HERŞEYE "PARDON" AMA NE İÇİN!
Evet, her konuda ama özellikle iş yaşamı ve töreleri, iş ahlakı konusunda, tüm yaşam felsefemizi ona endeksleyecek kadar saygı duyduğumuz, örnek aldıklarımız şimdi neredeler? Yıllardır saygı duyduğumuz, örnek aldıklarımızın koydukları standartlara kesinkez uyarak yaşam felsefemizi belirleriz. Peki yaşamımızın ilerleyen yıllarında niçin bu standartları göz ardı ederiz ! Her yaptığımız hatanın sonunda her şeyi bir “pardon”la geçiştiririz...
Niçin bazıları; ahlaka aykırı, iş ahlakına uymayan davranışlarını yalnızca birer masum hata olarak gösterip bir “pardon”la geçiştirip höşgörü beklerler veya; affedilmeleri gerektiğine inanırlar. Kısaca yanıt: kişilik çatışmasının oluşturduğu karmaşada yaşam felsefesine hakim olamamak. Çünkü hepimiz farklı düşünen birer insanız.
Her birimizin korkuları ve kuşkuları, umutları ve hayalleri, endişeleri ve kaygıları var. Hepimiz birbirimizden farklıyız, örnek aldığımız yaşam standartlarının doğru veya yanlış uygulanmasında yapayalnızız. Her birimiz böylesi bir ortamda bir roman kahramanı gibi davranmaktan hoşlanıyoruz.Toplumdaki yaşam görüntümüzün yüzeyini kazıyın, biraz hayal gücü ile göreceksiniz ki; zaaflarımızın veya arzularımızın her biri bir roman karakterine tıpatıp uyacaktır. Aslında bizler de, kendi yaşamımızda birer roman kahramanına benzemeye can atarız.
Hepimiz; genlerimizin, cevremizin sosyal yaşamımıza etkileriyle, yetenek, beceri ve deneyimlerimizin katkılarıyla oluşan özel prototipleriz. Bu özel prototipleri özgün kişiliklere dönüştürmek elimizde, yeter ki özgün kişiliği isteyelim, benimseyelim.
Okula başlarkan veya evlenirken nasıl bu özelliklerimizi beraberimizde göürüyorsak, iş yaşamımıza da aynı kararlılık, aynı güçlü ve zayıf yanlarımızı, yeteneklerimizi taşıyan “valizimizle” geliriz. İhtiyaçlarımızı, duygularımızı, duyarlılıklarımızı ve öz değerlerimizi tümüyle oraya taşırız.
Eğitim düzeylerimiz tamamen değişiktir. Ama ilk derslerimizi ana kucağında öğüt dinleyerek veya azar işiterek öğrendik. Bazı derslerimizi ise sosyal yaşamımızı sürdürdüğümüz ortamlarda öğrendik. Her yeni dönem öğretisi, geriye dönük olarak öğrenilmişlerin birçok bölümünü değişime uğrattı.
Değişime uğramayan tek şey; esmer, kumral, sarışın olarak aynı anne-babadan dünyayaya gelişimiz gibi genlerimizle belirlenen ama her tür çevre etkisinde kalabilen veya etkilenebilen bir kişiliğe sahip olmamızdır.
İşte bu dönemde, yaşam satandartlarımıza katkı döneminin en önemli aşaması başlıyor. Bu dönemde sizi yönlendirenler yaşam standartlarına yapacağınız katkılar veya rotüşlarla önünüzü açacak, örnek, kişiliğine sahip bir insan olarak sosyal yaşamdaki yerinizi alabileceksiniz. Kendinize yeni bir düzen kuruncaya kadar etkisinde kaldıklarınızla yetinecek, hep yanınızda olduğuna inandığınız kahramanlarınızla yola devam edeceksiniz.
Bu aşamada, yıllardır size örnek olmuş, koydukları standartlara göre yaşam felsefenizi belirledikleriniz artık yanınızda yoktur. İşte ozaman, çevre kurallarının işlediği acımasız bir ortamda yapayalnızsınız.
İşte, her sıkıştığınızda, her hata yaptığınızda tek güvenceniz, olayları bir “pardon”la geçiştirmek olacaktır ki bu tamamen yıllardır yanınızda hissettiğiniz yaşam kahramanlarınızın aslında aslında hiç olmadığında kaynaklanan bir eksikliktir.
Bunun farkına vardığınızda bir çok şey için geçtir. Ama yine de bazı eksiklikleri kısa sürede tamamlayarak kendi benliğinizin yörüngesinde hareket edebilme özelliğini yakalayabilirsiniz.
Kendi kimliğinizi bulabilme ve bu konuda gereken kararlılığı ve cesareti gösterebilme .
Bunu başarabildiğiniz zaman artık bir çok şeyi “pardon” diyerek geçiştirme ihtiyacını hissetmeyecek, etrafınızdaki olayları daha objektif bir gözle görerek değerlendirebileceksiniz.
İşte böylesine bir ortamda, iş töresine uyumlu, meslek etiğine bağlı, iş ahlakını her şeyin üstünde tutan, paylaşımcı, insan haklarına saygılı bir kimliğe bürünmek o kadar zor değil.
Yeter ki ne istediğimizi bilelim, doğru karar verelim “pardon”lardan medet ummayalım!...