İstanbul
Parçalı az bulutlu
14°
Ara

İŞTE BU SİYASİ FIKRA GENÇ RAHİBİN ÇİLESİ

YAYINLAMA:

Dini bütün genç rahip, Roma’daki bütün yaşlı rahiplere yaka silktiriyormuş. O kadar bilgili ve hassasmış ki, İncil’den bir harfin bile yanlış okunmasına müsaade etmiyor, imani konularda büyükleriyle sürekli tartışıyormuş. Bakmışlar baş edememişler, “Ne olur bizi kurtar” Kardinal’e gitmişler. Kardinal dinlemiş ve genç rahibin şehir dışındaki bir manastıra gönderilmesini buyurmuş. Genç rahip bu emri duyunca üzülmüş ama “Bu da Tanrının bir lütfudur” deyip gitmiş. Fakat aynı huyu bu manastırda da devam etmiş. Burada da rahipler dayanamamış. Onlar da aynı Kardinale gitmişler “Bizi kurtarın” diye. Kardinal bakmış çözüm yok. Demişki, “Gelecek pazar sizi ziyarete geleceğim. Duadan sonra manastırın yanındaki gölün kıyısında piknik yapacağız. Bu arada balık da yakalarız. Balık sepetlerini de hazır edin.” Rahipler hiç bir anlam verememişler ama emir büyük yerden, uymuşlar.

Pazar sabahı Kardinal genç rahibin de içinde bulunduğu manastıra gelmiş. Pazar ayini yapılmış ve hep birlikte pikniğe gidilmiş. Kardinal hevesli genç rahibi yanına çağırmış ve balık tutacaklarını söylemiş. Kardinal bir dua okuyup sepetleri göle atmış. Genç rahip içinden düşünmüş “Ben bu duayı biliyorum”. Kardinal bir dua daha okumuş, balıklar sepete dolmaya başlamış. Genç rahip yine düşünmüş, “Ben bu duayı da biliyorum.” Kardinal bir dua daha okumuş. Genç rahip “Yaşasın bu duayı da biliyorum” demiş içinden. Ama Kardinal inanılmaz birşey yapmış. Suyun üzerinde yürüyerek sepetlerin yanına kadar gitmiş. Gölün ortasından balık dolu sepetleri alıp geriye dönmüş. Herkes açık ağzıyla onu izliyormuş. En çok da genç rahip. “Ben de yapabilirim” demiş seslice, genç rahip. Ettiğiniz bütün duaları biliyorum. İmanım tam. Kesinlikle yapabilirim. Peki demiş bilgece Kardinal, izin vermiş ona. Genç rahip tıpkı Kardinalin yaptığı sıra sepetleri atmış duaları etmiş. Sıra suyun üzerinde yürümeye gelmiş. Genç rahip daha ilk adımda suyun dibine batmış. Güçlükle çıkarmışlar. Gururu kırık ve ıslak bir şekilde ağlamaya başlamış. “Bütün duaları biliyordum. Bütün duaları biliyordum” diye. Kardinal omuzuna dokunmuş ve “Evladım” demiş, “Bütün duaları biliyordun ama göldeki taşların yerini bilmiyordun.”

Kalaşnikof bile taklit edilirse

Kalaşnikof’u bilirsiniz. Resmi adı AK47 olan dünyanın en etkili silahlarından. Rus yapımı. 100 milyonu aşkın üretildiği düşünülüyor. İşte o marka şimdi modaya girecekmiş. Kalaşnikof markası ile aksesuarlar ve giyim malzemeleri üretilecekmiş. Moda dünyası en çok taklidin yapıldığı piyasa. Oysa Kalaşnikof tüfek olarak bile taklitleriyle baş edemiyor. Mesela Bulgaristan ürettiği Kalaşnikoflar ile Rusları zorluyormuş. Rus Kalaşı 500 ile bin dolar arasında alıcı bulurken Bulgarlar aynı silahın taklidini 100 dolara satabiliyormuş. Bu da doğal olarak Rus silah üreticisini zorluyor. ABD bile Irak’ta kullanmak üzere Bulgar firması Arsenal’den onbinlerce kalaşnikof satın almıştı. Ancak Bulgar kalaşnikof tüfekleri NATO standartları doğrultusunda üretiyor. Kalaşnikof, 5,45 değil, ittifakın öngördüğü şekilde 5,56 milimetre kalibrelik mühimmat kullanıyor. Buna karşılık Ruslar da atağa geçerek en iyi Kalaşnikof’u kendilerinin ürettiğini ileri sürüyor. Hatta Rus haber ajansları en kötü üretilen Kalaşnikof taklitlerini bile sıralıyor. Haberin dilindeki aşağılayıcı ton bile Rusların kendi oluşturdukları silahın taklit edilmesine ne derece kızdıklarını gösteriyor. Onlara göre.

86S (Çin)

86S serisi, AK’nin lisanslı türevi olan 56 serisinin yakaladığı başarı karşısında geri planda kalmış. Geniş bir müşteri kitlesine ulaşmayı başaramamış. Yalnızca özel müşterilere satılan tüfek bir nevi ‘Frankeştayn’ mış. İşleyiş mekanizması AK’ye benziyormuş ama taşıma sapı Fransız FAMAS’tan, öndeki tutacak yeri ise Avusturyalı Steyr AUG’dan alınmaymış.

Md.86 (Romanya)

Yurt dışında AIMS-74 olarak bilinen Md.86’de, Doğu Bloku’nun Kalaşnikof sayesinde tanıdığı 5.45 mm’lik kalibre kullanılıyormuş ki bu da onu diğer kopyalardan farklı bir yere koyuyormuş. Bu da Md.86’nın çok yakın bir türevi olan AKS-74’ten 907 gram daha ağır olmasını açıklıyormuş.

Kbk wz. 1988 Tantal (Polonya)

AK-74’ün Polonya’da üretilen bu türevinin orijinalinden daha modern ve hafif olması planlanmışmış. Ancak çok karmaşık olan ateşleme mekanizması, güvenilirlik sorunlarını da beraberinde getirmiş.

Tabuk (Irak)

Tabuk aslında Yugoslavya döneminde Zastava M70 diye bilinen AKM Kalaşnikof türevine benziyormuş. Bu tüfeğin en ilginç özelliği ise 1980’lerdeki İran- Irak Savaşı esnasındaki kısa menzilli keskin nişancı tüfeği ihtiyacı karşılamak için yapılmış olmasıymış.

PA Md.65 (Romanya)

PA Md. 65’in tuhaf görünümü ancak yenilik yaratma çabasının bir sonucu olarak görülebilirmiş. Romanya 1965’ten bu yana AK üzerinde deyim yerindeyse ‘deney’ yapıyormuş. Bu kısa namlulu ve gereksiz taşıma sapları taşıyan PA Md.65 Romanya’daki eski AK kopyalarını özletiyormuş.

Beyoğlu’nda Arap Müziği

Beyoğlu’nda biraz yürüyüş yaptım. İstiklal Caddesi’nin tam girişinde kulağıma bir müzik sesi çalındı. Kıvrak ama hüzünlü. Baktım kalabalık birşey seyrediyor. Aralarına girdim. Söylenen şarkılar Arapça. Tam Fransız Başkonsolosluğu’nun önünde. Bir grup Suriyeli ellerinde müzik aletleri ülkelerinin müziğini yapıyorlar. Gelen geçen de biraz para veriyor. Onları hep dilenirken, savaştan kaçarken görmeye alışmışız. Adeta insan olduklarını unutmuşuz. Kendimden utandım. Gözlerim doldu. Onurlarıyla para kazanmaya çalışan bir grup gence saygı duydum.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *