. Ve akabinde tecavüz dosyasıyla ilgili belgeler imha ediliyor.

Bununla da kalınmıyor FETÖ’cü Taner Aksakal soruşturma dosyasının başına geçirildikten sonra Seyfullah Gülen ve iki oğlu hakkında beraat kararı çıktığı gibi tüm şüpheliler hakkında da beraat kararı çıkıyor.

Seyfullah Gülen’in cinsel gücünün yerinde olduğu yönünde rapor veren Prof. Dr. Güray Okyar’ın telefonları ise “ülkenin birlik ve bütünlüğünü bozmak, halkı silahlı isyana tahrik etmek” gibi gerekçelerle uzun süre dinlemeye alınıyor.

Bu tecavüz davası FETÖ’cü polisler ve savcılar tarafından daha önce örtbas edilmiş, ancak olayın açığa çıkmasıyla birlikte yargılama başlamıştı. Yargılama yapılırken Seyfullah Gülen tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti. Lakin Seyfullah Gülen’in FETÖ elebaşı Fetullah Gülen’in talimatıyla öldürtüldüğüne dair iddialar da hala geçerliliğini koruyor (2016 Mart ayında konuyla ilgili olarak Fuat Uğur Türkiye gazetesindeki köşesinde bu konuyu ayrıntılı bir şekilde ele almıştı: http://www.turkiyegazetesi.com.tr/yazarlar/fuat-ugur/590815.aspx).

Bu vahim olayın yaşandığı sene 2007. Biz ise ancak bu olayı detaylarıyla birlikte seneler sonra öğrenebiliyoruz. Açıkçası öğreneli bir sene bile olmuş değil. Peki FETÖ’cü Taner Aksakal’a noldu? Aksakal 15 Temmuz FETÖ darbe girişiminden sonra Bursa’da gözaltına alındı ve daha sonra tutuklandı. HSYK tarafından Bursa’dan Zonguldak Cumhuriyet Savcılığına atanmıştı.

FETÖ’cü Taner Aksakal bu tecavüz olayını örtbas etmiş ve küçük kızın hayatını karartanların beraat edilmesi için gereken her şeyi yapmıştı.

FETÖ dediğimiz bu küresel güçlere taşeronluk yapan terör örgütü, S.Ö. gibi birçok kişinin hayatını kararttı. Her konuda mağdur ettiği insanların sayısı milyonları buluyor. Bizim de görevimiz hele 15 Temmuz gibi hain bir kalkışma yaşandıktan sonra gerekirse ömrümüzün son nefesine kadar bu hain terör örgütüyle mücadele etmektir. Şehitlerimizin kemiklerini sızlatmamak ve FETÖ tarafından mağdur edilen insanlarımızın hak arayışına destek olmak için…

(Bu tecavüz olayıyla ilgili fetogercekleri.com sitesinden faydalandım. FETÖ’nün kumpaslarına, cinayetlerine ve terör örgütleriyle olan ilişkilerine bakmak için sizin de siteye göz atmanızı tavsiye ederim)

***

Hukuk skandalları ve Rüzgar Çetin

Bir süredir yargı tarafından verilen kararlar haklı olarak kamuoyu tarafından sorgulanıyor. Sorgulanmasının sebebi de vicdanlardaki adalet duygusunun zedelenmesi.

Nasıl zedelendiğine bakalım… Şort giyen kadını darp eden hasta ruhlu saldırgan gözaltına alınmış ardından serbest bırakılmıştı. Daha sonra kamuoyu bu karara itiraz edince saldırgan hakkında yakalama kararı çıkarılmış ve yakalanarak cezaevine konulmuştu.

İkinci hadise İzmir’de yaşanmıştı. 15 Temmuz darbe girişiminin yaşandığı sıralarda sala okumak isteyen müezzini darp eden şortlu saldırganlar aynı şekilde serbest bırakılmıştı ve kamuoyu birkaç gün önce bu karara tepki gösterince saldırganlar hakkında yakalama kararı çıkarıldı.

Ve son olarak Sinan Çetin’in oğlu Rüzgar Çetin. Hatırlayacaksınız Rüzgar Çetin alkollü olarak kullanmış olduğu araç sonucu bir polis memurunu şehit etmişti. Çetin 9 aydır tutuklu olarak yargılandığı davadan geçtiğimiz hafta tahliye edildi. Ancak kısa sürede gerçekleşen birçok şey vardı. Şehit polisin ailesinin şikâyetini geri çekmesi, mahkeme heyetinin karara az kala değiştirilmiş olması gibi hadiseler. Bununla birlikte savcı, Çetin’in tahliye kararına itiraz etmiş olsa da mahkeme bu itirazı reddetti ve ancak Çetin’e yurtdışına çıkış yasağı koydu. (Cengiz Semercioğlu geçtiğimiz haftalarda yazmış olduğu bir yazıda Rüzgar Çetin’in tutukluluğunu eleştirmiş ve “Sinan Çetin’in oğlu olmasa tutukluluk kararı olur muydu?” diye de pişkince sormuştu. Şimdi Semercioğlu’na sormak lazım; mutlu musun?)

Bu ve benzeri kararları son zamanlarda çok görür olduk. Hele toplumun tepkisine göre tekrar yakalama kararı çıkarılması ayrı bir fecaat. Sabah serbest bırakıp akşama kadar tepkileri izlemekle mi hukuk nihai kararı verecek? Veyahut tepkilerin yoğunluğuna göre mi tekrar yakalama kararı çıkarılacak?

Biz toplumun sesini buradan duyurmuş olalım. Bu tarz hadiseler vicdanları yaraladığı gibi toplumun da adalete olan güvenini zedeliyor. Sonuçta hukuk herkese lazım! Tabi herkese aynı standart koşuluyla…

***

Dilara’ya sahip çıkmak…

Bundan iki sene önce okulunda stand açan AK Parti Ankara Gençlik Kolları’ndan Dilara Sina Tabak, TGB ve Kolektif faşistlerin saldırısına uğramıştı. Yüzüne soda şişesi patlayan Tabak, ancak özel bir yöntemle tedavi edilebilmişti.

Bu olayı gerçekleştiren failler önceki gün mahkeme kararıyla beraat ettiler. Hukuk ne yazık ki bu faillere gereken cezayı veremedi ve yaptıkları yanına kâr kalmış oldu.

Yargının son zamanlarda vermiş olduğu kararlarla ilgili tepkimizi bu olay için de dile getiriyoruz ama bununla birlikte Dilara’nın davasına hiç katılmayan AK Parti Ankara Milletvekillerinin de bundan sonra yapacağı işler var. Bu davanın hiç değilse temyizde takipçisi olup bu saldırgan faşistlere gereken cezayı almaları yönünde adım atabilirler. AK Parti Gençlik Kolları da bu olayı gündemde tutarak tekrarının yaşanmaması adına kamuoyu oluşturabilir. Biraz geç kalınsa da bundan sonrası için de yapacak şeyler var.

***

Nobel halkın onaylamadığı “barışa” gitti

Nobel Barış Ödülü Kolombiya Devlet Başkanı Juan Manuel Santos’a verildi. Kolombiya’da FARC ile devlet arasında yürütülen barış görüşmeleri referanduma sunulmuş ve sandıktan bu görüşmelerin onaylanmaması manasına gelen “hayır” kararı çıkmıştı.

Şimdi de Nobel Barış Ödülü’nü halkın onaylamadığı “barışa” veriyorlar. Açıkçası küresel sistem kendisi çalıyor, kendisi oynuyor. “Barış” diye yutturdukları da kendi küresel organizasyonlarından başka bir şey değil. Üst aklın kendisine verilen rolü layıkıyla oynayan Santos’a ödülü böyle layık gördüler. Erdoğan da küresellerin taleplerine boyun eğip çözüm sürecine devam etseydi Nobel Barış Ödülü’nü almakla kalmaz, yılın lideri seçilirdi.

Bundan sonrasını tahmin etmek kolay… Kendilerine diz çökmediği için Erdoğan’dan ölümüne nefret ediyorlar işte!

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *