LİG KAZANINDA NELER KAYNAYACAK?
İki hafta önce cuma günü 2016-2017 sezonuna başlayan anlı şanlı Futbol Süper Ligimiz ikinci haftasını tamamladı. Bu dönem başlarken Kulüpler Birliği Vakfı yaptığı toplantıda çok önemli bir karar aldı.. Bir temaşa sporu olan ve seyircisiyle güzelleşen, yarışmacı, tatlı ama heyecanlı taraftarlık duygularıyla zenginleşen futbol karşılaşmaları için alınan, özellikle de şampiyon takımlar taraftarına yönelik uygulanan, rakip taraftarların, deplasmanlarda ve kendi sahalarında oynanan karşılaşmalarda sahaya alınmaması yasağını kaldırdı. Bu yasaklara nasıl gelinmişti?
Uzun yıllar, kaşılaşan takım taraftarlarının yer aldığı yüzlerce, binlerce futbol karşılaşması yapıldı. Münferit bir kaç tatsız olay dışında bu anlayışın futbolun güzelliklerini bir temaşa sporu olarak seyirciyle güzel olabileceğini göstermesi açısından çok önemliydi.. Ama bazıları bu konuda sporun tatlı rekabetini başka yerlere, taraftarlığı fanatikliğe taşıması ve bunu körüklemesi sonrasında, şampiyon takımlar arasındaki karşılaşmalarda rakip taraftarların sahaya alınması yasaklandı.
Bu karar; “Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray ve Trabzonspor kulüplerinin, 2011-2012 sezonunda birbirleriyle yapacakları tüm müsabakalarda, deplasman takım taraftarları alınmayacak. 4 kulübün de 'misafir seyirci alınmaması' kararı ile ilgili mutabakat içinde olduğu, Kulüpler Birliği Vakfı tarafından Türkiye Futbol Federasyonu'na iletildi. İlk uygulama 20 Kasım Pazar günü İnönü Stadı'nda oynanacak Beşiktaş-Galatasaray maçında hayata geçirilecek.” şeklindeydi. Bu uygulama çok işe yaradı mı? Bugün geldiğimiz noktada geriye doğru bakıldığında pek işe yaramadığı gibi aksine fanatikliği gruplaşmalara ve en kötüsü, taraftarlar arasında kötü sonuçlar doğuran düşmanlıların doğmasına neden oldu. Bu düşmanlıklar kulüp başkanlarının sorumsuzca davranışlarıyla kulüpler arasındaki düşmanlıklara taşındı.. Taftarlar arasındaki ötekileşme, körüklenen fanatikliğin çatışmalara ulaştığı ve futbolun centilmenlik, temaşa sporu olmanın dışına taşınmasına neden oldu..
Bunun en önemli nedenlerinden biri, belki de en önemlisi; kulüp başkanlarının bu konuda üstlendikleri sorumlulukları taşıyamamış olmalar, hatta körüklemeleri, yangına körükle giden beyanat ve davranışlarının yanısıra, taraftarlık egosunun medyaya yansımasıdır, yansıtılmasıdır. Özellikle televizyonlardaki spor programlarının amacının dışına taşması, bu ortamdan yararlanmak isteyen adına tetikçi denilen bazı yorumcuların çoğalması ve ekranı sorumsuzca kullanmaları, spor programlarının spor programı olmaktan çıkarılması, şiddeti, taraftarlıkta fanatizmi körüklemesi, dedikodulara dayalı haberlerle kavga ortamı yaratması, fanatizmin üzerinde olumsuz etkilerini tehlikeli boyutlara taşıdı. Sporda şiddet giderek arttı. Kulüpler için deplasman karşılaşmaları bir kabus haline döndü.
İşte, tam yasaklar kaldırıldı, çok da güzel bir uygulama oldu dediğimiz, ileriye umutla bakmak istediğimiz bir zamanda, Konya’da; Galatasaray ile Beşiktaş arasında oynanan Turkcell Süper Kupa maçı öncesinde iki takımın taraftarları arasında çıkan; taşlı, bıçaklı sopalı kavgada, dört Galatasaraylı taraftar bıçaklanarak yaralandı. Süper Kupa karşılaşması öncesi taraftarlar arasında yaşanan bu ürkütücü olay hala belleklerimizde taptazeyken, bu karar nasıl uygulanacak endişesini yeniden yaşamaya başladık. Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine dair 6222 sayılı yasaya rağmen, bazı olayların hala önüne geçilememiş olması, bu konuda futbolu yöneten Türkiye Futbol Federasyonu’nun geçmişte olan bazı çok önemli olayların çözümünde yetersiz kalmasının büyük etkisi var. Hala çözüme ulaştırılamayan bazı olayların üstünün kapatılmasına seyirci kalınması bunu körükleyen nedenlerden biri olabilir.
Çözüm bekleyen bu sorunların da içinde olduğu futbol lig kazanı fokur fokur kaynamaya başladı. Takımlar henüz hazır değil.. Hakemlerimiz ise hiç hazır görünmedi. İlk hafta oynanan karşılaşmalarda olması gerekenden çok daha fazla hata yaptılar. Kazandaki bu sorunlar patlamaya hazır bir bomba gibi. Dileriz kaynayan futbol kazanını taşırmaz.
