İstanbul
Parçalı bulutlu
14°
Ara

ARKA TARAF MÜSAİT BEYLER , İLERLEYELİM!

YAYINLAMA:

Arka taraf müsait beyler, ilerleyelim! Ulaşım modern dünyanın temel gerçeklerinden biri. Otobüs icat oldu, doldu. Uçak icat oldu doldu. Kamyon icat oldu, yollar doldu. Bayram dedik trafik, akşam dedik trafik... Bunlar yetmez dendi, metrobüs icat oldu, o da tıklım tıklım. Ama yine de bir yerden diğerine gitmek için bu araçlara mecburuz. Tamam biraz sıkışıyoruz ama idare etmemiz gerekiyor. Akbiliniz doluysa içeri geçin de biraz sohbet edelim. Suriye’den dünyaya yayılan mülteci akımıyla gerçek dünyanın gerçek yüzü nihayet tüm açıklığı ile görünüyor. Yerinden yurdundan edilen insanların hakları, bir insan olarak hakları dünyanın gündemine yerleşiyor. Önümüzdeki günlerde bu, uluslararası ilişkilerin önemli gündem maddelerinden biri olacak. Senin deden de mülteciydi, niye karşı çıkıyorsun diyenler var. Haklılar. Ama mesele mülteci olup olmama meselesi değil. Dünya kendi cinsinden canlıları öldüren yaratıklarla dolu. Bunların başında insan geliyor. Dolayısı ile dedesini bile tanımayabiliyor insanoğlu menfaatleri söz konusu olduğunda.

Aslında hayli öğretici bir süreç yaşıyoruz. Birisinin mülteci, göçmen, muhacir geçmişi empati kurması için yeterli değil. Metrobüstesiniz değil mi? Az önce dışarıdaydınız ve içerideki boşlukları görüyordunuz. Biraz daha ilerleseler, sıkışsalar bize de yer açılır diyordunuz. İçeridekiler size umursamaz bakışlarla temas ediyordu. Şimdi içeridesiniz ve kapılara yanaşmasalar da şu otobüs bir an önce hareket etse diyorsunuz. İki taraf da kendince haklı. Hatta iki görüşünüz de haklı, siz iki defa haklısınız. Lakin bu haklılık haksızlık meselesi değil, dışarıda yağmur var ve durağın üstü açık, alabildiğimiz kadar yolcuyu alıp devam etmemiz gerekiyor. Belki biraz rahatınızdan fedakarlık edeceksiniz, belki biraz sıkışacaksınız ama içeri gelen kişi için önemli bir fedakarlıkta bulunmuş olacaksınız.

Bir de şu var: Teorik olarak o metrobüse herkesin binmesini savunan ama binme vakti gelince yan çizen kişiler... Aşağıdakilerin ter kokusundan, otobüsün teknik şartlarına varıncaya kadar birçok mazeret öne sürüyorlar. Teorik olarak hepsini seviyorlar. Irkçı yaklaşımların, faşist görüşlerin yabancı düşmanlığını anlamak mümkün. Çünkü ideolojileri buna müsaittir. Öbürleri başka yerlere gitsin deyiverirler. Ama sola gelince iş biraz garipleşiyor. Enternasyonel söyleyerek itikatlarını taze tutan kişiler kurumlar, en ufak menfaat çatışmasında putlarını afiyetle yiyorlar. Anlı şanlı üniversitelerde solculuk oynayıp küresel şirketlerin pazarlamacısı olmayı sindiren bünye, şimdi de solculuktan ırkçılığa hızla geçiş yapabiliyor. Anlamak zor olsa da görmek, görebilmek hiç de öyle değil. Hatta bazen kendileriyle çelişkiye düşüp sabah ayrı akşam ayrı konuşabiliyorlar. Halktan kopmak işte böyle bir şeydir. Önce toplu ulaşım terk edilir, sonra sitelerde steril bir hayat başlar. Sonra ülkenin kendisinden tiksinti duyulup uzunca bir süre terk edilir. Sonra gelip o ülkeyi kurtarma hevesi hasıl olur. Mesele mülteciler değil siz hala anlamadınız mı? Mesele Enternasyonel’i dört çarpı dört arazi araçlarında folklorik olarak söyleme meselesi.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *