SENİ SEVİYORUZ BAYRAK ADAM
Meydanlardaki fotoğraflara bakarken gözünüze çarpmıştır. Yürüyen bayraklar var sokakta. Aslında onlar yürüyen bayraklar değil. Ama üzerlerinde bir karartıdan, yani baştan başka bir şey görünmüyor. Gövde, bayraklaşmış. Bunu konuşacağız bugün. Biraz yakın geçmişi biraz uzaklaşan geçmişi konuşalım. Sonra zaten bugün yazılan tarih ortaya çıkacak.
Ahmet Taşgetiren’in bir yazısı vardı 28 Şubat döneminde. 20 Kasım 1997’de, Yeni Şafak’taki köşesinde kaleme almıştı. Seni Seviyoruz Savunan Adam’dı başlığı yazının... Neredeyse 20 yıl geçmiş üzerinden. Yaşadıklarımızdan ders almazsak, ders tekrarına kalırız. Bu kuraldır.
Yazıya dönelim.
Bir dönemin hissine tercüman olan önemli bir yazıydı. Bazen öyle olur: Diller tutulunca kalemler devreye girer. Girer de duygular öyle akar. 28 Şubat’ta Erbakan bir parti genel başkanından fazlasıydı. Bir milleti, bir ideali, bir vatanı savunan semboldü. Yine öyle günler yaşıyoruz. Her şey gözümüzün önünde oluyor. İhanet ve kahramanlık... Herkes gözümüzün önünde. Hain teröristlere isimleriyle seslenmekten, FETÖ demekten bile çekinenler var hala. Bu da geçer. Bu günler de geçer... Oyunlar açığa çıktı. Şimdi Üsküdar’daki Özbekler Tekkesi’ne geçelim. Bahçesinde meftun Zenci Musa’ya kulak verelim.
Ne diyor Zenci Musa? “Benim bir devletim var: Devlet-i Osmani, bir bayrağım var: Ay-yıldızlı bayrak, bir kumandanım var: Eşref Bey. Bu iş daha bitmedi, sizinle mücadelemiz devam edecek...” Kime karşı diyor? İstanbul’u işgal eden İngilizler’in komutanı Harrington’a söylüyordu. Kendisine Osmanlı’ya karşı işbirliği teklif edildiği için. Zenci Musa’nın hikayesi Osmanlı topraklarında başlar, Osmanlı topraklarında biter. Vatan içindir kavgası. Savunduğu vatandır. Böyle yiğitler çıkar mı diye sorarken Yüce Rabbimiz bize kahramanların imanımız bitmedikçe bitmeyeceğini gösterdi. Şükürler olsun. Zenci Musa savunan adamdı, bayrak adamdı. Şimdi müsaadenizle günümüze gelmek istiyorum.
Meydanlarda sırtına bayrak geçirmiş erkekler, kadınlar, çocuklar görüyoruz. Adeta vatanı sırtlamışlar, yürüyorlar. Direğe ihtiyaç yok, kendileri göğe yükselen irade direği olmuşlar. Sayıları artıyor. Ellerinde silah yok. Taş yok. Sopa yok. İman dolu göğüslerindeki iradeyle yürüyorlar. Bayraklaşan bir milletin önünde kim durabilir ki? Hangi hesap bir bayrağın karşısında hilesini devam ettirebilir ki? Her insan bir bayrak, her bayrak bir dua olmuş. Savunuyor milleti, vatanı... Son kale olan Türkiye’yi... Seni seviyoruz bayrak adam. Seninle yükseliyor umutlar, seninle yeniden tazeleniyoruz. Bugünler geçecek Allah’ın izniyle. Hainlerin isimleri, cisimleri hatırlanmayacak bu coğrafyada. Sırtına geçirdikleri bayraklarla yürüyen erkeklerin, kadınların, çocukların görüntüleri daima hatırlanacak. Göz kırpmadan hayatını feda eden şehitlerin arkasında yürüyen bu halk, bayrak adamlarla hatırlanacak. Göndere çekilen her bayrak artık bir defa daha anlamlı. Vatan kelimesi, taze ödenen bedelle daha da anlamlı. Millet kelimesi birlikte karşı konulan ihanetle daha anlamlı. Bayrak adam kimdi diye sorduklarında şöyle diyeceğiz: O Türk milletiydi. Başka tarife gerek yok.