HAVADAN 2500 DOLAR MAAŞ
Bu İsviçreliler salak. Kesin emin oldum. Red ettikleri yasa teklifini okudunuz mu? Hem de yüzde 78 oranında. Kendilerine devletin her ay yaklaşık 8 bin lira maaş ödemesini kabul etmediler. Yahu zaten şunun şurasında yaşayacağınız 80-90 yıl. Al maaşını, kes sesini. Daha ne? Senden sonra ne olursa olsun. Ama illa doğrucu Davut’luk yapacaklar. Neymiş, senede 25 milyar dolar yükü olurmuş. Neymiş, bütçe dengeleri bozulurmuş. Açıkçası ben “Evet” oyu veren yüzde 22’nin yanındayım. Onlar akıllı olanlar.
İsviçre’de yüz bin imzayı bulan istediği yasa teklifini referanduma götürebiliyor. Biz zamanında medeni yasayı değil de Anayasa’yı İsviçre’den örnek alsaydık, çok şenlikli bir toplum olurduk bu kesin. Kesin olan bir şey daha var, bu yasa teklifi bizden yüzde 99,99 oranında evet ile çıkardı. Bir anda ütopik Marksistlerin bile hayal edemeyeceği bir düzene geçerdik. Muhtemelen de çalışacak kimseyi bulamazdık. Maaşlar mecburen 8 bin liranın üzerinde olmak zorunda kalırdı. Hemde hatırı sayılır bir miktarda fazla olurdu. Çünkü aradaki fark çalışmaya deyecek bir miktar olmalı değil mi? Tabii, bu kadar çok maaş dağıtılınca enflasyon azardı, bir ekmeği 4 bin liraya yerdik. Baktık durum kötü, bir oylama daha yapardık, Türk lirası aşınıyor, maaşları “Dolara sabitleyelim” diye. Bilin bakalım bu oylamanın sonucu ne olurdu?
Fahişenin bile “Hayır” deme hakkı vardır
Başta biraz dalga geçiyim diye düşündüm. Sonra fark ettim ki yapmamalıyım. Bu ciddi bir konu. Konu deyince: Manisa Genelevi’nde bir kişi tipini beğenmediği için kendisiyle sevişmeyeceğini söyleyen hayat kadınını yanında taşıdığı ekmek bıçağıyla defalarca bıçakladı. (Sevişmek haber dilindeki hali. Aslında böyle bir fiil olmadığını erkekler bilir -) )
Biz bu adamları nerede yetiştiriyoruz? Hiç bilmiyorum. Adam sanki hayat boyu istediği herşeyi almış, her istediğine ulaşmış Prince Albert anasını satıyım. Herşeyi almaya alıştığı içinde canı bir kadın çekince hemen sahip olması gerektiğini düşünüyor. Manisa Genelevi’ne ekmek bıçağıyla giren yine diğer kanıbozukların yanında iyi bile sayılır. Sadece uzaktan gördüğü kadınlara “Aşık olup” sesini bile duymadan öldürenlerin yanında zemzemle yıkanmış gibi duruyor. Bu patolojik bir hal. Ciddi ciddi sıkıntılı bir durum. Ama yine de merak etmeden duramıyorum. Bir genelevde çalışıp günde 30-40 kişiyle birlikte olan bir kadının bile beğenmediği adamın tipini. Haberlerde fotoğrafını göremedim. Bu memlekette gazetecilik ölmüş kardeşim.
Başkan fakirse futbolcu yandı
Bir futbol sahasının ortasında durup sağınıza solunuza baktınız mı hiç? Baktıysanız bilirsiniz, ne kadar aciz hissettiğinizi. O kocaman boşluğun içinde aslında ufacık kaldığınızı görürsünüz. Buna bir de 50-60 bin kişinin tezahüratını ekleyin anlarsınız birazdan anlatacaklarımı. Aziz Yıldırım ilginç bir adam. Para isteyen futbolcular için “Ben iş adamıyım. Ben kazanmıyorum istedikleri parayı” demiş. Valla kazanıp kazanmamak Aziz Bey’in iş maharetine kalmış ama profesyonel futbol piyasası böyle çalışmıyor.
Bir zamanlar, devrin diktatörü Kenan Evren maaşının bir şef garsondan daha az olduğunu söylemişti. Gerçekten de azdı. Ama arz talep dengesi piyasayı belirler. Kenan Evren işini iyi yapan bir şef garsonun yerini dolduramazdı. Ama yaşadığım için söylüyorum, o şef garson Kenan Evren’den daha iyi ülke yönetirdi. Çünkü zaten daha kötüsü olamazdı. Aziz bey de işte bu arz talep dengesinin kurbanı. Futbolcular devrin gladyatörleri. Maalesef çok da az yetişiyorlar. Doğal olarak fiyatları yükseliyor. Hem profesyonel bir futbol takımı yönetip, milyarlarca liralık bir pazarın dominant aktörlerinden ol, hem de fiyatlardan şikayet et anlayamıyorum.
Eğer futbolcu sana göre çok para istiyorsa, vermezsin. Vermezsin ama taraftara karşı da açıklama yapma zorunlululuğun olacağını bildiğin için arkasından konuşmazsın. Sana göre fazla kazanıyor olabilir. Ama eminim Ali Koç’dan fazla kazanmıyordur. Futbolcuların fiyatı ne zaman kulüp başkanlarının kazancı ile belirlenir oldu. Bu hesaba göre Süleyman Seba’nın Beşiktaş’a hiç kimseyi transfer etmemesi gerekiyordu. Taraftar mutlak başarı ister. Aziz Bey neden bazı futbolcularla anlaşamayacaklarını açıklamak için “8 yılda 2 kez şampiyon olduk” demiş. Yani bu futbolcuların çok da önemli olmadığını belirtmek istemiş. Bu lafı okuyunca gülmek istedim. Allah’tan Aziz Bey bu 8 yılda başkan değildi. Bir enkaz devraldı. Şimdi yeni iş başına geldiğine göre durumu düzeltir artık. -))
Taha’ya
Bir delikanlı ile tanıştım. 7 yaşında. Sadece annesinin babasının kucağında oturabiliyor. Maalesef doğum sırasında bir komplikasyon yaşamış. Bir çok hareketi sınırlı. Ayakta durabilmesi için yıllardır her gün tedavi görüyor. Hala da yolun başında. Hayat öyle birşey ki, varolan her organizma bir mucize barındırıyor. Bu mucize kimi zaman benim delikanlı da olduğu gibi, gelişmiş bir espri yeteneğiyle donanıyor. Kimi zaman da anne babasında olduğu gibi inanılmaz bir dayanıklılık ve sevgi ile. Ona söz verdim “Seni yazacağım” diye. Duydum ki babasına ısrarla gazetemizi aldırıyormuş. Eh bir okuyucu kazanmak fena bir şey değil. Şaka bir yana, direncinle bana yaşama sevinci verdin Taha, teşekkür ederim.