MÜFTÜ AHMET HULUSİ MİNARELERDE YAŞIYOR
Denizliliyim. İlk okulum Müftü Ahmet Hulusi İlkokulu’dur. Müftü Ahmet Hulusi’den söz etmek istiyorum. Karanlığın içinde aydınlığı çoğaltmaya çalışan insanlara, onların aziz hatıralarına ihtiyacımız var. Şimdi. Her zamankinden fazla… Vatan dediğimizde milleti, millet dediğimizde devleti, devlet dediğimizde kendimizi görürüz. Bu devletin kutsanması değil. Aksine elimizde kendimizi koruyabileceğimiz en güçlü silah o olduğu için. Devlet olmazsa hepimizin sersefil hale geleceğimizi bildiğimiz için. Darbeciler de yumuşak karnımızı bilir ve oradan saldırır. Vatana ihanet etti derler, ki gözden düşsün suçladıkları. Laf cambazlığı kolaydır ama gerçeklerle yüz yüze kaldığınızda hileler mum gibi eriyip gider. Öyle de oluyor.
Müftü Ahmet Hulusi’ye gelelim. Denizli’de hemen herkes onu bilir. Müftü Ahmet Hulusi demek direniştir, umuttur, karanlığı delmektir. Osmanlı’nın son günleri, işgalciler ülkeyi ele geçirmeye çalışıyorlar. Topla, tankla… Her şey de “emir-komuta” içinde oluyor. Şurası şunun burası bunun, gelene ilişmeyin. Böyle zamanlar. Büyük adamlar zor zamanlarda belli olur. Müftü fetva veren demek ya Müftü Ahmet Hulusi de veriyor fetvayı. Alıntılayalım: "Müftünüz olarak Cihad-i Mukaddes Fetvasını ilan ve tebliğ ediyorum. Elinizde hiçbir silahınız olmasa dahi üçer taş alarak düşman üzerine atmak suretiyle mutlaka fiili mukabelede bulununuz"
İşte 15 Temmuz işgal girişiminde, içimize sokulan Müslüman görünümlü FETÖ şebekesi tarafından sergilenen direnişte müftülerimiz de vardı. Yarın ne olur, destek olursak başımız sıkıntıya girer mi diye düşünmeden minarelere çıktılar ve sala okumaya başladılar. Bu sala ölüm salası değildi yalnız, dirilişe, birliğe çağırıyordu. Tüm müftülerimizin, imamlarımızın, müezzinlerimizin seslerine, yüreklerine sağlık... Öyle bir ses verdiler ki gönüllere su serptiler. Hepsi kahramandır. Minarelerden yükselen salalar sadece Müslümanları değil, bu ülkenin esenlik yurdu olmasını isteyen gayrimüslimlerini de mutlu etti.
O gece, yani 15 Temmuz’u 16 Temmuz’a bağlayan gece her yer Milli Mücadele Denizlisi oldu. Her avuç direniş, her yürek diriliş doldu. Mutluyuz, çünkü millet olduğumuzu hatırladık. Üzgünüz, çünkü millet olduğumuzu hatırlamak için bu felakete kadar bekledik. Ama umutluyuz, gelecek günlere inancımız tam. Umutluyuz, çünkü Müftü Ahmet Hulusi’nin yaklaşık yüz yıl önce verdiği fetva hala geçerli. Sadece Denizli’de değil, Türkiye’nin her yerinde. İçimize sızan düşmanın oyununu açık eden bu toprakların basiretidir, ferasetidir.
Cami ne demekmiş gördük, ezan ne demekmiş gördük. Camiler milletin dirilişinin merkezi oldu. Sabah akşam okunan salalar, yaralı gönüllere merhem oldu. Okunan her ezan, şahadetleriyle, namaz kılalım ya da kılmayalım, vatanımız için bir araya gelenlerin kim olduğunu bize hatırlatacak. Bunlar var ya, hep Müftü Ahmet Hulusi’nin o dik duruşunun hatırasıdır. Her camiye girdiğimizde artık aziz şehitlerimiz de aklımıza gelecek. Her namazın sonunda onlara birer Fatiha göndereceğiz. Müftü Ahmet Hulusi’yi de aklımıza getirerek… Saygıyla, minnetle…