HİÇ OLMAZSA ÜÇ TANESİ EKSİLDİ
Önce şunda bir anlaşalım. Bunların derdi İslam falan değil. Hatta umurlarında değil. Bunların derdi bildiğin kendi zihniyetlerinin egemen olması. Güçleri yok. En azından Türkiye’de çok az. Yapabildikleri tek şey dehşet yaratmaya çalışmak. Böylece halkın toplu olarak kendi yanlarına geçeceğini zannediyorlar. Eğer yabancı bir manyağın bizim ülkemizde, bizim insanlarımızı öldürmesi yüzünden bunlara sempati duyacak kadar kansızlar varsa aramızda biz zaten ölelim. Gerçekle bağlantıları yok. Zaten umurlarında da değil. Tüm bu yaşanan korkunç olaylar içinde (Belki tepki çekecek bir yaklaşım ama) tek iyi yan bu manyakların üç tanesinin kendisini patlatması. Hiç olmazsa 3 tane eksildi. Hava limanı saldırısında can kaybı sayıları verilirken canlı bombaların ki ayrı tutuldu. Çoğu zaman bu sayılar birbirine karıştırılır. O yüzden iyi birşey. Bu manyakları ayrı tutmak zaten gerekliydi.
Bilmiyorlar ki biz şerbetliyiz
Daeş bize neden düşman? Öyle onları vuruyoruz falan diye düşünmeyin. Biz onları vurmasak da bize düşmanlar. Çünkü kültürümüze, özümüze, uygarlığımıza, insanlığımıza düşmanlar. Biz kötü örneğiz onlar için. Osmanlıdan bu yana gelen din kültürümüz onlara çok ters. Hele Cumhuriyet dayanılamaz birşey. Bizi diğer dinlerden daha tehlikeli görüyorlar. Çünkü İslam ile eleştirilecek çok yanı olsa da çağdaş uygarlığın mümkün olabileceğini görüyorlar bize bakınca. Biz onlar için adeta ters bir aynayız. Bize bakıyorlar ve kendilerin aslında ne kadar korkunç olduklarını görüyorlar. Bu yüzden bize sevmiyorlar, sevmeyecekler. Evet bizim de sorunlarımız var. Ama onlara göre yüz bin kez daha tahammüllü, hoş görülüyüz. Kilisemiz de açık, havramız da. İslamın renkleri (sorunlu da olsa) yaşanıyor topraklarımızda. Kimseyi başka şeye inandığı için öldürmüyoruz. Kafasını kesmiyoruz. Kimseyi köle almıyoruz. Kimseye tecavüz etmiyoruz. Birbirimizi kıyasıya eleştirsek de, aileleri, kitleleri yok etmiyoruz. 5 vakit namaz da kılınıyor, ezan da okunuyor camilerimizde. Ama sokakta kol kola yürüyebiliyoruz da hep birlikte. Birlikte sevinçlerimiz de oluyor, üzüntülerimiz de. İşte bundan nefret ediyorlar aslında. Bizi yok etmek istiyorlar. Köleleştirmek istiyorlar. Bunu dehşet saçarak sağlayabileceklerini düşünüyorlar. Bilmiyorlar ki biz şerbetliyiz. Yaptıkları her bir eylem bizim kendi değerimizi anlamamızı sağlıyor. Biz yıllardır bunların yapmaya çalıştığı şeylerle yaşıyoruz. Bunun çok daha kötüleri bizi yıldıramadı. Toplumsal düzenimizi bozamadı. Üç tane manyak kendini patlattı diye mi bir anda herşeyimizden vazgeçeceğiz?
Terör örgütünüzü nasıl tanırsınız?
Bir terör saldırısı olduğunda ilk olarak olay ve can kaybı sayısı veriliyor ya. İkinci bilgi ise bu işi kimin yaptığı. Doğal olarak başlarda bu kesinleşmiyor. Ama kimileri hemen televizyona çıkıp “Şu örgüt yapmış olmalı” diyor ve genellikle de haklı çıkıyor ya. İşte şimdi size bir gazetecinin veya uzmanın hangi ip uçlarına bakarak bu sonuçlara vardığının tüyolarını vereceğim. Öncelikle bu çapta büyük eylem yapabilecek iki düşman örgüt bulunuyor. Biri PKK, diğeri ise DAEŞ.
PKK, genellikle mesaj taşıyan eylemler yapma kaygısında. Doğrudan sivil halkı hedefleyen eylemleri görece daha az. Ankara saldırısı gibi kimi zaman katliamlara imza atsa da ağırlıklı olarak resmi kişi ve kurumları hedef alıyor. PKK, Avrupa ülkelerinden örtülü destek aldığı için turistik bölgelerde kitlesel kayıplara yok açacak eylemlerden kaçınıyor. Ola ki bir Almanı veya Fransızı öldürürüm korkusuyla hareket ediyor. Çünkü eğer örneğin bir Alman vatandaşı PKK eyleminde hayatını kaybederse, o ülkelerden aldığı desteğin son bulacağını biliyor. Asala’nın Türk diplomatlarını öldürmesine rağmen Fransa tarafından korunması akıllarında. Sonrasında Asala’nın kendini şaşırıp Orly havalimanında eylem yapınca nasıl da yok olduğunu iyi biliyorlar.
Otobüs yakma, cam kırma falan zaten PKK’nın işi. Yolun altını tonlarca patlayıcı ile doldurmak da öyle. PKK’da canlı bomba eylemi yapabiliyor. Tartışılmaz. Ama DAEŞ’inkiler iki-üç kişi bir arada gerçekleştirilebiliyor. DAEŞ’in mesaj kaygısı daha farklı. Öncelikle ilk kütlesel katliamlarında Kürtleri ve solcuları hedef almışlardı. Bu onların bir mesajıydı aslında. Sonrasında ise Sultanahmet’te Alman turistlerin arasına daldılar. Beyoğlu’ndaki de keza öyle. Bu son eylemleri de havalimanında. Bu eylemler de gösteriyor ki, bir yeri hedef alırken aslında iki şey amaçlıyorlar. Bir Türkiye’ye mesaj vermek. “Bak biz senin insanını ve turizmini öldürürüz” demek, ikincisi ise batılılara seslenmek, “Sizi de nerede bulsak öldürürüz” İşte bunlar temel ip uçları. Daha fazlası polislerin işi. Ama siz de bu ipuçlarını kullanarak herhangi bir olayda sonuca varabilirsiniz.
İslam değiller, devlet hiç değiller
Bu DAEŞ kendisine “İslam Devleti” diyor ya. İslam ile hiç bir ilgisi bulunmadığı muhakkak. Ancak devlet falan da değiller. Devlet olmak için “Devlet aklı” gerekir. Bunların yaptıkları mahalle çetesinden hallice. Kendilerince bir alanı silah zoruyla işgal edip insanları öldürünce devlet mi olunur zannediyorlar. Gelin soğukkanlı düşünelim. Önemli bir kısmı çöl olan bir alanda on binlerce silahlı militan sıkışmış durumda. Bir taraftan, Irak, bir taraftan Suriye, bir taraftan İran, bir taraftan Kürtler, bir taraftan Suriyeli diğer muhalifler, bir taraftan Rusya. Bir taraftan da Türkiye. Nereye kadar dayanabilecekler. Yaptıkları aptallıklar yüzünden yok olup gidecekler.
Bu DAEŞ yeni yeni ortaya çıktığında bir komplo teorisi şöyle diyordu: “Amerika bu İslamcı militanların bir araya toplanmasına izin verdi. Böylece dağınık halde bir çok ülkede bulunan radikal militanlar bir araya toplanacak ve kolayca öldürülebilecek.” Bunların yaptıkları zincirleme salaklıklar yüzünden Irak ve Suriye’de haklı gerekçelerle yakınanların da sesi kesildi. Mevcut rejimlerin yaptıkları zulümler de artık görünmez oldu. Bunlar yüzünden Esed iktidarının ömrü uzadı. Bunlar yüzünden Irak’ta ayrımcı politikalar sağlamlaştı. Şimdi iki adım geriye çıkıp şöyle bir düşünelim? “Bu DAEŞ kimlerin işine yaramış oldu”