İstanbul
Parçalı az bulutlu
14°
Ara

KEMAL KAMACI EFSANESİ

YAYINLAMA:

Ben haberde ve haber fotoğrafında tümevarımı severim. Yani öyle bir detay vererek habere başlarsın ki, bütünü anlatır. Veya öyle bir detay fotoğraf yayınlarsın ki bütünü göstermiş gibi olursun. Diğerlerini hepsi verir. Önemli olan detayı yakalamaktır. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Muhammed Ali’nin cenazesine gitti. Bunu biliyorsunuz. Hemen her tarafta yazıldı çizildi. Benim hoşuma giden ise heyette Cemal Kamacı’nın da bulunmasıydı. Cemal Kamacı Türkiye’nin Muhammed Ali’siydi. Ali ile başlayan boks sevgisinin Türkiye’de vücut bulmuş haliydi.

Bence de cenazeye giden heyette yer alması son derece isabetliydi. Ama altı daha da fazla çizilmeliydi.Ama her zamanki gibi siyasi tartışmalar içinde boğulduk. Kamacı 1943 Trabzon doğumlu. Dünya’da Ali’nin yıldızı parlamaya başladığında Türkiye’de de Kamacı rüzgarı esiyordu. 1964,65,66 da üç kez 71 kiloda Türkiye şampiyonu oldu. İki kez Balkan ikinciliği kazandı. 1967’de profesyonel boksa geçti. Avusturya lisansı altında dövüştü. Çünkü o tarihlerde Türkiye’de profesyonel boks lisansı verecek bir kurum yoktu. 70’li yıllarda iki kez Avrupa şampiyon oldu. Dünya sıralamasında dördüncülüğe kadar yükseldi. Hiç bir Türk boksörün başaramadığını başardı. Üstelik profesyonel yaşamında bir kez bile nakavt olmadan yaptı tüm bunları. Siyasetle ilgilendi. Adalet ve Kalkınma Partisi kurucuları arasında yer aldı. Cemal Kamacı bizim çocukluk kahramanlarımızdandı. Ali ağır siklet boks şampiyonuydu. Ama Ali bize yakın olsa da daha yakın olan bir Cemal Kamacı vardı.

Dünyadaki bütün petrol bitse ne iyi olur

Bir rüyam var. Tüm dünyada petrol bitsin istiyorum. Hiç kalmasın. Nasıl olsa yerine kullanacak birşey buluruz. Bu petrol yerinde durduğu sürece bizim burnumuz boktan kurtulmayacak. Daha doğrusu Ortadoğu’nun ve bizim. Türkiye’nin üzerine kurulu bulunduğu yarımada jeolojik olarak çok genç. Üstten Asya, alttan Afrika bastırınca, daha önce bir bilim adamının anlattığı gibi iki parmak arasında tutulan bir limon çekirdeği gibi fırtlamış. O yüzden de oldukça dağlık. Düz yeri çok az. Üstelik hala da hareket halinde. Türkiye’nin her yıl iki santim Yunanistan’a yaklaştığını biliyor musunuz? Bu kadar deprem olması da o yüzden. Üzerinde bulunduğumuz topraklar “Genç” olunca bizim topraklarımızda petrol de olmuyor haliyle. Olan da çok derinde. Çıkartma maliyetine yetmiyor.

Hemen kuzeyimizde Azerbaycan’da dünyanın en kaliteli petrol yatakları var. Güneyimiz ise petrol denizi. Biz ortada naçar kalmışız. İyiki de kalmışız. Yoksa halimiz daha beter olurdu. Petrolümüz olmadığı için daha çok çalışmışız. Üstünkörü bir karşılaştırma bile benim haklı olduğumu ortaya koyar. Bu petrol iyi birşey değil demiştim. Uğruna ha bire savaş çıkıyor. Batılıların eli bir türlü çekilemiyor. Zaten garip bir de paradoks var. Arap ülkeleri kazandıkları paraları ya Amerikan hazine bonolarına ya da Avrupalı-Amerikalı şirketlerin hisse senetlerine yatırıyorlar. Ne kadar futbol takımı, lüks eşya kullanıcısı varsa Arap sermayesinden faydalanıyor. Araplar neden kendi topraklarından kazandıkları paraları, yine kendi topraklarına yatırmazlar? Bu önemli bir soru. Eminim birden çok cevabı var. Petrol için savaş çıkıyor, sonra petrolü eline geçiren kazandığı para ile silah alıyor. Bu yüzden yine savaş çıkıyor. Bu bir kısır döngü. Bir türlü kırılamıyor. İyisi mi “Post gitti, kavga bitti” olsun. Yoksa bu Ortadoğu bir türlü barış yüzü görmeyecek.

Uyumazsanız uyumayın

Gazete ilancılığımızın geliştiği kesin. Bu kupürü internette buldum. Tarihini bilemiyorum. Ama komik olduğu muhakkak. Hele üstteki slogana bayıldım. “Ne sağcıyız ne solcu, futbolcuyuz, futbolcu”

Var mı burundan kıl almak isteyen

Biraz garip bir başlık oldu. Ama doğrusu bu. Türkiye’de bazı tatil yerleri vardır. Bir sene önceden rezervasyon yaptıramazsanız yer bulmanız mümkün değildir. Bilen bilir. Yaz geldiğinde oralar tanıdık bildik kişilerle dolar. Gazetelere televizyonlara çıkmak isteyenler, Bodrum, Marmaris, Alaçatı, Çeşme gibi yerlere giderken sakince yaşamak isteyenler bu tatil köylerine yığılır. Bu yıl ilk kez bu merkezlerden telefon almaya başladım. Hani hiç gitmişliğim de yoktur. İşte bu yüzden şaşırdığımı söylemem lazım. Beni bile arayacak duruma geldilerse işler gerçekten düşük demektir. Varın siz pay biçin. Başlıkta da dediğim gibi burnundan kıl aldırmayan bu oteller, tatil köyleri şimdilerde cımbız ikramı yapıyorlar. Bir yanım üzülüyor. Ama bir yanım da bir oyuncu sakatlandığında heyecanlanan yedek kulübesindeki oyuncu kıvamında. “İşte nihayet sıra bize geldi” diye haykırasım var.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *