PETROL BULAMIYORLARSA NÜKLEER İÇSİNLER
1973’te Arap ülkeleri Yom Kippur Savaşı’nda İsrail’e destek ver ABD’ye petrol satmayı reddedince küresel çapta bir petrol krizi yaşanmış. Fransa, apar topar bu krizi aşmak için Filistin yanlısı açıklamalar yapmaya çalışırken birden evinde büyük bir grevle karşılaşmış. Görünürdeki grev sebebi elbette başka ama Fransız hükümeti çareyi İsrail’e sonsuz destek açıklamaları yapmakta bulmuş. Sosyal dalgalarla politikacıları sopalama çabaları demokrasinin bir gereği olarak görülebilir ama bu, perde gerisindeki niyetleri göz ardı etmemizi gerekmez.
Yolumuza devam edelim.
Bugün Fransa’da ciddi bir petrol krizi yaşanıyor. Ancak bunun sebebi Arapların ambargosu değil. Petrolün pahalı olması da değil. Fransa dahilindeki petrol rafinerilerinde petrol kalmaması da değil. Ülke çapındaki grevlerde rafinerilerin yollarını kesti. Sevkiyat araçları dışarı çıkamıyor. Petrol istasyonlarında araçlara sınırlı litrede petrol veriliyor ve bazı istasyonlarda hiç petrol bulunmuyor. Tabii bunları Fransız medyasının ana sayfalarında nadir olarak görebilirsiniz. Tüm dertleri Türkiye… Ülke petrolsüzlükten kırılıyor ama medyası bunları görmüyor. Frankofon gazetecilerin gidip olay yerinde gelişmeleri araştırması beklenir ama konsolosluk, büyükelçilik merkezli ilişkileri buna mani oluyor. Neme lazım sonra kokteyllere davet edilmeyiverirler.
Fransa’nın selameti için çalışan hükümete isyan da neyin nesiymiş. Olur mu hiç öyle şey. O bizim gibi ülkelerde olur. Rol çalmasınlar. Fransa’da yoğun protestolara hedef olan yeni çalışma yasa tasarısının yasalaşması halinde, günlük azami 10 saatlik çalışma süresi 12 saate çıkarılacakmış. Eskiden cumartesi günleri de çalışılırmış. Sonra Fransa refah devleti haline gelince haftalık izin iki güne çıkarılmış. Fransız işçiler daha fazla tatil yapabilsinler, Alpler’de kayak yapabilsinler diye. Fransa Alpler’ine giden hızlı trenlerin tıka basa Fransız işçi dolu olduğu söylenir, o eski güzel günler anlatılırken.
Şimdi devir değişti ve Fransa’da insanların daha fazla çalışması gerekiyor. Sömürge ülkelerinden umudunu kesen Fransız aklı, küresel rekabette ayakta kalabilmek için kendi işgücünü terbiye etmeye çalışıyor. Sokaklar huzursuz. Refahlarının azalması ihtimali insanları endişeye sevk ediyor. Polis araçları kundaklanıyor, polise taşlar atılıyor. Fransız medyasında “göstericileri anlamaya çalışmalıyız” duygusu yok. Bunlar gösterici değil çapulcu bile değil, terörist deniyor.
Türkiye’de refahın azalması değil artması sinirlendiriyor bazılarını. Ülke refahı arttıkça sokaklar kaşınmaya çalışılıyor. Ne diyordu Gezi taleplerinde, üçüncü havalimanı ve üçüncü köprü projelerinden vazgeçilsin. Fransız petrol devi Total, 2007 yılından itibaren nükleer pazarın içinde. Fransa sokaklarındaki eylemlerde Total’in nükleer pazardan çekilmesinin talep edilip edilmediğini bilmiyorum. Ama genel görüntü içinde pek de kimsenin umurunda gibi değil. Arabalar petrolsüz kalınca, iş yasası eylemleri tırmanınca, sokaklarda şiddet baş gösterince… Uykuya geçer politik aktivistlerimiz…
Ta ki Fransa selamete ulaşıp, asayiş berkemal oluncaya kadar, uyurlar uyurlar…
Hem petrol bulamıyorlarsa bunda ne var canım: Petrol bulamıyorlarsa nükleer kullansınlar.
Hiç işte.