MİSAFİR SURİYELİLER? VATANDAŞ SURİYELİ?
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan sayıları 3 milyonu bulan Suriyeli sığınmacılara bayram müjdesi vererek isteyenlerin Türk vatandaşı yapılacağını ilan etti. Yani artık misafir olan Suriyeliler isterlerse vatandaş Suriyeli olabilecekler… Bu tabii ki olumlu yanlarını yanında karşımıza zorlu bir sürü aşılması gereken sorunları da beraberinde getirecek. Bir kere bu alanlarda Suriyelilerle iletişim kuracak Arapça bilen kadrolara ihtiyaç var. Bunların süratle yetiştirilmeleri gerekiyor. Aynı zamanda bu Suriyelilere Türkçe öğretmek lazım… Bu da kalifiye eleman gerektiriyor. Kalifiye olan Suriyelilerin ekonomik ve sosyal sisteme sokulması çok önemli… Türkiye de binlerce iyi eğitilmiş Suriyeli var. Bunlardan faydalanılması gerekir. Suriyeli boşta gezen akademisyenler, din âlimleri ve iyi eğitilmiş teknik elemanlar var. Bunları Avrupa’ya kaptırmamamız lazım… Suriyeli iş adamları burada yaklaşık 10 bin şirket kurmuş durumda.
Suriyeli 1 milyon eğitilmesi gereken genç ve çocuk var. Bunların eğitimi önemli bir konu… Bunlara bu eğitimi verecek elemanların bulunması veya yetiştirilmesi, hatta ilk etapta Arapça konuşan Suriyeliler için özellikli eğitim kurumlarının oluşturulması çok önemli. Bu gençlere ve çocuklara ciddi din eğitimi verilmesi gerekiyor. Bu çocuklar ve gençler kazanılırsa o zaman zaten Avrupa’ya göre genç olan nüfusumuz daha da gençleşecek. Ama gereken yapılamazsa o zaman karşımıza kaybedilmiş ve aynı zamanda suç işlemeye açık bir nesil ortaya çıkar bu da başımızı çok ağrıtır… Sosyal medyada birileri “Suriyelileri istemiyoruz” kampanyası yapmaya başlamış… Bu iş yine muhalefetin kafasından çıkıyor. Hatta Kürt milliyetçileri ve PKK uzantıları Suriyelileri kendilerine doğrudan tehdit olarak görüyorlar ve bu tür kampanyaları körüklüyorlar. Halbuki bu insanları Avrupa istemiyor… Dönecek, barış ve esenlik içinde yaşayabilecekleri bir Suriye de yok ve işler böyle giderse böyle bir ülke uzun zaman ortaya çıkmayacak. Ama Suriyeliler bizim ve dünyanın gerçeği. O zaman burada kalacaklarmış varsayımı ile davranmak ve tedbir almak lazım. Türkiye de bunu yapıyor.
