İstanbul
Parçalı az bulutlu
14°
Ara

BEN YORULDUM HAYAT , GELME ÜSTÜME

YAYINLAMA:

Bazı şeylere çoğunluk karar vermemeli. Bundan hemen “Azınlık mı karar versin?” anlamı çıkarmayın hemen. Bazı şeylere ne çoğunluk ne azınlık karar vermeli. Bazı şeyler konusunda karar bile verilmemeli. Hayat birbiri içine geçmiş girift mi girift bir ilişkiler yumağı. Belki bir yanımızla bir “Çoğunluk” içinde yer alıyor olabiliriz. Ama mutlaka bir başka yanımız, bir başkasının “Azınlığıdır”

Kendi hayatınızı bir gözden geçirin lütfen. Ne kadarınız çoğunluk, ne kadarınız azınlıkta. Hani ortaokul matematik kitaplarında kümeler vardır. Şu iç içe geçmiş daireler. Dairelerin bazı yerleri başka dairelerle iç içe geçmiştir. İşte tıpkı öyle varlıklarız. İnancımız, dilimiz, aidiyetlerimiz, yaşam biçimlerimiz, özel hayatlarımız sık sık başka dairelerle kesişiyor. Bunu bir insan olarak değil 80 milyonluk koca bir toplum olarak düşünürsek iş daha da karmaşıklaşıyor. İşte tam da bu yüzden kimilerinin tahammül edilemez aykırılık diye gördükleri, başkasının idolü oluveriyor. Kiminin kahramanı, kiminin haini oluveriyor.

Peki neyin doğru olduğuna nasıl karar vereceğiz? Birbirimizi öldürüp “Son kalanlar haklıdır” mı diyeceğiz?

Hayır. İşte dediğim de tam bu. İnsana dair bazı konularda karar bile vermeyeceğiz. Hatta karar verilmesini konuşmayacağız bile. Bırakacağız, yaşam yolunu bulacak. Zaten yorucu olan bu hayatı, daha da yorucu hale getirmeyeceğiz.

5’e 6 eklenirse

Sibel Can’ı ilk gördüğüm zamanı hatırlıyorum. Açıkçası etkilenmiş ve bir süre dikkatlice izlemiştim. Gece muhabiriydim. Polis muhabiri olmama rağmen gece olan etkinlikleri de bize takip ettirirlerdi. Bir düğünde sahneye çıkmıştı. Olağanüstü kıvrak ve etkileyici bir dansçıydı. Sonra da işini hakkıyla yapan bir assolist oldu. Neyse konumuz o değil. Biliyorsunuz Sibel Can şimdilerde 31 yıl önce sahneye çıksın diye büyütülen yaşını tekrar küçültmeye çalışıyor.

İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülen davanın ilk duruşmasına Sibel Can’ın dayısı Ünal Babacan’da katılmış. Mahkemede tanık olarak dinlenen dayı, Sibel Can’ın o dönem Maksim Gazinosu’nda sahneye çıkması için ailesinin yaşını büyütmek için dava açtığını belirterek “Davacının 1970’li olduğunu kesinlikle biliyorum. Yaşı küçük olduğu için yasal olarak sahneye çıkması yasaktı. Ailesi, doğum tarihini 1964 olarak düzeltmiştir” dedi. Mahkeme hakimi de bir garipliğe dikkat çekmiş ve “Sibel Can’ın annesiyle arasında 5 yaş fark var. Yıllar önce bu nasıl düzeltme olmuş?” demiş. Hakim, Sibel Can’ın ilkokul kayıtlarının istenmesi için davayı ertelemiş. Haber bu.

Hakim’den sonra şimdi ben de başka garipliğe dikkat çekeceğim. Sibel Can’ın yaşının 6 yaş büyütülmesiyle annesiyle arasındaki fark 5 yıla iniyorsa annesi onu 5 yaşında doğuramayacağına göre o zaman ki mahkeme kararından”Bazı şeyler görmezlikten gelinmiş.” Eyvallah. Ama şimdi Sibel Can, 6 yıl gençleşirse annesi onu 11 yaşında doğurmuş olacak. Bu da ilginç değil mi? Ya haberde bir gariplik var, ya Sibel Can’ın yaşında ya da annesinin doğum tarihinde.

Kaplumbağalara saygı gösterelim -)

Çünkü yarın yani 23 Mayıs Dünya Kaplumbağa Günüymüş. Üstelik 2000 yılından beridir de kutlanıyormuş. Yeni duydum. Geç olsun ama güç olmasın. Tüm kaplumbağaların bu gününü kutlar, küçüklerin yanaklarından, büyüklerin ellerinden öperim.

Aşk doktoru ameliyat oluyor

Bakmayın siz “Aşk doktoru” olarak tanındığına aslında 30 yıllık gazetecidir. Posta Gazetesi’nin yazı işleri müdürüdür. Gazetenin başarısında gerçekten emeği vardır. 1984 yılında İstanbul Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu’na başladığım ilk gün, ilk dakika sırada kafamı sağa çevirdiğimde burun buruna geldiğim yüzdür. Dostumdur. Aslında bir anı kitabı yazarsam içinde önemli bir yer kaplayacaktır.

Mehmet bugün önemli bir ortopedik ameliyata giriyor. Uzun süredir ertelediği bir sağlık sorunun sonunda halletmeye karar verdi. Geçmiş olsun diyorum.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *